| Konu: | Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 45 |
| Tarih: | 15.01.2019 |
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, Divan, değerli üyeler; 36'ncı madde hakkında Komisyonda uzun tartışmalar yapıldı, geri çekilmesi önergemiz reddedildi. Bu nedenle, bu madde üzerinde ayrıntılı durmayacağım çünkü biraz önce Sayın Paylan'ın belirtiği gibi, bir kanun maddesinden çok; açıkça anlaşılır, görülebilir, genel, soyut ilkeler içeren bir yasa maddesinden çok, birtakım anlaşılmayan, anlaşılması zor olan, ulusal ve uluslararası alanda sermaye piyasasının ilişkilerini belirsiz kılan bir düzenlemeyi yansıtıyor. Bu bakımdan bu maddenin kabul edilmesi ve yürürlüğe konulması durumunda:
1) İktisadi açıdan bir tür dizginsiz pazar ekonomisini daha bir kamçılayabilir.
2) Türkiye ülkesindeki çevresel yağmayı hızlandırabilir.
3) Şehircilik anlamında İstanbul'u -dünya kenti diyoruz, göz bebeği diyoruz, medeniyetler beşiği diyoruz- daha da yaşanmaz bir hâle getirebilir.
Bu bakımdan bu maddenin geri çekilmesi önergemizi sahipleniyoruz. Ama zannetmiyorum ki milletvekillerimizin çoğu bu maddeyi okumuş olsun ve bu maddenin içeriğini anlamış olsun. Ben kırk yıllık hukukçu olarak, hatta yarım yüzyıla yaklaşan hukukçu olarak bu maddenin içeriğini anlayabilmiş değilim. Anlayabildiğim tek şey, bu maddenin çok yönlü olarak riskleri beraberinde getireceğidir.
Şimdi, peki, bu madde nasıl yorumlanabilir 71 madde üzerinden? 71 madde, 42 yasa. Şimdi bu çerçevede -biz birçok değişiklik önergesi verdik- bu metin 160 sayfa, 100 sayfayı aşkın muhalefet şerhi var fakat Komisyonda başarabildiğimiz şey bir tek cümlenin çıkarılması. Çıkarılan bir tek cümle şu: "Kurumun görev alanı dışında kalan ve kanunla veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle kurulmuş kurumlarca yürütülen faaliyetler bu fıkra hükmünün dışındadır." Madde 27'de. Sayın Cemal Öztürk'ü tebrik etmek lazım, AK PARTİ bir cümleyi bu 71 maddeden çıkarma başarısını gösterdi fakat 5 madde üzerinde müzakere kararı alındı, tekrar müzakere kararı; bu maddeler müzakere edilmedi ve burada da aynen geçirildi. Bu bakımdan, esasen sayın vekillerin, gerek MHP'li vekillerin gerekse AK PARTİ'li vekillerin, Anayasa'nın 2'nci maddesine bakmak yerine, Cumhurbaşkanlığına ilişkin 104'üncü maddesine bakmak yerine sürekli olarak "Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi" deyimini kullanmaları, hiçbir biçimde, Anayasa'ya aykırı bir düzenlemeyi anayasal kılmaz.
Şimdi, bu açıdan şöyle bir durum var: Benim geçen gün belirttiğim ve Sayın Akbaşoğlu'nun itiraz ettiği "meriyet" ve "meşruiyet" kavramları. "Meşruiyet" dediğim bizim sorguladığımız husustur yani 6771 sayılı Yasa meşru ortam ve koşullarda kabul edilmedi, biz bunu savunuyoruz. AK PARTİ ve MHP ise bu yasaya aykırı yasalar yapmak suretiyle esasen bu Anayasa'nın meriyetini sorguluyorlar. İşte her ikimizin buluştuğu alan, bu metnin yani sizin "Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi" adını verdiğiniz bu anayasal düzenlemenin sürdürülemezliği oluyor.
Şimdi, "meşruiyet" deyince -kızıyorsunuz biliyorum- "Meşruluk sorgulaması yapmayın." diyorsunuz ama bunun güncel örnekleri var. Evet, yaşadık, 16 Nisanda bunu yaşadık, 28 Haziranda bunu yaşadık ama tam da bunu 31 Martta yaşamama dileğinde bulunuyorduk ki Başkanımız İstanbul'a gitti ve İstanbul'a gittiği hâlde, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı olduğu hâlde, ilkin "Ben Anayasa'dan anlamam, liderimiz karar verir." dedi; ikinci olarak, hukuk ve etik ilişkisiyle ilgili "Hukukun olduğu yerde etik sorgulanmaz." dedi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, devam edin Sayın Kaboğlu.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Üçüncüsü ise çok daha önemli bir söz söyledi, "Bu bir siyaset değildir." dedi ve bu konuda dikkatlerden kaçan çok önemli bir açıklama yaptı Sayın Binali Yıldırım. Burada, Anayasa'nın 94'üncü maddesinin açık hükmü, 67'nci maddeye aykırılığı, 11'inci maddenin açık hükmü üzerinde durmayacağım ama burada "Siyaset yoktur." demenin anlamı şudur: "Ya seçileceğim ya seçileceğim." demektir. Yani 2 adayın olduğu yerde A veya B partisine oy verme serbestliğinin ve olanağının bulunduğu yerde siyaset vardır. Başka bir söyleyişle siyasal münavebe ve siyasal el değiştirme yollarının açık bulunduğu her yerde siyaset var demektir, zaten siyaset budur. Ama siz "Siyaset yoktur." derseniz ve bu bütün devlet olanaklarını arkanıza alırsanız, Anayasa'nın açık hükmüne rağmen "Ben istifa etmeyeceğim." derseniz o zaman "Ya ben kazanacağım ya ben kazanacağım." demektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, bağlayın sözlerinizi Sayın Kaboğlu.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İşte "Siyaset yoktur." biçimindeki açıklamayı bunun dışında bir başka şekilde yorumlamamız mümkün değildir çünkü siyaset farklı seçenekler arasında tercihte bulunabilme özgürlüğüne ilişkindir.
Anayasa madde 94, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanının siyasal faaliyetlere katılmasını yasaklamaktadır; bir.
İkincisi: Anayasa madde 67, ikinci fıkra eşit ve serbest oy ilkesini öngörmektedir, adayların serbest yarışmasını.
Üç: Anayasa madde 11, Anayasa'nın üstünlüğü ilkesi, başta yasama organını bağlamaktadır.
Bu bakımdan bu 3 Anayasa maddesi çerçevesinde Meclis Başkanlığı görevini sürdürüp "Hayır, zaten siyaset yapmıyoruz." demek "Siyasetin sonunu getirdik biz, Türkiye'de ne olursa olsun seçim sonucu, bu sonuca siz katlanmak durumundasınız." anlamına geliyor. İyi ki AK PARTİ'li milletvekili sayısı hayli fazla... Gerçi Akbaşoğlu dikkatle dinliyor ama bu tehlikeli bir söylemdir, buna dikkat edelim lütfen.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Kaboğlu.