GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:46
Tarih:16.01.2019

TUBA VURAL ÇOKAL (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. 45'inci madde üzerinde söz almış bulunmaktayım.

Geride bıraktığımız 2018 yılı, ne kadar parlak politikalardan bahsedilirse edilsin, gelecek adına sahip olunan umudun enkazına kanıt olabilecek birçok olay ve soruna şahitlik etti. 2018 yılı aslında tek bir kelimeyle özetlenebilir. Bu yıl bu kutsal Meclisin tüm yetkilerini tek bir kişiye teslim ettik. Evet, 2018 her şeyden öte bir Meclisin yetkilerinin elinden alındığı bir yıl oldu. 2018 yılında "kabine" yerine "kabile" açıklandı. Bakanlarımız artık birilerinin damadı, oğlu ya da derneğinde yönetici olan kişilerden seçiliyor. Geri kalmış demokrasilerin ürünü gibi saray harcamalarının öne geçtiği, eşin dostun soy ismine göre atandığı bir dönemi yaşıyoruz. 720 doktor güvenlik bahanesiyle atanamazken ABD vatandaşı Cumhurbaşkanı danışmanlığına atanabiliyor. Atanamayan Merve öğretmen intihar ediyor, büyükelçinin kızı danışman olarak atanıyor. Pırıl pırıl çocuklar işsiz bu ülkede; umutsuz, amaçsız ve yarınsız.

Dünyanın en güçlü ekonomilerinden biri olma iddiasıyla başlamasına rağmen, tek adam rejiminin devreye girmesiyle ekonominin dibe vurduğu bir yıl oldu 2018. Evet, bu yıl iktidara yakın iş adamlarının marketlerinde hayat yüzde 50'den fazla zamlandı. Önce yüzde 50 zam yaptılar, sonra "Enflasyonla mücadele ediyoruz." diye yüzde 10 ucuzlattılar. Zabıtayla pazarda esnaf denetleyen belediyeler suya zam yaptı. Hükûmetimiz elektriğe, doğal gaza zam üstüne zam yaptı. Elektrik faturalarına artık harcadığımız kadar dağıtım ve okuma bedeli de ödemeye başladık. Evet, sayaç ödeme bedeli en düşük faturaya 30 lira yansıyor, taksi tutup daha ucuza dağıtılabilir.

Bir gazetenin hesaplama kurnazlıklarını dile getirdiği enflasyon dürüstlerin canını yaktı, düzgün hesaplayan TÜİK yöneticileri görevden alındı. Dünya ekonomi tarihinde ilk kez, fiyatlar artarken enflasyon düştü; topyekûn mücadelenin hesap kurnazlığı mücadelesi olduğunu anlamış bulunduk.

"Sağlıkta şiddet için bir yasa çıkaralım." dedik, hazırlanan kanun sağlık çalışanlarına yaşatılan en büyük şiddet oldu. 2018'de doktor dövmeyeni dövecek hâle geldik.

2018 yılında evlere şenlik bir baskın seçim yaptık. Seçimin s'sini ağzına alanları vatan hainliğiyle suçlayanlar bir gecede seçim kararı aldı; yetinmedi, bizleri seçime sokmamaya çalıştı; o da olmadı, yok saydı.

Bizim teflon tava gibi bir iktidarımız var, ne yapsa yapışmıyor. "Ne istediler de vermedik?" "Gel artık özlem bitsin." dedikleri FETÖ'yü kendilerinden başka herkese yapıştırdılar. "Gelin, siyasi ayağını araştıralım." dedik, onu da kabul etmediler. "Açılım süreci" deyip Öcalan'a miting yaptıranlar, önüne gelene PKK yaftası yapıştırdı. Emeklilikte yaşa takılanlarla ilgili kanun teklifi verdik, kendi vatandaşımız neredeyse üçkâğıtçılıkla suçlandı.

TELEKOM'dan yediğimiz kazık herhâlde dünya döndükçe anlatılacak. TÜRK TELEKOM'u su pahasına verdiğimiz sülale varı yoğu sattı, 15 milyar dolar kârı ülkelerine taşıdı, bizi 4,7 milyar dolar borçla baş başa bıraktı. Batan, kaçan bunlarla sınırlı kalmadı; onca köklü dev firma konkordato ilan etti. Bu yoklukta Çiftlik Bankın tosuncuğu ahalimizden 400 milyon doları aşırarak Uruguay'a kaçtı.

"Suriyeliler" diye bir gündem var. Aslında bu, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığının karaborsaya düşme hâli. Mehmetçik Suriye cehennemine doğru adım adım ilerlerken askerlik çağındaki Suriyeli gençler yeni yılı Taksim Meydanı'nda Suriye bayrağı açarak kutladılar. Şam'da namaz kılacaktık, olmadı ama Suriyeliler Taksim Meydanı'nda bayraklarıyla, zılgıtlarıyla halay çektiler. Yazıklar olsun! Burası Suriye değil, burası Türkiye; burası Halep, Şam değil burası İstanbul Taksim Meydanı; açılan bayrak, Türk Bayrağı değil Suriye Bayrağı; kutlamayı yapan, Türkler değil Suriyeliler; kamerayla çeken kişi ise kendi ülkesinde yabancı kalmış bir Türk.

2018 yılı, adı konulmadan Arapçanın resmî dilimiz olduğu bir yıl oldu, devlet dairelerine Arapça tabela koyacak kadar pervasızlaştık. Hızlı tren sisteminde sinyalizasyona ihtiyaç olmadığını da bu yıl öğrendik. Aile değerlerimiz ayaklar altına alındı, çocuk yaşta evlilik doğallaştı, her gün 40 çocuğun hamile kaldığını öğrendik.

En yetkili ağzın "Kriz mriz yok, inanmayın." diyerek ısrarla yüksek refahımızı vurguladığı ülkemizde, işsiz baba, okulun istediği pantolonu oğluna alamayınca kendini astı. Türkiye'de bu yıl 363 kadın öldürüldü.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın Sayın Vural Çokal.

TUBA VURAL ÇOKAL (Devamla) - Teşekkür ederim.

Sözlerimi tamamlarken, daha birkaç gün önce "Kapitalizmin iktidarı orman morman ne var ne yok kesiyor, atıyor, götürüyor." cümleleriyle Çevre ve Şehircilik Bakanına talimat veren Sayın Cumhurbaşkanımızın emrini uygulamak istiyorsak işte bir fırsat; ranta kurban edilen Manavgat'taki Sorgun Ormanı katliamını, buradan, bir siyasetçi olarak değil, betonlaşma ve çölleşmenin gölgesinde yaşamak zorunda bırakılan evlatlarımızın kaygısında olan bir anne olarak sesleniyorum: Sorgun Ormanı katliamına "Kıyamet kopsa bile elinizdeki fidanı dikin." diyen Peygamber Efendimiz'in sevdasıyla hep beraber karşı duralım.

Teşekkürlerimi sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)