GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:47
Tarih:17.01.2019

İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYHAN EREL (Aksaray) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti; Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin ikinci bölümü üzerine İYİ PARTİ adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Ekmek, su, aş bulmak gecikebilir, temele taş bulmak gecikebilir, devlete baş bulmak gecikebilir; adalet gecikmez, tez verilmeli. Yargının kurucu unsuru olarak yasaca tanımlanan avukatlık mesleği ve savunmanın temsilcileri avukat meslektaşlarımızın sorunları gün geçtikçe çığ gibi büyümektedir. Adalet, mülkün temeli ise savunma da adaletin temelidir. Savunmasız adil bir yargılama düşünülemez. Bağımsız olduğu iddia edilen yargımızda çok önemli görev üstlenen avukatlar acaba bugün hangi şartlarda çalışmaktadır, bunun farkında mıyız? Ünlü bir düşünürün özlü sözünde belirttiği gibi, avukatlar efendileri olmadan yargıdaki yerlerini almak için büyük fedakârlıkla çalışmaktadırlar. Bu onurlu mesleğin mensubu olarak bugün burada bir nebze de olsa avukatların sorunlarını yüce Meclisin dikkatine sunmak istiyorum.

Bugün, ülkemizde, tüm olumsuz şartlara rağmen var olmaya çalışan avukatlığın ve savunmanın onurunu koruma mücadelesi verdiklerinin bilinmesini isterim. Avukatlık mesleğinin özellikle ekonomik yönden zayıflaması sonucu, bir kısım meslektaşlarımızın meslek kurallarına uygun davranmasının azalması, mesleki geleneklerinin göz ardı edilmesi sonucu, zaten tarafsızlığı ve güven unsuru son sıralarda yer alan yargı için de hukuka olan güvenin yok olması sonucunu doğurmuş, halk arasında "Avukat tutma, hâkim tut." sloganının doğmasına neden olmuş durumdadır.

Her ne kadar toplumun genelinde avukatlık mesleği "oldukça iyi kazandıran bir meslek" algısı yer etmiş ise de bunu tüm avukatlar için söylemek pek mümkün değildir. Ekonomik sorunları dile getirmenin meslek onurunu zedeleyebileceği düşünülse de amacımız, meslek onuruna zarar vermek değil, meslek itibarını zedelememek adına pek fazla dillendirilmeyen bu konuyu irdeleyerek ekonomik sıkıntılar yaşayan genç avukatlara çözüm önerileri sunabilmektir.

Avukatlık mesleği, salt para kazanma arzusuyla yapılacak bir meslek değildir. Lakin her insan gibi avukatlar da öncelikle temel ihtiyaçlarını karşılayabilmek, ardından gerek kendileri gerekse bakmakla yükümlü oldukları insanların ihtiyaçlarını karşılayabilmek adına gelire ihtiyaç duyarlar. Bugün mesleğinin başında bulunan genç meslektaşlarımızın, büyük hukuk bürolarında sigortalı çalışan avukatların sigorta primleri dahi yeri gelmekte kuruma gerçek ücretler üzerinden bildirilmemektedir. Çalışmak zorunda kalan genç avukatın bu duruma istemeden de olsa ses çıkarmadığı gözlenmektedir. "Çalışmak zorundayım." diyen avukata sormak gerek: Kendi hakkını savunamayan bir avukatın, başkasının hakkını savunması mümkün müdür? Baro aidatlarını, sigorta primlerini dahi ödemekte zorlanan avukat sayısının oldukça fazla olduğu düşünüldüğünde özellikle genç avukatların büyük bir kısmının ya bürolarını kapatıp hiç büro açmadan başka bürolarda ücret karşılığı çalıştığına veya kamuda ücretli avukatlık yaptıklarına tanık olmaktayız. Ekonomik sıkıntılar sonucu, "Yoksulluk haksızlık getirir." sözünde de belirtildiği gibi, avukatlar ister istemez meslek kurallarının dışına çıkmaya, iş alabilmek, gelir elde edebilmek adına meslek kurallarıyla bağdaşmayacak şekilde hareket etmeye, mesela reklam yasağına uymamaya veya yukarıda ifade edildiği gibi inanmadıkları işleri almaya zorlanmaktadır. Ekonomik sorunları bulunan avukatın, meslek ilke ve kurallarına uygun davranmasını beklemek oldukça ütopik bir yaklaşım olacaktır. Oysa ekonomik sorunlarını çözmüş bir avukat kamu hizmetini ifa ederken bağımsız ve güçlü olacak, özellikle bağımsız ve güçlü avukatlar da Avukatlık Kanunu'nun 1'inci maddesinde belirtilen yargının kurucu unsurlarından olan bağımsız savunmayı serbestçe temsil etme görevini gerçek anlamda yerine getireceklerdir.

Kısa bir süre içinde savunmanın temsilcileri avukatların tüm sorunlarını anlatmak mümkün değildir. Kısaca, avukatlık mesleği yani savunma can çekişmektedir. Can çekişen kutsal avukatlık mesleğine ve onun temsilcilerine bir gün herkesin ihtiyacı olabileceği akıldan çıkarılmamalıdır. Türkiye Barolar Birliği Başkanı Sayın Feyzioğlu'nun kısmen olsa da sorunları dile getiren bir metnini burada sizlerle paylaşmak istiyorum:

Avukatlık stajına kabul ve avukatlık sıfatını kazanma sınava bağlanmalıdır. Hukuk fakültelerinin öğretim kalitesi artırılmalı, kontenjanları düşürülmeli, yeni hukuk fakültesi uzun yıllar açılmamalıdır. Sayılar, sorunun büyüklüğünü göstermekte yeterlidir. Yaklaşık 120 bin kayıtlı avukat vardır, stajyer avukat sayısı ortalama 15 bindir. Hukuk fakültelerinde 70 bin civarında öğrenci bulunmaktadır. Beş yıl sonra avukat sayısı 200 bini bulacaktır. Mahkeme kalemlerinde, noterlik dairelerinde, banka şubelerinde, tapu dairelerinde hukuk fakültesi mezunları için belli sayıda kadronun ayrılması hem uyuşmazlıkları önleyecek hem de hukuk fakültesi mezunu gençlerimize iş imkânı yaratacaktır.

İdare mahkemesi hâkimlerinin herhangi bir fakülte mezunu olmasına izin veren düzenleme hem mesleğimiz hem de vatandaşlarımızın hukuki güvenliği açısından sakıncalıdır.

Ceza uyuşmazlıklarında hukukçu olmayanların uzlaştırmacı yapılması yanlıştır. Devlet memurlarının, örneğin adliye personelinin uzlaştırmacı olarak görevlendirilmesine izin verilen uygulama ise Devlet Memurları Kanunu'na açıkça aykırıdır.

İş uyuşmazlıklarında dava şartı olan ara buluculukta, her talep eden işçiye, barolar tarafından maddi durum araştırması yapılmaksızın, adli yardım faslından avukat görevlendirilmesi mümkün hâle getirilmelidir. Bu, ara buluculuk kurumuna güveni artıracaktır. Bunun için, baroların adli yardım bütçesi, yeterli kaynak aktarılarak bu yardımı karşılayacak imkâna kavuşturulmalıdır.

İlk derece hâkimlerin kıdem ortalaması son derece düşükken avukatları bilirkişilik yapmaktan alıkoyan düzenleme, adalet hizmetinin kalitesini olumsuz yönde etkilemektedir.

Adil yargılanma hakkını özellikle maddi durumu elverişli olmayan vatandaşlarımız için sağlamaya yönelik olan ve işkence iddialarının önüne geçilmesi açısından vazgeçilmez önemde bulunan CMK avukatlığında öngörülen ücretler trajik düzeyde düşüktür. En azından asgari ücret tarifesine eşitlenmelidir.

Sosyal devlet ilkesini ete kemiğe büründüren adli yardım hizmetinin karşılığının bir-bir buçuk yıl geriden ödenebilir durumda olması, diğer başka bir sorundur.

Avukatlık ücretlerine uygulanan katma değer vergisinin düşürülmesi, vatandaşın etkili bir adalet hizmeti almasını sağlayacaktır.

Kamuda çalışan avukatların ek göstergeleri, hâkimlere eşit hâle getirilmelidir. Avukatların emeklilik hakları da hâkimlere eşit olmalıdır.

Adliye yönetiminde görevli olan komisyonlarda baro başkanlarının yer alması, yönetimi kolaylaştıracaktır, mesleğin icrasında karşılaşılan iletişim kaynaklı sorunların da önüne geçecektir. Bu şekilde, adliyede görev yapan ve adliyede hizmet bekleyen herkesin mutlu olması sağlanacaktır.

Ülkemizde kanuna göre son derece de kısıtlı faaliyet alanına sahip olan yabancı avukatlık bürolarının örtülü yollardan faaliyet yasaklarını dolanmaları ve bazılarının büyük vergi kayıplarına neden olmaları önlenmelidir. Türk avukatlar için haksız rekabet teşkil eden bu durum, aynı zamanda, Lozan Barış Antlaşması'yla defettiğimiz adli kapitülasyonların dolaylı yoldan geri gelmesidir.

Belirtilen hususlar ışığında, savunmanın gerekli saygınlığı kazanması için, üzerinde çalışılacak, gerçekleştirilecek ve geliştirilecek yasal düzenlemelerin yapılması gerektiğini düşünüyorum.

Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Erel.