GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:46
Tarih:16.01.2019

MUSA PİROĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, sözlerime başlamadan önce, ülkenin değişik yerlerinde direnişte bulunan Flormar işçilerini, TOKİ işçilerini, Cargill işçilerini, TARİŞ işçilerini ve zor koşullarda direniş hâlinde olan bütün işçileri ve elbette ki Sayın Leyla Güven'i saygıyla anıyorum.

Ben bugün öğlen arası bir basın açıklamasına katılmak üzere Meclisin Dikmen Kapısı'na gittim. Basın açıklamasını yapanlar bu Meclisin çalışanları; aslında daha net söyleyeyim, bizim çalışanlarımız, bizim danışmanlarımız. Bunlar KESK üyesi, sendikalılar ve özlük sorunlarını, özlük haklarını dile getirmek için yani aslında bizim burada mücadele ettiğimiz bu kaçak işçiliği de gündeme getirmek yani haklarının ellerinden alınmasına müdahale etmek, itirazlarını dile getirmek için bir basın açıklaması yapmaya çalıştılar. Ne yazık ki hemen hemen her yerde olduğu gibi, kolluk kuvvetleri kendini Meclisin, kendini patronun yerine koyup bu basın açıklamasının dile getirilmesine izin vermedi. Hava çok soğuktu, ben baktım, eksi 1 dereceydi. Ben İstanbulluyum, aslında İzmir'de yetiştim, soğuğun bu hâline çok alışkın değilim. Bu soğukta İstanbul'da, kar altında, yaklaşık 100'den fazla ve çoğunluğu kadın işçi yaklaşık üç yüz gündür direniyor, Yves Rocher'e bağlı Flormar Fabrikasında yani bir Fransız şirketinin yüzde 52 ortak olduğu fabrikanın önünde -sendikalı oldukları için işten atıldılar- direniyorlar.

Bu işçilerin bir temel sorunu daha ortaya çıktı, patron onları işten attı, İstanbul Valisi, kendisine emir veren mercisinin emriyle, bir buçuk aydır bu işçilerin soba yakmasını yasakladı. Bu işçiler soba yakmaları yasak olduğu için o soğukta battaniyelere sarılarak direniyorlar ve bu soğukta direniyorlar, direnmeye de devam edecekler. Sesleri buraya gelmiyor, tıpkı bizim danışmanlarımızın sesinin buraya gelmediği gibi.

Başka sesi gelmeyenler de var:

15 Mart 2012, Emine Akçay Adana Seyhan ilçesinde yaşıyor. Kocası bir yıldır işsiz. Bir oğlu var ve kışın soğuktan üşüyor. Kocasının cebinden 6 lira çıkıyor. 6 lira bizim için bir para değil, biz rahat yaşıyoruz çünkü. Bu 6 lirayla oduncuya gidiyor, odun alamıyor. Geri dönüyor, çocuğunu battaniyeye sarıyor, eline saç kurutma makinesini veriyor ve yan odaya gidip intihar ediyor; sesi buraya gelmedi.

22 Eylül 2018, Kocaeli Körfez ilçesinde bir baba oğlunu okula yolladı. Okuldan oğlunu geri yolladılar okul pantolonu yok diye. Baba intihar etti; sesi buraya gelmedi.

FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Yalan, yalan!

MUSA PİROĞLU (Devamla) - İşte, bu yüzden gelmiyor.

METİN GÜNDOĞDU (Ordu) - Yalan ama.

FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Yalan söylüyorsun.

TUMA ÇELİK (Mardin) - Dinle, dinle!

MUSA PİROĞLU (Devamla) - Niye gelmiyor ben söyleyeyim.

FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Yalan söyleme...

TUMA ÇELİK (Mardin) - Dinle, dinle önce!

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) - Doğru söylüyor, doğru!

MUSA PİROĞLU (Devamla) - İşte, bu yüzden bu sesler buraya gelmiyor. İki tane sebep var: Biri, bunu haber yapan gazeteci gözaltına alındı ve denetimli serbestlikle bırakıldı.

Bizim bu ülkenin talihsizliği burada yatıyor. Bu ülkenin halkının büyük bir kısmı yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Çalışanların önemli bir kısmı asgari ücret ve altında ücret alıyor. Buna emeklileri ekleyin. Buna emeklilikte yaşa takılanları ekleyin. Buna engellileri ekleyin. Ülkenin çok büyük bir kısmı çok düşük bir ücretle yaşıyor ve talihsizlik şu: Bu çoğunluğun seçtiği bu Meclis çoğunluğu, azınlığın çıkarlarını ifade ediyor. Bu, bu ülkenin talihsizliğidir. (HDP sıralarından alkışlar) Bu, bu ülke halkının talihsizliğidir. Kendi çıkarlarını temsil etsin diye Meclise yolladığı çoğunluk ne yazık ki bu Mecliste zenginleri temsil ediyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Devam edin sözlerinize Sayın Piroğlu.

MUSA PİROĞLU (Devamla) - Bağlayacağım.

Dün emeklilikte yaşa takılanlar konuşulurken sayın AKP grup başkan vekili bir laf etti, dedi ki: "Biz araziye çıkıyoruz." Ben şunu öğrendim: Bir ara da "Aynı gemideyiz." deniyordu. Aynı gemide olmadığımız gibi aynı arazilere de çıkmıyoruz. Birileri araziye çıkıyor, gecekondu mahallelerini nasıl ranta çeviririz diye çıkıyor. Birileri araziye çıkıyor, yoksul köylünün arazisini madenciye, enerji patronlarına nasıl peşkeş çekeriz diye çıkıyor. Biz de çıkıyoruz, yoksulun sesini buraya nasıl taşırız diye çıkıyoruz. Biz de çıkıyoruz, direnişteki işçinin sesini nasıl taşırız diye çıkıyoruz. Taşımaya, o sesi buraya duyurmaya devam edeceğiz. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)