| Konu: | Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 46 |
| Tarih: | 16.01.2019 |
AHMET KAMİL EROZAN (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle bu kanun teklifi Genel Kurula geldiğinden beri arkadaşlarımız torba kanun aşağı, torba kanun yukarı laflarıyla bu konuya değindiler. Ben buna torba kanun demiyorum. Torba kanun dediğiniz 5, 10, 15 maddeyle olur; 71 maddeye geldi mi bunun adı artık torba kanun değildir, bunun adı çuval kanundur. Niye çuval diyorum? Çünkü bunun içinde mızraklar var, mızraklar çuvala sığmıyor; bu, birinci söylemek istediğim husus.
İkincisi: Bu -biraz evvel Cumhuriyet Halk Partisinden bir arkadaşımız söyledi- sipariş edilmiş bir tekliftir. Niçin bu sipariş edilmiş bir tekliftir? Çünkü, bilmiyorum hiç fark ettiniz mi, Dışişleri Bakanlığının bir e-Konsolosluk sayfası vardır, onun içinde bir e-Vize sayfası vardır. Siz eğer Mozambik'te, Maputo'da oturuyorsanız internet sayfasına girerseniz Dışişleri Bakanlığının, vize kolonunu tıklarsanız içine girdiğinizde size almak istediğiniz vizenin tipini sorar, kendi şahsi bilgilerinizi girersiniz -adınız, adresiniz, soyadınız, pasaportunuzun tarihi vesaire- kaç günlük istiyorsunuz onu da yazarsınız, ondan sonra der ki: "Şu kadar parayı ödeyin." Onu da kredi kartınızdan ödersiniz, vize birkaç saat içinde, bilemediniz bir gün içinde gelir. Bu gelebiliyorken böyle bir firmaya ki İhale Kanunu dışında belirleneceği belli -"belirleneceği belli" diyorum, aslında firması belli- olan bir yasa teklifinin buraya getirilmesi ister istemez insanı trajikomik bir durumla karşı karşıya getiriyor. Yani bu biraz Kanal İstanbul hikâyesine benziyor. Boğaz'dan bedava geçilirken yani e-Konsolosluk'la bu vizeyi alabilmek mümkünken niye bir firmaya gidip, yüzde 20 komisyon da verip aynı harçları ödeyerek başka bir hizmet satın alacaksınız ki? Ha, bunun arkasında şu mu olur diye de düşünüyorum: Biliyorsunuz, şehir hastanelerinde hasta garantisi var, köprülerde, tünellerde araç garantisi var "Burada da herhâlde bir vize garantisi mi var?" demek durumunda kalacağız birkaç gün sonra, bu yasalaştıktan ve yürürlüğe girip uygulamaya geçildiğinde.
İş burada da bitmiyor. Niye? Çünkü siz devletin güvenlik taraması dediğimiz vize işlemini bir özel şirket himayesine sunuyorsunuz. Yani o şirketin fertlerinin devletin güvenlik sistemine duhul etmesine imkân tanıyorsunuz, bu da bir risktir.
Başka bir sorun daha var. Yabancılar vize almak istediklerinde kişisel bilgilerini bir devlete kolaylıkla verebilirler, güvenirler ama bir özel şirkete vermekte pek çok sakıncaları vardır.
Niye bunları sayıyorum? Çünkü bu teklifi getiren pek çok arkadaşımız bunun sonuçlarını büyük ihtimalle bilmiyorlar. Çünkü birisi size "bunu önerin, gerisine karışmayın." dediler. Şimdi, bu da kabul edilecek biraz sonra. 50'nci madde de böyle kabul edildi. 50'nci maddede ne diyor? Diyor ki: "Bir devlet memuru -yani Dışişleri Bakanlığına girecek kariyer memuru- her türlü iklim şartı altında görev yapılacağına ilişkin devlet hastanesinden rapor alır." Şimdi, aranızda doktorlar da vardır büyük ihtimalle, bizde var. Bir devlet memurunun, Dışişleri Bakanlığı memurunun eksi 40 derecede iki ay çalışabileceğini hangi devlet hastanesi tevsik edebilir? Veyahut artı 60 derecede, Suudi Arabistan'ın çöllerinde görev yapılacağını kim tevsik edebilir? Mümkün değil. Üstelik bu raporu 25 yaşındaki birisinden istiyorsunuz. Hâlbuki bu insan büyüyor, 35 yaşında oluyor, 45 yaşında oluyor, 55 yaşında oluyor, neomonşerler gibi. Biliyorsunuz, neomonşerler tayin ettiniz. Onlardan bu raporu istediniz mi? İstemediniz. Halbuki bir Dışişleri Bakanlığı mensubundan istenmesi gereken rapor "Her türlü ahval ve şerait altında çalışır." raporudur. Onu da hiçbir devlet hastanesi veremez.
Buradan son bir konuya geçeceğim yine Dışişleri Bakanlığıyla ilgili olarak. Sayın Çavuşoğlu -üzülerek söylüyorum- utanılacak bir cümle sarf etti iki gün evvel. Dışişleri Bakanlığının en meziyetli, en başarılı, en üstün memurlarının dışarıdan atananlar olduğunu söyledi ve isim de verdi, "Bir tanesi Japonya'da, bir tanesi Pekin'de." dedi. Bu, bir Dışişleri Bakanının kendi kadrolarına yapabileceği en büyük hakarettir. Bunu eski bir Dışişleri Bakanlığı mensubu olarak kınıyorum, 3 defa kınıyorum. Üstelik şu sebeple kınıyorum: Yirmi, yirmi beş sene hizmet ettikten sonra büyükelçi olmak isteyen birinin önüne "tak" diye birisi tepeden iniyor.
Başka bir sebep var. Bizde, Dışişleri Bakanlığında bir usta-çırak ilişkisi vardır. Bu neomonşerlerin yanına memurlar gitmek istemezler çünkü onlardan öğrenebilecekleri hiçbir şey yoktur. Dolayısıyla onlar "Nereye gitmek istiyorsunuz?" dediklerinde hep ustalarının yanına gitmek isterler. Ustası olmayan birinin meslekte bir nitelik kazanması mümkün değildir.
Ayrıca, başka bir sorun daha var. Her bakanlıkta iki sicil vardır. Bizde de...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sözlerinizi bağlayın lütfen Sayın Erozan.
Buyurun.
AHMET KAMİL EROZAN (Devamla) - Bizim bakanlıkta da derken eski bakanlığımdan bahsediyorum. İki türlü sicil vardır: Bir tanesi gizli olan sicil, devletin sicili; bir tanesi koridor sicili. Koridor sicili bakanlıkta memurun gerçek gradosunu belirler. Çaycının bile koridor sicili vardır. Ben Sayın Çavuşoğlu'nun koridor sicilini biliyorum ama söylemeyeceğim bu akşam.
Teşekkür ederim, saygılarımı sunarım. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)