GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:43
Tarih:09.01.2019

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlarım.

Adil yargılanma hakkı, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6'ncı maddesinde, Anayasa'mızın da 36'ncı maddesinde düzenlenmiş olup hukuk devletinin olmazsa olmazları arasındadır. Adil yargılanma hakkına ilişkin düzenlemelerin uygulama alanı sadece yargılama süreci olmayıp yakalama anından itibaren soruşturma aşaması ve verilen hükmün uygulanma aşaması sürecini de kapsamaktadır. Bu önemlidir zira demokratik ve adil toplum isteğinin bir sonucu olarak kabul edilir. Bu nedenle, ceza muhakemesi ve ceza hukuku maddelerinin uygulanmasında demokrasi ve insan hakları açısından geniş yorumlama şarttır.

Adil yargılanma hakkının en önemli unsurlarından birisi ise makul sürede soruşturmanın ve yargılamanın bitirilmesidir. Makul süre, suçlamanın yapılmasıyla başlar, lehte ya da aleyhte olan kararın kesinleşmesiyle biter. Bu çerçevede, geciken adalet, adalet değildir. Adaletin etkinliğinin, inandırıcılığının ve bireyin haklarının zarara uğramamasının yolu budur. Size bir örnek vermek istiyorum. Osman Kavala yaklaşık dört yüz kırk gündür tutuklu. Hâlâ iddianamesi hazırlanmamış durumda, hâlâ neyle suçlandığını bilmiyoruz çünkü dosyada gizlilik kararı var. Bu, açık ve net, adil yargılanma hakkının ihlalidir.

Adli ve idari mercilerin tarafsız ve bağımsız mahkemeye yönelik tutumları da çok önemlidir. Yargılamayı yapacak mahkemenin tarafsız ve bağımsız olması ve bunu görüntü olarak da yansıtması gerekir. Ne yazık ki siyasi otoritenin etkisiyle hâkimlerin davaya göre görev ve yerlerinin değiştirilmesi, tarafsız ve bağımsız mahkeme ilkesini ihlal etmektedir. Bu konuda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Beaumartin-Fransa kararı önemlidir. Kararda, mahkemenin bir yargısal karar verirken dış dünyadaki yorumlara karşı güvencede olması; talimat, emir, yorum, öneri gibi dış etkenler altında bırakılmaması gerektiği; yürütme makamının müdahalesinin bağımsızlık ve tarafsızlık ilkesine aykırı olduğu kabul edilmiştir. Ancak ülkemizde yargının siyasallaştığı, yürütmenin yargıya müdahalesinin had safhaya ulaştığı gerçeğiyle karşı karşıyayız. Memleketimizde masumiyet ilkesi yürütme erki tarafından devamlı ihlal edilmektedir. Ne yazık ki adil yargılanma hakkı konusunda etkili soruşturmaların yapılamaması, lehte olan delillerin toplanmaması, makul sürede soruşturma ve kovuşturma aşamalarının bitirilmemesi, savunma hakkı ihlalleri, tutukluluğun bir tedbir olarak kabul edilmeyip ceza olarak çektirilmesi, hak ve özgürlükler hakkında muhaliflere karşı ağır eleştirileri kabul edip partili Cumhurbaşkanı sisteminde en küçük eleştirinin Cumhurbaşkanına hakaret olarak kabulü, yani yargıda çifte standart en önemli ihlal nedenleri arasındadır. Bu ihlaller, adil yargılanma hakkının özünü teşkil eden devletin sorumluluğunu da ortaya koymaktadır.

Geçtiğimiz günlerde CHP eski milletvekili ve Parti Meclisi üyesi Eren Erdem hakkında oy birliğiyle, kaçma şüphesi olmadığından dolayı tahliye kararı verilmiş ancak bu karar CMK'ye aykırı olarak altı saat bekletilmiş, daha sonra savcının itirazıyla yakalama kararı çıkartılmıştır. Bir mahkeme "Kaçma şüphesi yok." diyor, diğer mahkeme "Var." diyor. Bu bile tahliye kararı verilebilecek nedenlerden biridir.

Değerli milletvekilleri, yargı artık tek adam yargısı, adaletsizliğin yargısı, talimat yargısı oldu. Adil yargılanma hakkı lime lime edildi. Adliye sarayları sadece beton binalardan ibaret hâle getirildi. Kopyala-yapıştır hukuku ne yazık ki yaratıldı.

Bakınız, Gıda Mühendisi Akademisyen Bülent Şık hakkında, Sağlık Bakanlığınca sonuçları kamuoyuna açıklanmayan, kanser eden ürünleri halka açıkladı diye, yasaklanan gizli bilgileri açıklama, yasaklanan gizli bilgileri temin etme ve göreve ilişkin sırrı açıklama suçlamalarıyla dava açıldı. Asıl dava Sağlık Bakanlığına açılmalıydı, Bakan görevden alınmalıydı halkı bilgilendirmediği, bilgi sakladığı, halk sağlığıyla oynadığı için.

Değerli milletvekilleri, ayrıca, son olarak, Anayasa'nın 67'nci ve 94'üncü maddesinin altıncı fıkrasını açıklamak istiyorum. Burada, AKP grup başkan vekili önceki maddelerdeki konuşmasında, bazı kanunların özel olarak hazırlandığını, milletvekili olmasının ya da mahallî idareler seçimine girmesinin istifasını gerektirmeyeceğini açıkladı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) - Bir dakika...

BAŞKAN - Toparlayın Sayın Bülbül.

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) - Ancak ben bir hukukçu olarak söylemek durumundayım, Mahallî İdareler Kanunu ya da seçim kanunları açıkça Anayasa'ya aykırılık teşkil edemez. Kanunların Anayasa'ya uygun olması gerekir. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Binali Yıldırım'ın AKP'nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı olmasına rağmen Meclis Başkanlığından istifa etmemesi bir Anayasa ihlalidir.

Buradan Sayın Binali Yıldırım'a seslenmek istiyorum: İstifa etmediğiniz her saniye Anayasa'nın bu maddesini açıkça ihlal ediyorsunuz yani suç işliyorsunuz.

Değerli milletvekilleri, kısaca, hukuksuzluğun her alanda sıradanlaştığı bir dönemle karşı karşıyayız. Ama bilesiniz ki bu böyle gitmez. Elinizle dizayn ettiğiniz yargıya bir gün sizin de ihtiyacınız olur.

Hepinize saygılarımı sunuyorum. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)