GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:46
Tarih:16.01.2019

HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri selamlayarak sözlerime başlıyorum.

Görüşülmekte olan bu kanun üzerinde söyleyecek çok şey olabilir ama bir hususu belirtmek istiyorum: Kanun teklifi geldiği gibi geçecek, ne söylersek söyleyelim. Bana göre, konuştuklarımızın kayda geçmesi her şeyden daha önemlidir, bize göre de yeterlidir belki. Ben onun için yine bugün Anayasa konusunda konuşacağım ama bugün soğanı konuşmayacağım.

Anayasa'nın 94'üncü maddesine göre "yapılması gerekenler" yerine getirilinceye kadar bu konu önemini korumaya devam ediyor, ben de konuşmaya devam edeceğim. Anayasa'ya bağlı kalmak ve onu korumak bana göre seçim kazanmaktan çok daha önemlidir. Anayasa'ya bağlı kalmak hukuka saygıdan gelir, hukuk ise devlet demektir, devlet de milletin emanetidir, emanete sahip çıkmak Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisine aittir, bu böyle bilinmelidir.

Değerli milletvekilleri, son ayların en önemli konularından biri de Doğu Türkistan'da yaşanan zulümdür. 21'inci yüzyılın ilk çeyreği Türk dünyası için çok sıkıntılı geçmektedir. Genel Başkanımız Sayın Akşener grup konuşmalarında bu konuya dikkat çekmektedir. Ülkemizde yaşayan Doğu Türkistanlılar, kurdukları dernekler ve vakıflar vasıtasıyla, Ankara'ya yürüyüş dâhil, birçok eylem yapmalarına rağmen seslerini duyuramıyorlar. Son eylemde, İçişleri Bakanı, sadece telefonla görüşmek suretiyle yürüyüşlerini de durdurmuştur. Hükûmetin bu konuya inanılmaz şekilde duyarsız ve sessiz kalması kabul edilecek bir durum değildir. Sarayın tam kontrolüne girmiş olan ulusal medyanın da duyarsız kalması vicdanları yaralamaktadır. Türk dünyası ve İslam âlemi de sessiz kalmaktadır. İnsan haklarından yana olan bütün uluslararası kuruluşlar da gerekli ilgiyi göstermekten çok uzaktır. Acaba herkes Türkiye'nin sesini mi beklemektedir? Fakat dünyada iki ülke var ki onları zikretmek gerekiyor: Birincisi Kanada; Doğu Türkistan'ın sürgündeki Hükûmetine ofis açmış, dayamış döşemiş. Diğeri Japonya; o da fahri konsolosluk açmış, dayamış döşemiş.

Bu kürsüde, Meclis açıldığından bu yana birçok milletvekili konuyu gündeme getirdi ama Hükûmetin davranışında hiçbir değişiklik görülmedi. Konuyu görüşmek için, geçen hafta sonu İstanbul'da, sürgündeki Doğu Türkistan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sayın Hızırbek Gayretullah'la bir araya geldik. Anlattığı önemli konuları sizlerle paylaşmak ve vahim durumu ortaya koymak istiyorum. Aslında önümüzdeki haftalarda çok daha geniş bir şekilde bunu Türkiye Büyük Millet Meclisine getirmeyi de kendime bir görev addediyorum. İşte, Çin devletinin zor kullanarak uyguladığı insanlık dışı olaylar:

Bir: Doğum yasağı uygulanmaktadır.

İki: Zorunlu kürtaj yapılmaktadır.

Üç: Bölgede nükleer denemeler yapılmaktadır.

Dört: Bölgeye planlı olarak Çinli göç ettirilmektedir.

Beş: Yargısız infazlar yapılmaktadır.

Altı: Keyfî tutuklamalar olmaktadır.

Yedi: Planlı idamlar yapılmaktadır.

Ve Çin, devlet olarak Birleşmiş Milletler Sözleşmesi'ne imza atarak taraf olmasına rağmen, insan hak ve özgürlüklerine hiçbir şekilde uymamaktadır. Sayın Hızırbek Gayretullah'ın bir de sitemi var, diyor ki: "Barzani ve adamlarına kırmızı pasaport verenler bize de versinler. Ayrıca Türkiye'de hiç olmazsa bir enstitü açmamıza izin verilsin."

BAŞKAN - Tamamlayın lütfen Sayın Nuhoğlu, buyurun.

HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) - Ben de Hükûmeti Türk dünyası ve özellikle Doğu Türkistan konusunda duyarlı olmaya ve sesini çıkarmaya davet ediyorum.

Aslında söyleyecek birkaç sözüm daha vardı ama süre yetmediği için burada kesiyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)