| Konu: | Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 46 |
| Tarih: | 16.01.2019 |
YASİN ÖZTÜRK (Denizli) - Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; görüşülmekte olan torba kanunun 62'nci maddesi üzerine İYİ PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Maddeyi okuduğumuzda, 6305 sayılı Kanun'un 7'nci maddesinin (2)'nci fıkrasına "...ve benzeri doğal afetler..." ibaresinden sonra gelmek üzere "...ile diğer özellik arz eden riskler..." ibaresi ekleniyor. Taslağın gerekçesine baktığımızda, DASK'ın sunduğu teminatlara ilave olarak nükleer riskler gibi özellik arz eden riskler sonucu meydana gelebilecek zararların karşılanabilmesi için, piyasada meydana gelebilecek teminat boşluklarının giderilmesi için ihtiyaca göre sigorta ve reasürans şirketlerinin teminat vermesine olanak sağlanmaktadır. 6305 sayılı Afet Sigortaları Kanunu'nun 7'nci maddesini bütün olarak okuduğumuzda, Doğal Afet Sigortaları Kurumu tarafından verilecek teminatlar izah edilmiş. (2)'nci fıkraya göre, sigorta şirketlerince teminat verilmemesi durumunda deprem, sel, yer kayması, fırtına, dolu, don, çığ düşmesi ve benzeri doğal afetler ile diğer özellik arz eden riskler için, kamu yararı açısından gerek görülmesi hâlinde kurum tarafından sigorta veya reasürans teminatı verilebilir. Aslında dünyadaki reasürans şirketlerinin bu riski satın alamayacağını bildiğiniz için yine bu torba yasada Hazine ve Maliye Bakanlığı uhdesinde bir reasürans şirketi kurduruyorsunuz.
Bir kere, nükleer riskler nelerdir, ülkemizde bu riskler nelerdir; bunu izah etmemiz lazım. Daha nükleer santralimiz olmadan dünyanın en önemli 20 radyoaktif kazası listesine 1999 yılında İkitelli'de yaşanan, hurdacı dükkânına kadar düşen radyasyonlu maddeler yüzünden oluşan radyasyon sızıntısıyla girmiştik. 1986 yılında Çernobil faciasında reaktör patlamasının gösterdiği gibi, böyle bir kaza neticesinde veya 2011 yılındaki Japonya'daki deprem ve tsunami sonrası yaşanan nükleer facia neticesinde on binlerce insanın ölebileceğini hesaplamak gerekiyor.
Yine, nükleer santrallerde teknik eksiklikler ve insan hatalarından dolayı çevreye büyük ölçüde radyoaktif maddelerin yayılmasına yol açabilecek çok ciddi, felaket düzeyinde kazalar olabilir. Başlıca nükleer riskler, nükleer atık, reaktör patlaması, siber saldırı ve terör saldırılarıdır.
Nükleer atık konusunda dünyaya açık bir duruma gelmemiz söz konusu. Türkiye bu konuda nükleer atık çöplüğü. Gelişmiş ülkeler "Nükleer atığımı kendimden uzak bir yere nasıl atarım?" derdindeyken biz dışarıdan nükleer atık toplama hevesindeyiz. Atıkların güvenli bir şekilde bertaraf edilmesi için dünya üzerinde bulunmuş tek bir yöntem bile yok. Nükleer santraller uranyumu işlerken bunu çekirdek parçalanması yoluyla yüksek radyoaktivite taşıyan nükleer atıklar hâline dönüştürüyor. Nükleer atıklar yaydıkları yüksek dozdaki radyoaktif ışınlar nedeniyle insanlar için hayati tehlike taşıyor.
Türkiye'de nükleer santraller Akkuyu, Sinop ve Trakya'da planlanmıştır. Türkiye'ye göre çok daha ileri bir teknolojik altyapıya sahip Japonya'nın, son yaşanan afetler sonrasında nükleer santrallerde yaşanan kazalar karşısında çaresiz kaldığı görmezden gelinip "Bize bir şey olmaz." demek ise tam bir cehalet örneğidir. Akkuyu Nükleer Santrali Ecemiş aktif fay hattına çok yakındır. Olası büyük bir deprem santrali hasara uğratabilecek ve ülkemizde de nükleer bir kazaya sebep olabilecektir. Bu konuyu "Biz Rusya'ya söyledik, santrali daha güvenli yapacaklar." ve bu gibi gayri ciddi ifadelerle geçiştirmek mümkün değildir. Nükleer santrallerle ilgili olarak ülkemizde ulusal nükleer enerji strateji belgesi ve eylem planı hazırlanmadığı, temel yasaların bulunmadığı, ikincil mevzuatında da birçok eksikliğin olduğu, personelin yeterli teknik bilgi birikimi ve deneyiminin olmadığı görülmektedir. Yukarıda sıralanan koşullarda bugün Akkuyu Nükleer Santrali Projesi'nin her türlü karar yetkisinin bir Rus şirketine devredilmesi, aynı kurgu ve yaklaşımla yeni nükleer enerji santrali projelerine karar verilmesi ve ülkemizin nükleer enerji gibi stratejik bir konuda deneme, sınama alanı yapılması kabul edilemez. Kaldı ki yakıtından yapımına işletilmesine kadar Rus şirketine ait olan Akkuyu Nükleer Santrali Projesi taşıdığı tüm olumsuzlukların ve risklerin yanı sıra enerjide genel olarak dışa bağımlılığı, özel olarak da Rusya'ya bağımlılığı artıracaktır.
Peki, DASK neleri kapsar? Deprem, deprem sonucu yangın, infilak, tsunami, depreme bağlı yer kayması ve doğal afetleri kapsar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Öztürk.
YASİN ÖZTÜRK (Devamla) - Nükleer santraller ise kasırga, hortum, fırtına, uçak ve füze saldırılarına, şiddetli depreme ve su baskınına karşı reaktörü korumak üzere dizayn edilir. Bu maddeyle başta Akkuyu olmak üzere nükleer santrallerin nükleer risk taşıdığını aslında itiraf ediyorsunuz. Kanada'nın, Amerika'nın, Almanya'nın yıllar önce yeni nükleer santral kurulması kararlarından vazgeçtiği yerde biz bütün risklerini bilmemize rağmen, ülkemizde yenilenebilir enerji için her türlü doğal imkân mevcutken tutturmuşsunuz bir nükleer santral sevdası gidiyorsunuz. İyi de nükleer riskler doğal afet değildir. Doğal afetlerle aynı kapsama nasıl alabiliyorsunuz?
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)