GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:43
Tarih:09.01.2019

CHP GRUBU ADINA İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, Divan, değerli üyeler; (2/1369) esas numaralı "Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi" idi adı yani adsızdı, sonradan "Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi" denildi ama tabii ki torbadan uzaklaştırılamadı, yine torba yasa niteliğinde. Bu nedenle, ilkin torba yasa üzerine genel gözlemlerde bulunmak suretiyle, sonra bunun maddelerine geçeceğim.

Genel gözlemler şöyle ki: Kural koyan organ, kuralı uygulayan organ ve denetleyen organ Anayasa'mızın 2'nci maddesi ve "Başlangıç" kısmında belirtilmiş bulunuyor, sayılmış bulunuyor. Kural koyan organ olarak, yasa yoluyla bizler yasa koyuyoruz ve bu anlamda Türk hukukunun dâhil olduğu hukuk sisteminde yasanın temel nitelikleri:

1) Seçilmiş üyelerin halkı temsil ettiği bir meclis tarafından yapılması.

2) Belli usul kurallarına göre kamuoyuna açık tartışmanın ürünü olması.

3) Hukuki işlemler hiyerarşisinde çok üst düzeyde bir korumadan yararlanması.

4) Genel olması, herkes için aynı olması ve ayrımcılık yaratmamasıdır.

Bu açıdan günümüz hukuk devletinin ana mekanizmasını oluşturan yasa "Anayasa'ya saygı" veya "Anayasa'ya uygun yasa" kavramıyla nitelenmektedir. Bu nedenle yasa, soyut, genel, kişilik dışı ve nesnel bir normatif düzenleme olarak tanımlanır. Bu açıdan öngörülebilir, ulaşılabilir ve anlaşılabilir olmalıdır. Bu açıdan bizim Anayasa'mızda da madde 2'den 138'e kadar birçok Anayasa maddesi yasanın normlar hiyerarşisinde Anayasa'dan sonraki yerini belirlemektedir. Ama gelin görün ki bu "torba yasa" adını verdiğimiz teknikle esasen iki yönlü bir bozulma olmuştur. Birincisi; 6771 sayılı Anayasa Değişikliği Kanunu'nun öngördüğü yasama inisiyatifi bakımından sorunludur, sahibi açısından, kökeni açısından. İkincisi ise bu metinlerin içeriği açısından sorunludur. Bu bakımdan aslında bir, Anayasa var; iki, bu şekilde yasa yapım yöntemine aykırı yasalar dizisi ve bunların içeriğinin Anayasa'ya uygunluğu sorunu var ama bir üçüncü kategori işlem var ki o da Cumhurbaşkanlığı kararnameleri, bunu "CBK" olarak kısaltabiliriz. Bu açıdan gerçekten üçlü bir paralel sistem söz konusu; Anayasa, yasalar ve CBK'ler olmak üzere.

Şimdi, burada, tabii ki, CBK içeriğine girmek mümkün değil bu kısa zamanda. Örnek olarak belirtiyorum: 1 no.lu CBK 539 maddeden ibaret, 4 no.lu olan ise 802 maddeden. Bunları aslında Cumhurbaşkanının bile okuyup okumadığı -zaman bakımından- kuşkuludur. Ama esasen bunlarla ne yapılmıştır? Türk kamu yönetiminin hiyerarşik yapısı altüst olmuştur, bakanların yeri ile 9 kurulun hiyerarşik yapısı nasıldır, bu tartışmalıdır, bilinmemektedir. Bütün bunlara rağmen, Anayasa'mıza göre, yasanın yeri bellidir, kanunilik ilkesi önemlidir ve bu açıdan yasaların hangi işlem kategorisinde yer aldığı Anayasa'da belirlenmiş bulunuyor. Bu açıdan, torba yasa, kısacası, Anayasa'mıza aykırı bulunmaktadır. Zaten torba yasanın önemsenmediği de bu sol taraftaki sıraların boşluğundan anlaşılmaktadır çünkü Komisyon görüşmelerinde çok önemsendiği dile getiriliyordu ama bu metnin altında imzası olanlar ile diğer milletvekilleri arasında büyük bir ayrışmanın, kopmanın olduğu buradan anlaşılıyor.

Şimdi, bu açıdan, tabii ki, torba yasa yönteminin, esasen, 6771 sayılı Kanun, yanlış olarak "Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi" adı verilen kanun açısından da sürdürülemez olduğu açıktır. Örnek olarak belirtiyorum anayasallık açısından: Pilot ve kabin memurları ödenekleri. Burada, tabii ki, pilot ve kabin memurları ödenekleri konusunda vergi muafiyeti açısından birinci sorun, neden bu görevliler ile diğer görevliler arasında ayırım yapıldığı, Anayasa'nın eşitlik ilkesi açısından. İkinci önemli sorun da neden Cumhurbaşkanına bu konuda sıfır ile yüzde 100 arasında bir yetki verildiği. Üçüncü sorun: Esasen, Anayasa'nın 73'üncü maddesine aykırılık bakımından da bu madde açıkça Anayasa'ya aykırıdır. Yani, 10'uncu madde, 13'üncü madde, ölçülülük ilkesi, hakkın özüne dokunmak bakımından, ama Anayasa'nın 73'üncü maddesi açısından da Anayasa'ya açıkça aykırıdır.

Gaziantep Bilim ve Teknoloji Üniversitesiyle ilgili madde 15'e gelince; bu, Sayın Başkan tarafından "Müzakereye alınacak." vaadiyle Komisyonda kayıtlı olarak geçmişti ama şu anda karşımızda. Umarım buradaki görüşmelerde bu çıkarılır. Ben, diğer Anayasa'ya aykırılıklar üzerinde durmuyorum fakat esasen bu, böyle bir düzenleme, üniversitenin başına böyle bir ad sokuşturması Anayasa madde 24'ün son fıkrasındaki dinin politikaya alet edilme yasağını ihlal eden ve Türkiye'yi 15 Temmuz akşamına getiren sürecin özünü yansıtmaktadır, bu bakımdan da son derece sakıncalıdır.

Şimdi, "ilgili mevzuat" kavramı, 17'nci maddede öngörülen... Anayasa'mızda belli, normlar hiyerarşisinde; Anayasa madde 2'den, 11'den 137'ye kadar belli: Yönetmelik, tüzük, şimdi CBK, yasa, Anayasa. "İlgili mevzuat" diye bir kavram yok, ayrı bir kavram üretmenin bir anlamı yok. Bunun Anayasa'nın çeşitli maddelerine aykırılığı açıktır. Fakat tabii ki bu kavram, biraz önce belirttiğim üzere, her maddeye mutlaka Cumhurbaşkanına yetki veren bir deyim koyma kaygısının bir yansımasıdır. Nitekim, madde 21'de katma değer vergisi iadelerine dair düzenlemede Cumhurbaşkanına tanınan yetkidir; burada da, beş yıla kadar bu sürenin uzatılmasına dair yetki Anayasa madde 104'teki Cumhurbaşkanına tanınan yetkilere açıkça aykırıdır. Evet, doğru, 6771'le Cumhurbaşkanına bir hükûmet sistemi diyemeyeceğimiz derecede aşırı yetkiler tanınmıştır ama buraya konulan bu yetkiler 104'üncü maddeye de açıkça aykırılık oluşturmaktadır. Öte yandan, biliniyor ki Anayasa'nın 104'üncü maddesinde Cumhurbaşkanının hangi işlem kategorisiyle yetkiyi kullanacağı bellidir ama burada belli değildir. Şöyle bir durumla karşı karşıya geliyoruz: 2'nci maddede tanımlanmış olan "Türkiye Cumhuriyeti, insan haklarına dayanan, şu özelliklere sahip olan bir hukuk devletidir." yerine sanki "Bu bir Cumhurbaşkanı devletidir." şeklinde bir algı yaratılmaktadır ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kamu tüzel kişiliği yerine, bir kişiye indirgenmiş bir devlet yapısı bu tür düzenlemelerle, özellikle bu torbayla karşımıza çıkmaktadır.

Öte yandan, madde 22'de yer alan Finansal İstikrar ve Kalkınma Komitesi -kısaltılmış adıyla FİKKO- aslında gerek Komisyonda gerekse gerekçesinde bize anlatıldığı üzere, bir bağımsız idari otorite şeklindeki düzenlemeydi, böyle olması gerekirdi. Yeni, hassas ve uzmanlık gerektiren alanlar...

Sayın Başkan, lütfen telefon konuşması yapılmasın, insicamım bozuluyor. Süre talep edeceğim. Sayın vekillerin ihtiyaçları var ama... Evet, ben bekleyeyim mi yoksa...

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Hocam, siz konuşun ya.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) - Hayır ama yani burada ciddi bir yasa yapıyoruz, eğer bu yasanın ciddiyeti varsa, acil işimiz varsa yani burada olmayalım. Lütfen...

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Hocam, biz dinliyoruz sizi.

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) - Not da alıyoruz Hocam.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) - Sağ olun, teşekkür ediyorum. Hiç değilse dinleyiciler var.

BAŞKAN - Sayın Kaboğlu, siz insicamınızı bozmayın lütfen.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) - Ama bu yüce Meclisin ciddiyetiyle bağdaşmayan davranışlara girmeyelim lütfen.

Sayın Başkan, üç dakika...

BAŞKAN - Bir dakika uzatıyorum Sayın Kaboğlu, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) - Şimdi, bu açıdan, FİKKO, -kısaltılmış adıyla- bağımsız idari otorite biçiminde düzenlenmeliydi. Özerk ve uzman bir kuruluş; bunun yapısı, üyeleri, atanması, görev ve yetkileri yasayla belirlenir, oysa burada yönetmeliğe bırakılmış.

Bir başka önemli madde 24'üncü madde. 24'üncü madde mera, kışlak ve yaylaklara ilişkin madde. Aslında, hatırlayacağınız üzere, 7153 sayılı Çevre Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'da bu konu düzenlenmişti. Göller, denizler, bu konu düzenlenmişti. Fakat bu kez yaylalara yönelik, yaylaklara, kışlaklara yönelik bir düzenleme yapılıyor; oysa eğer bu torba kanun olmasaydı, bu kanun önerileri Meclis tarafından hazırlanıyor olsaydı, bütüncül çevre yaklaşımı dikkate alınarak denizler, kıyılar, göller, nehirler, dağlar ve yaylaklar birlikte düzenlenirdi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) - Şimdi zannediyorum bir dakika tanıyacaksınız.

BAŞKAN - Sayın Kaboğlu, ben size son defa bir dakika süre tanıyorum.

Buyurun efendim.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) - Teşekkür ederim.

Bu açıdan bu madde aslında Anayasa'nın başta 45'inci maddesi olmak üzere, "Kamu Yararı" başlıklı maddesi olmak üzere 56'ncı maddesine, 63'üncü maddesine, 168'inci maddesine ve 169'uncu maddesine çok yönlü olarak aykırı bulunmaktadır, aykırıdır.

Şimdi, tabii ki zamanım olmadığı için belirtiyorum, diğer maddeler de anayasallık açısından sorunlu ama ben sonuç olarak şunu belirtmek istiyorum: Nitelikli yasa eşittir nitelikli yasama faaliyetidir; nitelikli yasama ise nitelikli ülkenin ölçütüdür; nitelikli ülke nitelikli toplumu yaratır; nitelikli toplum da nitelikli yönetimi, nitelikli devleti inşa eder. O nedenle benim temennim, bu yasaları torbalardan çıkaralım, bir demokratik hukuk devletinde yasanın...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) - Sayın Başkan, selamlayayım.

BAŞKAN - Tamamlayın artık Sayın Kaboğlu, lütfen.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) - Çok teşekkürler.

BAŞKAN - Selamlayarak tamamlayın, bitirelim konuşmamızı.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) - Tabii, tabii. Teşekkürler.

Anayasa'mızın 2'nci maddesi, değişmez madde, burada yüzde yüz mutabakat var; insan haklarına dayanan, laik ve demokratik, sosyal hukuk devleti. Biz bu çerçevede yasa yapalım, yasalarımız nitelikli olsun, yasama inisiyatifini biz alalım ve bu yasalar arasındaki kopukluklara son verelim. Türkiye'nin mevzuatı, hukuk sistemi mevzuatı zaten dağınıktı fakat bu torba yasalarla tamamen içinden çıkılmaz bir hâl almaktadır. Bunun vebalini üstlenmeyelim. Bunu bu Meclis yapabilir, bu birikim bizde var. En azından sizler de Anayasa değişikliğine uyun; bu aynı zamanda bir etik sorunudur, sadece hukuk sorunu değil.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)