| Konu: | İYİ PARTİ Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 45 |
| Tarih: | 15.01.2019 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gizli oturum talebimizde, aleni söylemekten imtina edeceğimiz bazı hususları belki bize daha rahat söylersiniz diye düşünmüştük. Trump'ın açıklamasıyla ilgili birkaç şeyi peş peşe hemen ifade etmek zorundayım.
Sayın Cumhurbaşkanının ısrarla, Trump'ın bize yaptığı onca kabalığa rağmen, stratejik ortaklığımıza yakışmaz onca çirkinliğe rağmen "Sevgili Dostum" tasnifi, Trump'ın bize kibar davranmasına dönüşmüyor maalesef. Her cümlesinde yarım asrı aşkın stratejik ortağına hakaret edebilecek evsafta cümle kurmak, stratejik ortaklığın şu an kızabileceğimiz en küçük kabahati. Yanı başımızda bu kadar uzun zamandır askerî, siyasi, idari beraberliklerimizin paydaşı olmuş bir devletin, bir terör örgütünü yanına çekmek için 81 milyonluk dev bir ülkeyi, 250 milyonluk Türk dünyasını; 1,5 milyarlık İslam âleminin üzerinde de nüfuzu olan bir devleti gözden çıkarmasını anlaşılabilir bulmuyoruz. Sizin, münhasıran Hükûmetinizin, siyasi ferasetsizliği yüzünden Trump'ın size salladığı parmağa, dışımızdan üzülüyor gibi yapıp içimizden sevinecek kadar da izzetimizi kaybetmiş değiliz.
Dolayısıyla, bu vesileyle Amerika Birleşik Devletleri Türk devletine parmak sallayamaz; Amerika Birleşik Devletleri'nin parmak sallayarak terbiye edebileceği bir ülke değiliz biz. Bizim ülkemiz, birtakım iktisadi ambargoları tehdit hâline getirerek bizden birtakım tavizlerin koparılabileceği bir ülke de değildir. Lakin bunun usulü, yolu, yordamı, devleti milletiyle, milleti hükûmetin diliyle yeknesak hâle getirmiş bir siyasal havzaya ihtiyaç duyulmasıdır. Dolayısıyla siyasi sicilinizde, Hükûmetinizin siyasi sicilinde, maalesef, dostunu, düşmanını tefrik etmek açısından bir problem var arkadaşlar. Biz size şimdi kardeş olarak mihmandarlık edeceğiz. "Dostum" dediklerinize belli fasılalardan sonra "düşmanım" "düşmanım" dediklerinize belli fasılalardan sonra da "dostum" dediğiniz bir on altı yılınız var sizin; "hoca" dediklerinize "terörist" "terörist" dediklerinize "hoca"; "genelkurmay başkanı" dediklerinize "terörist" "terörist" dediklerinize "sanık"; "sanık" dediklerinize "tanık"... Her şeyin bir birbirine girdiği bir hercümerç içerisinde kabul etmeniz lazım ki dostunuzu düşmanınızı zamanlaması makul olacak bir şekilde tefrik edemiyorsunuz. Size mihmandarlık etmemizin sebebi bu.
Seçim sathına girildiğinden beri "zillet-illet ittifakı" diye bir şey diyorsunuz. Kontrol edilmez şekilde, bir şeye "zillet" deme hevesiniz var ise size "zillet" diyeceğiniz bir ittifaktan bahsediyorum. Yanı başımızda bir PKK devleti kurma teşebbüsüne 5 bin tır silah veren bir adama "zillettesin" deyin lütfen; yanı başımızda bunca acının yaşanmışlığına sırtını dönen, vicdanını dönen, kalbini dönen, bir de bunun üstüne hızını alamayıp PKK'ya 100 milyon dolar yardım eden Arabistan'ın başındaki krala "zillettesin" deyin ama dönüp kendi milletinizin, dışarıdan size parmak sallandığı zaman arkanızda duran muhalefetine "zillet" "illet" demekten lütfen imtina edin.
Benim tavsiyem şudur Hükûmete: Muhalefetin millî her meselede arkanızda durduğunu görerek muhalefete "Sevgili dostum" demeniz gerekirken Trump'a "Sevgili Dostum" demeyin. Bin yıldır İslam'ın hizmetkârlığını yapmış bu aziz, bu necip milletin, münhasıran Sultan Selim'in mukaddes emanetleri aldığı zamandan sonra "Hadimülharemeynişşerifeyn" diye algılandığı dönemlere hürmeten kendi milletinize "Hadimülharemeynişşerifeyn" deyin. Suudi Arabistan'ın teröristlere 100 milyon dolar, Sisi'ye siyasi destek veren kralına "zillettesin" deyin. Suudi Arabistan'ın kralına, Amerika Birleşik Devletleri'nin buradaki hesaplarına, İsrail'in bu bölgedeki ameliyat iradesine teşne olan adama "terörist" deyin. Muhalefetin başkanlarına, Meral Hanım'a, Kemal Kılıçdaroğlu'na "Sevgili Dostum" deyin mümkünse. Böyle diyebilirseniz, çok da dilimize pelesenk ettiğimiz, istiklal şairimizin şiirlerinde olduğu gibi "tefrika giremez" diye başlayıp "toplu vurdukça sineler" diye devam ettiği işi milletiniz için devlet-millet tesanüdü hâline getirin.
"Emevi Camisi'nde cuma namazı kılacağız." diye göstermiş olduğunuz siyasi ferasetsizliğin bedelini şöyle ödedik arkadaşlar: 10 milyon adam cuma namazını kılamaz hâle geldi, cuma namazının şartları adamların üstünden düştü. Yani biz cuma namazını Emevi Camisi'nde kılacağız diye askerî, siyasi hazırlığımızın olmadığı bir oldubittiye şöyle kurban gittik...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) - Tamamlıyorum Başkanım.
BAŞKAN - Size bir dakika daha süre veriyorum Sayın Ağıralioğlu.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) - 10 milyon insanın üstünde cuma şartları oluşmadı, hürriyetlerini kaybettiler, cuma onların üstünden düştü bizim cuma namazı kılma hevesimize. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Bizim ülkemizin cevap verebileceği bir tek husus var bu mevzuda: Amerika Birleşik Devletleri'nin başkanına, her "tweet"ine cevap verirken düşük desibelli bir konuşmadan ziyade onlara verilecek cevabın çerçevesini açıklıyorum: Sayın Cumhurbaşkanımız "Başkomutan" sıfatıyla Irak'ta Amerika Birleşik Devletleri'nin yediği bu herzeyi de unutmadan -affedersiniz- Suriye'de insanlığın bu ızdırabının gökleri titretecek hâle geldiği bunca acının içerisinde Amerikalıların katliamından kurtulmuş bir Kızılderili'yi bulacak. Bunların "tweet"ine "tweet"le cevap verilmez, ya Mors alfabesiyle ya da katliamdan kurtulmuş bir Kızılderili bulacağız Amerika'da.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Bağlayın sözlerinizi.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) - Tamamlıyorum.
Suriye'de insanlığın üstüne yaktıkları bu ateşle bunlara hitap edecek Cumhurbaşkanı, diyecek ki -ancak böyle kurtaracağız izzetimizi, itibarımızı- Mors alfabesiyle cevap veriyorsa: "Stratejik müttefikiniz olduğumuz için bize vermeniz gerekirken PKK'ya verdiğiniz silahları almaya gidiyoruz, stop. Aşağı indik, ne zaman ineceğimizi biz biliriz, karışamazsın, stop. Silahlarımızı aldık, stop. Gözlerinden öpüyorum, stop." (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Bakın, bu, Mors alfabesiyle vereceğiniz ya da telgrafla çekeceğiniz cevabınız.
Bunun bir de Kızılderili versiyonu var, duman yoluyla haberleşeceğiz bunlarla, "tweet"le de değil. "Bizi burada içine çektiğiniz bataklığın bedelini 4 milyon misafiri ağırlayarak ödüyoruz. Size bu topraklarda bizim topraklarımızı da içine alacağınız bir zillet organizasyonunu kurdurmayacağız. Bu işleri sizin hesaplarınızla beraber başınıza geçirecek kadar kudretli bir milletiz. Bu kudretin Hükûmetinizden istediği siyasal dile nezaket göstererek bu mevzuda mütekabiliyet oluşturacak şekilde davranmasını istiyoruz." Kendi silahlarımızı, bize verilecek 5 bin tır silahı oraya girip almak zorunda bu Türk devleti. Gireceğiz, bize ait olan silahları alıp döneceğiz, başka türlü olmaz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Bağlayın ama lütfen, üçüncü keredir süreyi uzatıyorum.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) - Tamamlıyorum Başkanım.
Eğer biz orada bu 32 kilometrelik güvenlik koridoruna razı olursak Balkan bozgunundan sonra başımıza gelen iş burada da başımıza gelir. Beş yüz yıllık Türk yurtlarını avucumuzun içinden kayıp giderken seyretmek zorunda kaldık. Bugün inisiyatifimizi kaybedersek bu sahada inisiyatifimizi kaybetmenin bedelini kendi içimizde de büyük bir ateşle ödemek mecburiyetinde kalırız. Devletimizi yöneten iradeye siyasi vakar ve siyasi feraset diliyorum. Bu mevzuda Hükûmetin vazifesi muhalefet ile devletin yönetim dilini yeknesak etmektir. Sorumluluklarınızı hatırlatmayı vazife biliyoruz.
Saygılarımla. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Ağıralioğlu.