GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:49
Tarih:06.02.2019

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; açlık grevindeki Leyla Güven ağır bir yaşam mücadelesi veriyor; Türkiye'de barışın da yolunu açacağına inandığından, bir insanlık suçu olan tecridin son bulması için yaşamını ortaya koymuş durumda.

Leyla Güven -belki bilmiyorsunuz ama- ömrü boyunca kadın hakları mücadelesi vermiş bir dostumuz. Türkiye'de bugün bile parmakla sayılacak kadar kadın belediye başkanı varken yıllar önce, imkânsız denilecek bir şeyi hayata geçirmiş bir kadın. Bilmediğiniz hikâyeler bunlar.

Leyla, 2004 yılında Adana'nın Küçükdikili Beldesinde Belediye Başkanı olur olmaz belediyenin toplu iş sözleşmesini kadınlarla birlikte değiştirdi ve 4 madde getirdi kendisi bunun üzerinde uğraşarak. Artık, eşinin üzerine kuma getiren personel tazminatsız işten atılacaktı. Eşine şiddet uygulayanın maaşı eşine verilmeye başlandı. Kız çocuklarını okula göndermeyenlerin erkek çocuğuna verilen eğitim yardımı kesildi. Bunlar belki Türkiye'de ilk defa Leyla Güven'in başardığı şeylerdi.

Leyla Güven hep yaşamdan yana tavır aldı aynı annesi gibi. Gültan Kışanak'a "Kürt Siyasetinin Mor Rengi" kitabını yazarken anlattığı gibi, şöyle diyor Leyla: "Evde annemin sözü geçerdi. Aslında annem yaptıkları kadar konuşurdu. Çok bilge bir kadındı; doğum yaptırır, iğne yapar, çok iyi dikiş dikerdi, civar köylerden akın akın anneme gelirlerdi." Bilge bir kadının, köyün şifacısı, ebesi, veterineri olan bir yaşam taşıyıcısının kızı Leyla. Annesinden el almış, benim deyimimle bir sosyal şifacı o da, annesi belki sağlık şifacısı ama kendisi de bir sosyal şifacı. Cenazesine katılamadığı annesinden el almış. Bunu bir kez daha yüzünüze vuracağım, belki bu kez utanırsınız: Açlık grevinde olmasına rağmen, cenazeye ring aracıyla gitmeye zorlandığı için annesinin cenazesine katılamadı Leyla Güven. Aslında, Leyla Güven'in açlık grevi, Türkiye siyasetinin, Türkiye barışının içinde bulunduğu bu tecride karşı.

Bakın, geçen hafta 2 siyasetçiye, kadın mücadelesinde kol kola verdiğimiz 2 dostumuz Gültan Kışanak ve Sebahat Tuncel'e çok açık, net, tartışmasız biçimde siyasi, ısmarlama ve hukuksuz olarak on üç yıl dört ay ve on beş yıl hapis cezası verildi. İnsafın, vicdanın ve hukukun bittiği yer olarak tanımlıyoruz biz bunu. Yüzlerce yılla yargılandıkları davalarda birçok kez mahkemede bulunmalarına bile müsaade edilmedi. Gültan Kışanak'a, 12 Eylülün ağır işkencelerinden geçmiş bir insana "Sanki yeniden 12 Eylülü yaşıyorum." dedirttiniz, üstelik "Darbelerle hesaplaşıyoruz." diyerek iktidara gelen bir hükûmet olarak yaptınız bunu. Önce 19 yaşında genç bir kadınken dünyayı iyiye doğru değiştirmeye inanmış, gencecik bir öğrenciyken girdiği Diyarbakır Cezaevinde yaşadığı, "işkence" sözünün bile hafif kalacağı travmaları anlattırdınız, enikonu komisyon kurdunuz, bir bir yaşananları not aldınız, sonra Diyarbakır Cezaevinden bahsetmeyi bile suç sayıp iddianamesine koydunuz.

Gültan Kışanak'ın sözlerini dinleyin istiyorum: "19 yaşında cezaevine girdim ve Esat Oktay'ın zulmüne boyun eğmedim. Yanında ayağa kalkmadığım için beni köpeğinin 2 metrekarelik odasına koydu. İki ay pisliğin içinde kaldım. Zorla okutmak istedikleri marşları okumadım, askerî saç tıraşı olmadım diye işkenceler gördüm. Bunca olana rağmen zulmün biteceğine inandım, umudumu korudum, böylece ruh sağlığımı da korudum. Bunları hiçbir yerde dile getirmedim ama yaşadıklarım suçlama olarak karşıma çıkıyor. Diyarbakır Cezaevindeki o vahşetle yüzleşilmeden hiçbir sorun çözüme kavuşmaz. Bu devlet bana özür borçludur ama kalkmış suç olarak önüme koyuyor. Asla suç olarak kabul etmiyorum."

Ya Sebahat Tuncel... Kadın mücadelesini Meclise taşıyan, feministlerin, Kürt kadın hareketinin, pek çok cenahtan kadının Meclisle bağını kuran dostumuz Sebahat Tuncel.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayın Sayın Vekil.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Soma'daki katliamın ardından öğrencilerin işgal eylemi yaptığı İTÜ Maden Fakültesine pencereden girecek kadar sokaktan kopmamış; sakallı, bıyıklı bu Meclisle, erkek siyasetle sürekli mücadele etmiş, Mecliste kadın mücadelesinin simgesi olmuş isimlerden biri. Sebahat Tuncel ve Gültan Kışanak neden on beş yıl ceza aldı biliyor musunuz? 8 Mart ve "Nevroz" mitinglerinde yaptıkları konuşmalar, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü'ndeki kadın etkinlikleri, Sur'daki sokağa çıkma yasağının kaldırılması ve halkın mağduriyetinin önlenmesi talebiyle adliye önünde basın açıklaması ve belki de en acısı, 12 Eylül Dönemi'nde Diyarbakır Cezaevinde yaşananları eleştiren bir konuşma yapmak. Bunların hangisi suç? Hepsi ifade özgürlüğü, hepsi siyasete katılım hakkını kullanmak.

"Özgürlük" demeyi hapisle eşit kıldınız artık bu ülkede. Ama bugünler geçecek ve özgürlük dolu günleri el birliğiyle kuracağız.

Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)