| Konu: | Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 49 |
| Tarih: | 06.02.2019 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA YASİN ÖZTÜRK (Denizli) - Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi geneli üzerinde değerlendirmelerde bulunmak için İYİ PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Konuşmama başlamadan önce, ekmeklerini, tabiri caizse taştan, madenden çıkaran, çıkarırken Rahmetirahman'a kavuşan maden işçilerini saygıyla anıyorum.
Teklifteki maddelerin birçoğu birbiriyle bağlantılı değildir. Bu şekliyle getirilen bir kanun teklifi yasama yapma faaliyetinin de özüne aykırıdır. Göstermiş olduğumuz yoğun gayret ve yapıcı muhalefet anlayışıyla alt komisyonda ve üst komisyonda Komisyon Başkanının iyi niyetli gayretleriyle teklifin birçok maddesinde, yeterli olmasa da iyileştirmeler yapılmıştır. Fakat teklifin içeriğinde hâlâ kamu yararı, ekonomik şartlar ve üretimdeki verimlilik açısından tartışmalı maddeler söz konusudur. Bu kanun teklifine tekniği açısından karşı olmamızın ve muhalefet etmemizin nedeni iktidar partisi grubunun alışılagelmiş bir yöntem olarak kullanmış olduğu torba kanun teklifidir. Örneğin, teklifin 46'ncı ve 50'nci maddeleri Nükleer Düzenleme Kurumuyla ilgilidir.
(Uğultular)
BAŞKAN - Yasin Bey, bir dakika.
Değerli arkadaşlar, Sayın Ağbaba, değerli milletvekilleri; sohbetiniz kuliste devam ederse daha keyifli olur, çok ses geliyor.
Buyurun Sayın Öztürk.
YASİN ÖZTÜRK (Devamla) - Bu şekliyle yapılan çalışmalar da çok kısa sürede uygulamada hatalara sebep vermektedir. Nükleer Düzenleme Kurumu 9 Temmuz 2018 tarihinde yayınlanan kanun hükmünde kararnameyle kurulmuştur. Bu kanun teklifinde açıkça görülmektedir ki daha altı ay önce yayınlanan kanun hükmünde kararnameyle kurulan bir kurumla ilgili bile hızlı ve tartışılmadan yapıldığından dolayı eksik, hatalı maddeler bulunmaktadır. Bu kanun teklifiyle bu eksik ve hatalı maddeler revize edilmektedir, unutulan hükümler eklenmektedir. Bu kanun teklifinde 5 tane madde de bu duruma örnek olarak gösterilebilir.
Konuyla ilgili uzmanların ve sivil toplum kuruluşlarının bile takip etmekte zorlandığı bir kanun yapma sistemimiz vardır. Örneğin Maden Kanunu'yla ilgili bir değişikliğin içinde ölçme ve tartmayla ilgili bir maddeyi bulabiliyoruz. Kişi ve kurumlar kendi sektörlerini ilgilendiren yasa maddesini mevzuatta, ayrı ayrı kanunlarda aramak zorunda kalıyor. Madencilik sektörünün temsilcileri günün şartlarına göre teknolojik gelişmelere uygun, bütünlük içeren, sektörün gerçeklerine uygun, yorumdan uzak, daha anlaşılır ve net bir kanunun hayata geçirilmesini beklemektedirler. Uzmanların ve sektör temsilcilerinin öneri ve talepleri Anayasa'ya uygunluk içerisinde, serbest piyasa ekonomisine ve millî menfaatlerimize uygun bir şekilde değerlendirilmelidir.
Bu kanun teklifi ise genel itibarıyla idari yaptırımları ve para cezalarını artırmaya ve yeniden düzenlemeye yöneliktir. Ülkemizin ekonomik olarak bulunduğu şartlar göz önüne alındığında yaptırımların ve idari para cezalarının artırılması işletmeler açısından işçi ve işveren krizine yol açabilir, şirketlerin kapanmalarına ve işsiz sayısının artmasına sebep olabilir. Teklifle iptaller kolaylaştırılarak ruhsat güvencesi iyice azaltılmakta, ruhsat bedelleri ve devlet hakkı oranları altından kalkılamayacak şekilde artırılmaktadır. Kanun teklifi kabul edilirse maden ve benzeri işletmeler küçülmeye devam edecek ve ayağa kalkamayacaktır.
5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu'nda da birçok değişiklik öneren bu teklif piyasa şartlarını ve sektörü zora sokacaktır. Kanunun kendini tanımlarken "Yurt içi ve yurt dışı kaynaklardan temin olunan petrolün doğrudan veya işlenerek güvenli ve ekonomik olarak rekabet ortamı içerisinde kullanıcılara sunumuna ilişkin piyasa faaliyetlerinin şeffaf, eşitlikçi ve istikrarlı biçimde sürdürülmesi için yönlendirme, gözetim ve denetim faaliyetlerinin düzenlenmesini sağlamaktır. Bu Kanun; petrole ilişkin piyasaların sağlıklı ve düzenli işlemelerinin sağlanmasına ve geliştirilmesine yönelik; düzenleme, yönlendirme, gözetim ve denetim işlemlerini kapsar." denilmektedir. Bu kanun teklifi, piyasa faaliyetlerinin istikrarlı, eşitlikçi ve şeffaflık içinde sürdürülmesini hüküm altına alan 5015 sayılı Kanun'la da çelişmektedir. Söz konusu teklif, bir tekelleşme yaratacak ve yerli işletmelerin birçoğunun kapısına kilit vurulmasına neden olacaktır.
Kanun teklifinin bütün maddeleri üzerinde gerek esas komisyon gerekse alt komisyonda ülkemiz ve sektörümüz açısından uygun olmayan hükümleri ifade etmiştik. Bazı maddeler üzerinde iyileştirmeler ve düzenlemeler yapıldı ama yapılan bu düzenlemeler beklentileri karşılayacak şekilde yapılamadı. Teklifin 8'inci maddesinde yer alan "Ruhsat sahaları, hafriyat toprağı, cüruf, inşaat yıkıntı atığı ve benzeri atıklar için döküm alanı olarak kullanılamaz." ibaresi, madencilik faaliyetleri sonrasında ruhsat alanının rehabilitasyon amaçlı kullanılmak şartıyla aynı alandaki dekupajlar sonucu alınan üst örtü toprağı için, ilgili saha içinde yeterli bir alan bırakılması, hem işletmecinin rehabilitasyon maliyetlerini düşürmesi açısından hem de doğaya uygun olarak toprak dokusuyla rehabilite etme açısından önemli olduğu kanaatindeyiz.
Yine, kanun teklifinin 10'uncu maddesinde "Daimî nezaretçinin yıllık izindeyken veya raporluyken, işletmede yeni bir durumun ve/veya işletme güvenliği açısından riskli bir durumun ortaya çıkması hâlinde bu hususu aynı gün deftere kaydetmesi zorunludur." ibaresinin uygulanabilirlik açısından mümkün olmadığını komisyon toplantısında da ifade etmiştik. Ayrıca, 10'uncu maddede bulunan (h) ve (ı) bentlerindeki yaptırım ve cezalar 12'nci ve 7'nci maddede ayrıca düzenlenmiştir. Aynı suç nedeniyle iki farklı ceza uygulanamayacağına dair hukukun evrensellik ilkesi gereğince bu bentlerin teklifte bulunmasının uygun olmadığı kanaatindeyiz.
Kanun teklifinin 12'nci maddesinde idari para cezalarının tekrarı hâlinde bir zaman sınırlaması yoktur. Burada bir zaman sınırlaması olması gerekmektedir. Yine, aynı madde içinde ruhsatsız alanda ya da kaçak maden üretimine uygulanan cezalar ile ruhsatlı ancak, izin sınırı aşımı faaliyetlerine uygulanan cezalar orantısız bir şekilde düzenlenmektedir. Ruhsatsız üretim ile taşmalara neden olanlara uygulanan ceza oranının yasal açıdan değerlendirildiğinde, ruhsatlı olanlara oranla daha fazla olması gerektiği ya da aynı oranda cezai işleme tabi tutulmaları gerektiği bu maddede açıklığa kavuşturulmalıdır. Taşmalarla ilgili tanımların olduğu söylense de patlatmadan kaynaklı veya yanlışlıkla çok az olan bir taşmada bile ruhsatlı olanlara uygulanacak ceza oranlarının orantısız olduğu ortadadır. Ya bu cezalar ruhsatsız olanlar için de artırılmalı ya da her taşma durumuna bağlı olarak ruhsatlı olanlara verilecek cezaların daha net bir şekilde tanımlanarak düzenlenmesi gerekmektedir.
Teklifin 14'üncü maddesinde devlet hakkı ödeme hükmünde, ruhsat sahibinin zorlayıcı sebeplere dayanarak aldığı bir geçici tatil döneminde dahi devlet hakkı ödeme yükümlülüğü bulunmaktadır. Piyasa şartları nedeniyle veya mücbir sebeplerden -deprem, sel, heyelan veya grizu patlaması ve bunun gibi- üretimi durduran kişilerden ise buna ek olarak üretim yapmadığı hâlde bir bedel daha talep edilmektedir. Ülkemizin şu anda bulunduğu ekonomik şartlar göz önünde bulundurularak bu madde tekrar düzenlenmelidir.
Teklifin 21'inci maddesi redevansçıyı sorumluluktan muaf tutarak sorumluluğu ruhsat sahibine veriyor. Devredilmiş olan ruhsat sahalarında yapılacak madencilik faaliyetlerinden doğacak Maden Kanunu, İş Kanunu, iş sağlığı ve iş güvenliğiyle ilgili idari, mali ve hukuki sorumluluklar ruhsatı devralana aittir. Sahayı işleten, kullanan kişi redevansçı olduğu için redevansçıya da sorumluluk yüklenmesi gerekmektedir.
Kanun teklifinin 27'nci maddesinde periyodik muayene yapan kuruluşların TÜRKAK tarafından akredite olma zorunluluğu açıkça belirtilmemiştir. Bu zorunluluğun açıkça belirtilmesinde fayda vardır.
Teklifin 45'inci maddesinde 31 Aralık 2019'a kadar verilen süre, 31 Aralık 2021'e kadar uzatılmıştır. 31 Aralık 2019 tarihine kadar belirlenen sürenin aşılamayacağına ve kesin olduğuna dair 2014 ve 2017 yıllarında iki ayrı Anayasa Mahkemesi kararı vardır. 2014 tarihli Anayasa Mahkemesi kararında "Sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkı uzun süreli olarak vazgeçilecek haklardan değildir. İnsanın, toplumun ve çevrenin varlık, sağlık ve güvenliği ile bu konuda Anayasa'nın devlete yüklediği görev göz önünde bulundurulduğunda, dava konusu kuralda belirtilen süre zarfında EÜAŞ'a bağlı santraller ve özelleştirilen santrallerin elektrik üretim faaliyetlerinde çevre mevzuatına tabi olmaması kabul edilemez." denilerek bu santrallerin çevre mevzuatından bu kadar uzun bir süreyle muaf tutulmasının kabul edilemez olduğu vurgulanmıştır. Özelleştirme yapılırken alıcı şirketlere getirilen veya getirildiği ifade edilen üretim ve yatırım şartları ihlalinin yaptırımı nedir? 30 Mart 2013 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6446 sayılı Kanun'da yer alan düzenlemeyle şirketlere beş yıl süre verilirken 31 Aralık 2018'de biten süre Bakanlar Kurulu kararıyla bir yıl uzatılmıştı, bu düzenlemeyle iki yıl daha uzatılıyor. Süre bittiğinde tekrar uzatılmayacağı ne malum? Bu düzenleme çevre mevzuatına aykırıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlayalım Sayın Öztürk.
YASİN ÖZTÜRK (Devamla) - Bu kanun teklifini tümüyle incelediğimizde, birbirinden farklı konularda düzenleme yapılmıştır. Birbirini ilgilendirmeyen konuları tek bir kanun hâlinde, bir torba kanun hâline getirip Meclis gündemine getirilmesi kanun yapma tekniği açısından uygun değildir. Eminim ki değiştirdiğimiz bu maddeler bile birkaç yıla kalmaz tekrar Meclis gündemine gelecektir çünkü AK PARTİ iktidarı kanun yaparken sektörlerin ihtiyaçları ve sorunları konusunda bir çalışma yapıp gerekli düzenlemeleri yapmamaktadır. Ekonomik sıkıntıların yaşandığı ülkemiz piyasalarında moral ve desteğe ihtiyaç duyan sektörün ağır cezalarla karşı karşıya bırakılması bu kanun teklifinin Ceza Kanunu'na dönüştüğü algısına neden olmaktadır.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)