| Konu: | Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 47 |
| Tarih: | 17.01.2019 |
CHP GRUBU ADINA BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sıra sayısı 39 olan Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, yeni yasama yılında, 1 Ekimden itibaren -bu dördüncü galiba- torba kanun teklifi görüşüyoruz. Buradan şimdiye kadar 100'ün üzerinde madde geçti. Bu maddeler içerisinde krize derman olacak kaç tane madde hatırlıyorsunuz? Var mıydı? Bu derin ekonomik krize derman olacak en azından bir tane ya da üç tane madde sayabilir miyiz? Kimsenin sayabileceğini zannetmiyorum.
CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Kriz yok ki. Ülkede kriz mi var?
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - Değerli Komisyon Başkanım da burada. O da dâhil olmak üzere kimse böyle bir şey sayamaz.
CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Ülkede kriz mi var?
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - Şimdi, bu torba yasayla da 17 madde görüşüyoruz. Bunların içerisinde de aynı şekilde, krize derman olacak maddeler yok. Genel gerekçede yalnız şöyle denmiş; değerli kardeşimiz, arkadaşımız Cemal Öztürk'ün teklifinde -ki teklifin aslında kendisinden gelmediğini, yürütme erki üzerinden geldiğini de biliyoruz tabii ki ama o ayrı bir konu, ona da ayrıca değineceğim- genel gerekçede şöyle diyor: "Yeni ekonomik gelişmelere uyum, ekonomik program hedeflerinin gerçekleştirilmesi, vergide adalet, vergi rekabeti" vesaire...
Şimdi, değerli arkadaşlar, ekonomik hedeflerin gerçekleştirilmesi... Hangi ekonomik hedeflerin? Hangi ekonomik hedeflerin? Nedir ekonomik hedefler? Ekonomik hedefler Anayasa'mızda belirtilmiş. Anayasa'mızın 166'ncı maddesine göre, ekonomik hedefler kalkınma planlarından başlar. Ekonomik hedefler kalkınma planlarıyla belli edilir -burada öyle yazıyor- ondan sonra, kalkınma planlarından sonra, ona göre, onlara uygun bütçe yapılır 5018 uyarınca; onlara uygun, kalkınma planlarına uygun OVP'ler, OVMP'ler yapılır -orta vadeli plan ve orta vadeli mali program yapılır- bunlara göre ekonomik hedefler doğrultusunda işler yapılır. Yürütme erki bunları yapar.
Peki, 2019'la ilgili bir plan var mı? Şimdi ben bunu kime soruyorum? Tabii, burada -yasama erki- hepimiz yasamadan sorumluyuz, milletvekilleriyiz. Bunu yürütme erkine sormam lazım. Yürütme erkini temsil eden kimse var mı burada? Yani bunun hesabını soracağımız kimse var mı? 2019 yılı için plan yok, kalkınma planı yok. Anayasa'ya göre, olması lazım. Yapılmadı. Kime soracağız bunun hesabını?
Değerli Komisyon Başkanımıza söylediğimiz zaman "Biz muhatap değiliz." diyor; haklı. Meclis Başkanlığına sormamız lazım. Onların yürütme erkine... Hükûmet de yok artık, başbakan da yok. Cumhurbaşkanlığına, Kabineden sorumlu olan... Yani Kabinenin bir bütünlüğü de yok artık Anayasa'ya göre. Bakanlar Kurulu yok, hükûmet yok. Kime soracağız? Niye bu çıkmadı? Bunlar belli değil, bir garabet var. Diyelim ki on birinci kalkınma programı geldi. Normalde 2019-2023... 2019-2023 demek, Türkiye Cumhuriyeti'nin 100'üncü yıl hedeflerini kapsayan, kavrayan çok önemli bir beş yıllık kalkınma planı demek. On birinci kalkınma planı çok çok önemliydi, çok özellikliydi 100'üncü yılı için Türkiye Cumhuriyeti'nin, özel hedefler belirlenmişti. Peki, yok, nasıl olacak bu? Yapıldı geldi diyelim -bu sene için yapılamıyor artık, hâlbuki yapılabilirdi- burada nasıl görüşülecek?
Biliyorsunuz, yeni Anayasa'mıza göre, tasarı yok. Hükûmet yok, tasarı da yok dolayısıyla. Yine Sayın Cemal Öztürk Milletvekili vasıtasıyla kalkınma planı mı verilecek, teklifi mi verilecek? Komik olacak bu sefer de. Değil mi? Yani bir garabet var burada ortada. Yani bu yeni Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin özellikle bu yasama organıyla uyumu bir garabet, çalışmıyor, mümkün değil. Bu şekilde yasama yapma söz konusu olamaz, böyle devam edemeyiz. Komisyonda da görüyorsunuz sıkıntıyı, burada da, Genel Kurulda da öyle. Soruyorum, hakikaten tekrar soruyorum: On birinci kalkınma planı geldiği zaman -diyelim ki yapıldı, çalışıldı geldi- Hükûmet bunu yasama organına nasıl getirecek? Tasarı verilemiyor, tasarı yok, yine milletvekilleri üzerinden verilecek. Hadi, bütçe için bir formül bulduk. Bütçe, Anayasa'da da geçiyor, muhakkak gelmesi gerekiyordu, bir şekilde getirildi, savunuldu; kalkınma planı nasıl olacak? Onlar da mı torba kanunlardaki gibi bir milletvekili vasıtasıyla, birkaç milletvekili vasıtasıyla imzalanıp getirilecek? Burada biz kalkınma planıyla ilgili sorular sorduğumuzda, bu hedefleri nasıl belirlediniz, komisyonlar nasıl çalıştı, hedeflerin eksiklikleri var vesaire türü eleştiriler yaptığımız zaman bunlara kim cevap verecek? Gerçekten tam bir garabet değerli arkadaşlarım. Bu şekilde yasama olmaz, bu şekilde yasamaya devam edemeyiz. Bunun muhakkak değişmesi gerekiyor.
Şimdi, işin bir başka yönü de değerli arkadaşlarım, bu yaptığımız işler; burada çok önemli işler yapıyoruz, hepimiz burada olmasak da. Sonuçta, vatandaşımızın sıkıntıları var, ihtiyaçları var, talepleri var. Biz burada kendimizi neden kandırıyoruz, anlamıyorum; neden vatandaşımızın talepleri doğrultusunda, ihtiyaçları doğrultusunda işler yapmıyoruz da bu teklifte ya da şimdiye kadar gelen torba kanun tekliflerinde olduğu gibi, garip işlerle uğraşıyoruz?
Şimdi, burada, adı üzerinde, Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi. Gelir Vergisi Kanunu'nda, vergi kanunlarında bazı değişiklikler yapıyor ve bazı kolaylıklar getiriyor.
CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Ama sadece gelir vergisinde değil.
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - Tabii, sadece Gelir Vergisi Kanunu'nda değil ama adı öyle, Gelir Vergisi Kanunu ile bazı kanunlarda değişiklikler getiriyor.
Bu elimdeki Hazine ve Maliye Bakanlığının 2018'le ilgili olarak hazırladığı vergi harcamaları raporu. Yani "vergi harcaması" dediği, vazgeçilen vergi miktarını bildiren rapor. Bakın, ben bunun ilgili sayfasından okuyayım: 2019'da almaktan vazgeçilen vergi miktarı ne kadar biliyor musunuz? 178 milyar 696 milyon lira; gelir, kurumlar, katma değer, özel tüketim vergileri. 178-179 milyar liradan zaten vazgeçilmiş, zaten vazgeçmişiz bundan. "Gelir vergisi" dediğinizin zaten beyana dayanan kısmı 10 milyar lirayı geçmez, kurumlar vergisi 74 milyar 2019'da. Gerçekten, kazanç üzerinden alınan vergiler bu kadar tutmuyor, vazgeçilen daha fazla. E biz hâlâ "Vazgeçilen, vazgeçilen..." Bunlarla vatandaşa bir kolaylık getireceğimizi mi sanıyoruz? Bunlarla vatandaşa hayırlı bir iş yapacağımızı sanıyoruz.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Vatandaşın sırtına biniyorlar.
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - Ki zaten teklif getirildiği zaman bunlarla ilgili olarak ne kadarlık bir kaynak aktarılacağını, ne kadarlık bir vergiden vazgeçildiğini bürokrasi de ilgili teklif sahipleri de açıklayamamıştı. Bunları da bilmiyoruz, ezbere olarak geliyor. Böyle bir garabet olamaz hakikaten. 178-179 milyar lira vergiden vazgeçmişiz, hâlâ vergiden vazgeçiyoruz ve bütün bunlardan bir şey bekliyoruz. Ne bekliyoruz? Kendimizi kandırıyoruz, gerçekten kendimizi kandırıyoruz.
Ayrıca, böyle bir teklif geliyor, usul yönünden bakıyorsunuz, hiç uygun değil. 18 madde olarak geldi, 2 madde yürütme ve yürürlük maddesi, 16 madde. 16 madde ama 11 kanunla ilgiliydi; 11 ayrı, farklı kanunla ilgiliydi bu 16 madde. Şimdi 1 tanesini çıkardık, 17 maddeye düştü. İlgili tali komisyonlarda görüşülmedi; görüşülmesi gereken ilgili tali komisyonlar vardı, görüşülmedi. İlgili kamu kuruluşlarının görüşleri alınmamış; bazı alakalı kamu kuruluşları var, onları da ilgilendiriyor, onların görüşleri alınmamış. Meslek kuruluşlarının görüşleri alınmamış, meslek kuruluşlarının da görüşleri yok. Bir garabet şekilde geldi, görüştük bir gün içerisinde, hızlı bir şekilde ki bir gün önce akşam gelmişti bu, hızlı bir şekilde görüşüldü. Ne kadar hayır getirecek, anlamak mümkün değil.
Diğer taraftan şöyle bir şey var: Şimdi, torba olduğu da belli çünkü değerli arkadaşlarımızın gidip, bakanlık bakanlık dolaşıp "İhtiyacınız olan kanun maddeleri var mı?" diye sorması mümkün olmadığına göre, bu kadar maddeyi bir araya getirmeleri mümkün olmadığına göre bunun Hükûmetten geldiği -Hükûmet de yok da artık, ağız alışkanlığıyla öyle söylüyorum- Kabineden geldiği, yürütme erkinden geldiği belli.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Bürokrat bakanlardan geliyor.
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - O taraftan geliyor. E, peki, o taraftan geliyor da bizim bunlarla ilgili kanun yaparken, ilgili kurumları da masaya yatırmamız gerekiyor, ilgili kurumlarla ilgili, kanunların gelmesine neden olan kamu kuruluşlarıyla ilgili bazı konuları da sormamız gerekiyor, denetim görevi yapmamız gerekiyor. Bunlarla ilgili kime soru soracağız? Teklif verenlere soru soruyoruz, teklif veren milletvekiline. E biz, şimdi, değerli arkadaşımıza Maliye Bakanlığıyla ilgili bazı eleştiriler yapsak, değerli arkadaşımız da bizim gibi milletvekili, niye Maliye Bakanlığını savunma durumunda kalsın ki? "Yok yok, Maliye Bakanlığı çok iyi çalışıyor; rakamlarımız öyle değil de böyle, çok iyi vergi topluyoruz." deme durumunda değil haklı olarak. Niye onu bu durumda bırakıyoruz, böyle garip durumlar yaratıyoruz? Bu nedir? Bu yeni dönemde, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde tasarı yok. Tasarı olmadığına göre ama geldiğine göre, sonuçta, bu gerçekte teklif değil tasarı olduğuna göre muvazaa suretiyle Anayasa'ya aykırılık, çok net, muvazaa suretiyle Anayasa'ya aykırılık olmuş oluyor.
Bakın değerli arkadaşlarım, bütün dünyada kanunlarla ilgili ihtiyaçları yürütme organı belirler, hükûmetler belirler, kabineler belirler, ihtiyaç oradan gelir ama yasama organı da bizim gibi meclisler de kanunu yapar; biz kanun yapacağız ama ihtiyacı yürütme organı belirleyecek. Böyle bir şey yok. Şimdi, bizim bu yeni sistemde yasama ile yürütme arasındaki ilişki kesildi. Biraz önce söylediğim gibi "Kalkınma planları nasıl gelecek?" diye şimdi nasıl cevabını kimse bilmiyorsa diğer kanunlarla ilgili olarak da durum böyle. Denetim yapamıyorsunuz, ilgili kamu kuruluşlarıyla ilgili soru soramıyorsunuz, denetim görevinizi yerine getiremiyorsunuz, yasama görevinizi yerine getiremiyorsunuz. Bu sistemin devam etmesi mümkün değil ve her hâlükârda muvazaa suretiyle Anayasa'ya aykırılık var çok net bir şekilde. Bunu değiştirmemiz şarttır, bu şekilde, bu usulle bu işin yürümesi mümkün değildir.
İçerik olarak neler var? Çok şey yok biraz önce söylediğim gibi ama mesela, önemli gördüğümüz ve aşağı yukarı bütün milletvekillerinin eleştirdiği bir konu var. 3621 sayılı Kıyı Kanunu'nda bir muafiyet, istisna getirilmesi isteniyor. Nelerle ilgili? İzmir Çandarlı'da yapılacak olan bir liman yatırımıyla ilgili, Rize İyidere'de ve Bitlis Ahlat'ta yapılacak olan kamu binalarıyla ilgili. Niye getiriyorsunuz bunu diyoruz yani bunu niye getiriyorsunuz? Çünkü 3621 sayılı Kıyı Kanunu'nun zaten 6'ncı, 7'nci maddelerine bakın, "Kamu yararı varsa muafiyet ve istisna olabilir." diyor. Liman yapımı gerekiyorsa, tersane gerekiyorsa, bir kamu kuruluşu, eğitim amaçlı tesis gerekiyorsa, zaten kanunda var, Kıyı Kanunu'nda istisna, muafiyet var. Niye ilave olarak kanunla geliyor? Çünkü yapılan işlerin daha planı, projesi yok, bürokrasinin bunun altına imza atması mümkün değil. Kanun olarak çıkıyor, bürokrasi de kendisini kurtarmış oluyor yani işin hamaliyesini Meclis yapmış oluyor. Yani konu bu. Kimse altına imza atmaz, projelerin ne olduğu belli değil; İzmir Çandarlı için, Rize İyidere için veya Ahlat için proje yok ortada, fizibilite yok, ne yapılacağı belli değil, neye dönüşeceği belli değil, kimse altına imza atmaz tabii ki. Şimdiden kanun çıkarılıyor, bürokrasi de kendisini rahatlatmış oluyor, elini rahatlatmış oluyor, sorumluluk almamış oluyor. Ama ne yapılacağı da belli değil, bu da ayrı bir garabet tabii ki.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Sipariş iş, sipariş iş... Yapıp satarlar.
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - Diğer taraftan, şimdi, güzel görünüyor, 2019 ve 2020'de UEFA Şampiyonlar Ligi ve Süper Kupa Finali İstanbul'da yapılacakmış, böyle bir avantaj sağlamışız. Tebrik ediyoruz bu avantajı sağlayanları. Fakat bu Süper Kupa Finali için -kimler tarafından oynanacak bu futbol finali, belli değil- Katma Değer Vergisi, Gelir ve Kurumlar Vergisi Kanunlarında muafiyet ve istisnalar getiriyoruz bu kanunla. Neden? Hadi, katma değer vergisini anlıyorum, katma değer vergisi döviz kazandırıcı işlemler nedeniyle zaten geri alınır, mantığı öyledir. Oradaki istisnayı anlıyorum ama o futbol kulüplerine, o futbol kulüplerini destekleyenlere, sponsorlarına, güvenlik sağlayanlarına, buradaki iktisadi işletmelerine, forma satışlarına neden Gelir ve Kurumlar Vergisi Kanunu'yla istisna getiriyoruz?
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Allah Allah!
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - Bu ülkede getirdiğiniz o istisna kendi ülkesinde vergi olarak ödenecek, o kulüp her halükârda kendi ülkesinde vergisini ödeyecek; niye Türkiye'de ödemesin? Bu Türkiye Cumhuriyeti müstemleke memleket midir ki biz istisna getiriyoruz?
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Hangi milletvekili getirmiş onu ya?
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - Bu finaller Almanya'da oynansa, Fransa'da oynansa, İngiltere'de oynansa, Hollanda'da oynansa böyle bir muafiyet tanınmaz, tanınmıyor zaten. Türkiye'de neden tanınıyor? Bu, kulüpler için de bir avantaj değil çünkü burada ödemediği vergiyi kendi ülkesinde ödeyecek. Biz ondan vazgeçiyoruz. Katma değer vergisinden vazgeçelim ama gelir ve kurumlar vergisinden vazgeçmek zavallılıktır, müstemleke memleket olduğumuzun kabulüdür; ayıptır, günahtır, gerçekten anlamak mümkün değildir. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, şimdi, biz bu işlerle uğraşırken bir taraftan da garabet işler yapılıyor. Ben Polatlılıyım. Geçenlerde, biliyorsunuz, Polatlı'da soğanla ilgili baskınlar yapıldı. Polatlı, Ankara'nın en fazla soğan yetiştiren ilçesi. Polatlı'da baskınlar yapıldı sanki stokçular varmış gibi, hâlbuki orada üreticiler var.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Depocular var.
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - Ürettiği soğanı ya da satacağı soğanı -hem tüccar hem üretici durumunda olanlar var- depoya koyuyor, zaman içerisinde satıyor, yıl içerisinde satacak.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Sistem öyle yürüyor.
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - Yılın belli bir ayında üretiliyor, depolanıyor, sonra da satılıyor; sistem budur, bu hep öyle yapılır ama bu sene baskınlar yapıldı onlar stokçuymuş gibi, normal tacirlerimiz stokçuymuş gibi teşhir edildi maalesef.
Şimdi, 14'ünde bir ithalat rejimi kararı çıktı. Buna göre, 28 Şubata kadar yani bir buçuk ay kadar, soğan ithalatında yüzde 49,5 olan ithal vergisi sıfıra indirildi. Bir buçuk ay bile değil, bir buçuk aydan kısa bir zamanda soğan ithal edecek Türkiye. Şimdi ben soruyorum: Bir buçuk ay içerisinde soğan ithal edilebilir mi? Soğan, böyle ithali, ihracı yapılan bir ürün değildir ülkeler arasında, çünkü herkes kendisine göre üretir, fazla ithalatı, ihracatı yoktur soğanın, sıkıntılı bir üründür. Bir buçuk ay içerisinde bağlantıyı yapıp da ithalat yapamazsınız. Birileri daha önce bağlantı yapmıştır, ithalat yapacaktır, bir buçuk ay içerisinde başka türlü ithalat olmaz. Birileri için bu düzenleme yapılmış durumdadır, bunu bilmemiz lazım. (CHP sıralarından alkışlar)
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Çok doğru. Gene biri malı götürecek.
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - Yani bu buğday, mısır, pirinç, arpa, domates için de yapıldı, mayıs ayına kadar bunlarla ilgili olarak da sıfırlandı ama...
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - "Ticari sır" diyorlar, söylemiyorlar bir de getireni götüreni.
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - Bir de tabii, soğanla ilgili olarak soracağım: Madem ithalat yapılacaktı, o tacirler, üreticiler niye stokçu olarak lanse edildi, baskınlar yapıldı? Eğer stokçuysa elinde kalırdı; madem ithalat yapılacaktı, elinde kalırdı, ekonomik olarak cezası da verilmiş olurdu. Demek ki böyle bir düşünce vardı ki o baskınlar yapıldı, sıkıntıya sokuldu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, devam edin Sayın Kuşoğlu.
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlarım, sonuç olarak 17 maddelik bir kanun teklifi gelmiş bulunuyor önümüze ama biraz önce söylediğim gibi, ne usulle ilgili olarak ne esasıyla ilgili olarak ne buradaki görüşmelerimizle ilgili olarak yaptığımız yasama doğru değil, birçok eksiklikleri var. İçeriğiyle ilgili olarak, usulüyle ilgili olarak da çok büyük eksiklikleri var. Bu şekilde, bu usulle yasama yapmaya devam edemeyiz. Yaptığımız işlerin bir anlamı olmalı; ülkede büyük bir ekonomik kriz var, bu krize yönelik işler yapmamız lazım. 2019 için kalkınma planımız yoktur. Anayasa'ya göre çıkması gereken bir kalkınma planı vardır, bunun gelmesi gerekiyor, onun nasıl getirileceği belli değildir. Bu eksiklikleri bir an önce gidermemiz lazım, yaptığımız işin bir anlamının olması lazım, birbirimizi kandırmamamız lazım. Böyle, sabahlara kadar torba kanun çıkarıp anlamı olmayan işler yapmayalım. Torba kanun çıkarıyoruz, bu taraftan 178-179 milyar vergiden zaten vazgeçmişiz, biraz daha vergiden vazgeçiyoruz sanki vatandaşa bir hayrı olacakmış gibi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Bağlamak için istiyorsanız bir dakika daha süre verebilirim.
Buyurun.
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım anlayışınız için.
Bu vesileyle herkese saygılar sunuyorum, iyi günler diliyorum. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Kuşoğlu.