GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Cumhuriyeti ile Sırbistan Cumhuriyeti Arasında Serbest Ticaret Anlaşması'na Ait Protokol I'in Yerini Alan 30 Ocak 2018 Tarihli "Protokol I", Anlaşmanın "Menşeli Ürünler" Kavramının Tanımı ve İdari İşbirliği Yöntemlerine İlişkin Protokol II'sini Değiştiren 17 Ocak 2017 Tarihli ve 1/2017 Sayılı Ortak Komite Kararı ve Anlaşmaya Eklenen Hizmet Ticareti Hakkında 30 Ocak 2018 Tarihli "Protokol III"ün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna ve Anlaşmanın Protokoller ve Eklerine İlişkin Değişikliklerin Cumhurbaşkanınca Doğrudan Onaylanmasına Dair Yetki Verilmesine Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:42
Tarih:08.01.2019

İYİ PARTİ GRUBU ADINA HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sırbistan'la ilgili bir anlaşma söz konusu ama Adalet ve Kalkınma Partisinin Grup Başkan Vekili biraz önce dedi ki: "Usul gereği Meclise geldi." Onun için hiçbir şey ifade etmiyor. E, bence de etmiyor. Gerçi çok değerli konuşmacılar, Sırbistan'la yapılan bu anlaşmanın nasıl bir kötü anlaşma olduğunu, Türkiye'nin ürettiği hemen hemen ne varsa onları Sırbistan'dan almak için, birilerine peşkeş çekmek için, yeni bir kazanç kapısı yaratmak için yapılan bir anlaşma diye tarif ettiler.

4'üncü madde yürürlük, ben zaten bir şey demeyeceğim bu konuda ama diyeceğim birtakım şeyler var. Değerli arkadaşlar, diyeceğim şeylerin en önemlisi, son günlerin en önemli konusunun Anayasa tartışması olduğudur. Türk Dil Kurumunu açtım "Anayasa"yla ilgili şöyle yazıyor: "Bir devletin yönetim biçimini belirten, yasama, yürütme, yargılama güçlerinin nasıl kullanılacağını gösteren, yurttaşların kamu haklarını bildiren temel yasa." Şimdi, bu temel yasaya uymak Türkiye Cumhuriyeti'nde yaşayan her yurttaşın bir görevidir.

Bir de Anayasa'nın 94'üncü maddesinin altıncı fıkrası var, diyor ki: "Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı, Başkanvekilleri, üyesi bulundukları siyasî partinin veya parti grubunun Meclis içinde veya dışındaki faaliyetlerine; görevlerinin gereği olan haller dışında, Meclis tartışmalarına katılamazlar." Meclisimizin Sayın Başkanı Binali Bey, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına devam ediyor, diğer taraftan da İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı olduğu Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı tarafından açıklandı. Anayasa'da bu madde dururken Sayın Binali Bey, partisinin hiçbir faaliyetine katılmamalıdır. "Efendim, listeler Yüksek Seçim Kuruluna verilene kadar resmî aday değildir, verildiği gün belki de istifa edecektir." Öyleyse bile o güne kadar Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı sıfatıyla gerçekten hiçbir parti faaliyetine katılmamalıdır, devletin hiçbir imkânını da kullanmamalıdır. Diyorsanız ki: Parti faaliyetlerine şimdi de listeler kesinleşince de katılacaktır. O zaman biz de yapılan bu yanlışlığı her fırsatta dile getireceğiz çünkü bu yanlışlık Anayasa'yı bilerek çiğnemektir, yok saymaktır. Bu, aynı zamanda "Yargının, hukukun, demokrasi kurumlarının hiçbir önemi yoktur. Adalet ve Kalkınma Partisinin Genel Başkanı ne derse esas olan odur, onun dediğini yaparız." anlamı taşır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasa gibi en temel yasaya uyulmazsa devlet, hukuk devleti olmaktan çıkar ve çözülmeye başlar. Herkesi Anayasa'ya uygun davranmaya, ettiğimiz yemine sadık kalmaya tekrar davet ediyorum. Türkiye Cumhuriyeti devleti, İstiklal Savaşı'nı başlatan, yürüten ve Türkiye Büyük Millet Meclisini kuran müdafaai hukuk cemiyetlerinin temelleri üzerine kurulmuştur. Adını tekrarlıyorum: "Müdafaai hukuk cemiyetleri." Türk milletinin hukukunu korumak için ülkemizi işgal eden düşman kuvvetlerine karşı başarılan İstiklal Savaşı'nın ruhu ve inancı buydu çünkü hukuk, devlet demektir, devlet de anayasasız olmaz. Bilesiniz ki sizde olmasa bile, bu inanç hâlâ yaşamaktadır.

Meclis Başkanı Sayın Yıldırım, dün "Hukukun olduğu yerde etik konuşulmaz." dedi. Hukuk var da biz mi görmüyoruz, nasıl göremiyoruz? Hukuk ile etik aynı şey midir? Gerçekten bize de anlatın, biz de öğrenelim ama bu durum böyle devam edemez. Adalet ve Kalkınma Partisinin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı olabilecek vasıflarda başka bir aday bulunamadığını anlayışla karşılamak mümkündür, yoktur böyle bir adayınız belki. Ama son on altı yıldır, sürekli bakanlık ve başbakanlık yapan, Türkiye Cumhuriyeti devletinin son Başbakanı, şimdiki Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanının tenzilirütbe ederek belediye başkan adaylığını kabul etmesini "Bize ne?" diyerek anlayışla karşılamak da mümkündür. Fakat bazı şüphelerimiz ve endişelerimiz vardır. Sayın Başkanın tenzilirütbeyle aday olması onu şahsen ilgilendirir ama işgal etmiş olduğu makamların itibarını düşürmeye yönelik bir düşünce ve planın uygulanması bütün Türk milletini ilgilendirir. Şayet varsa, bilinsin ki böyle bir düşüncenin hiç kimseye asla faydası olmayacaktır. Anayasa'yı kasten ihlal etme, yok sayma yönünde bilerek veya bilmeyerek bu uygulamalara destek veren herkesi tekrar uyarmak istiyorum: Bundan vazgeçin.

Değerli arkadaşlar, soğanı unutmadım. Her konuşmada soğanı getireceğim buraya. Değineceğim ikinci önemli konu da budur. İstanbul'daki marketlerde her hafta sonu fiyatları kontrol ediyorum, kilosu 6 lirayı geçmişti. Enflasyonu düşük göstermek için her yolu deneseler de halkın geçim sıkıntısı artarak devam etmektedir. Soğan bir semboldür. Biz de soğanın fiyatı normale inene kadar soğanı hatırlatmaya devam edeceğiz. Poşetle ilgilenmek yerine, poşete konulacak soğan, patates gibi temel ürünlerle ilgilenilmesi daha doğru olacaktır.

Değineceğim üçüncü konu ise hayır işi gibi gözükse de Cumhurbaşkanlığının savurganlıklarıyla ilgilidir. Geçen hafta yapılan 49'uncu Muhtarlar Toplantısı'nda Cumhurbaşkanı "Umreye bin muhtar göndereceğiz." dedi.

Değerli arkadaşlar, bir araştırma yaptım. En kısa umre turu yedi gün sürmektedir. 2 kişilik odalarda kişi başı fiyatı 6.975 riyal yani 1.883 dolardır. Bin kişininki 1 milyon 883 bin dolar yani 9 milyon 979 bin 900 Türk lirasıdır, doları 5,3 olarak aldım. Bu parayla 411 kişinin asgari ücretle, bu yeni ücretle, bir yıllık maaş tutarı karşılanabilirdi. Bu parayla 110 kişiye konut yapılabilirdi. Şehit babasının evini hatırlarsınız değil mi? İşte, onun gibi ailelere 90 metrekarelik sosyal konut yapılabilirdi bu parayla ve bu parayla 554 üniversite öğrencisine aylık 500 liradan dört yıl boyunca karşılıksız burs vermek mümkündü. Bu paralar kimin bütçesinden çıkmaktadır? Helal midir zannediyorsunuz?

RECEP ÖZEL (Isparta) - O hesaplar yanlış.

HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) - Ne diyorsunuz? Gelin, hesaplayalım beraber, yanlışlık varsa beraber hesaplarız.

BAŞKAN - Sayın Nuhoğlu, siz Genel Kurula hitap edin.

HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) - Bu gezinin bir sevabı var mıdır? Varsa kime yazılır bu sevap? Ama bu hesaplar bir gün mutlaka sorulur.

Değerli arkadaşlar, bundan önceki muhtarlar toplantısında da İspanya'ya gönderildi bin kişi, bin muhtar gönderildi İspanya'ya, onu da araştırdım. En kısa tur dört gece beş gün sürüyor, iki kişilik odada kişi başı ücreti 350 avrodur.

MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) - Muhtarlardan ne istiyorsun ya!

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - "Milletin parasını çarçur etmeyin." diyor, muhtarlardan bir şey istemiyor. "Siz yediniz yediğiniz kadar da çarçur etmeyin." diyor, anladın!

BAŞKAN - Sayın Nuhoğlu, siz devam edin, süreniz devam ediyor.

HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) - Bu ücrete vize ve oradaki müze gezileri dâhil değildir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Bir dakika ilave ediyorum Sayın Nuhoğlu.

HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) - Bin kişi 350 avrodan 350 bin avro yani 2 milyon 107 bin lira yapar. Bu parayla da 87 kişiye aynı şekilde iş verilebilirdi. 23 şehit yakınına veya ihtiyaç sahibine 90 metrekarelik sosyal konut yapılabilirdi. 117 üniversite öğrencisine dört yıl boyunca 500 liradan karşılıksız burs verilebilirdi. Bu örnekleri o kadar sık görmekteyiz ki bu savurganlıklar asla Türk milletinin hak ettiği bir şey değildir.

Değerli arkadaşlar, en son... Sayın Cumhurbaşkanı kendisine danışman, başdanışman atayabilir ama bu Mariam Kavakcı... Bu genç kadına neyi danışacak, merak ediyorum gerçekten. Nedir bu Kavakcılara ilgi? Birisi Malezya'ya büyükelçi -bilmiyorum, belki de kızıdır- genç bir kadın Cumhurbaşkanımızın danışmanı oldu dün.

RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) - 1 doktorası, 3 yüksek lisansı var.

HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) - Ne danışacak, merak ediyorum. Türk milleti bunları merak ediyor. Bunları bilesiniz ve bu savurganlıklara bir son veresiniz. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)