GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:49
Tarih:06.02.2019

HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; selamlarımı sunarak sözlerime başlıyorum.

Her ne kadar "Maden Kanunu" deniyorsa da bir torba kanunla karşı karşıyayız gene. Böyle olunca da söz aldım ve son günlerde yapılan önemli gaflardan birine değinerek konuşmamı sürdürmek istiyorum.

Bir Sivas Milletvekili 25 Ocakta Sivas'ta bir toplantıda yaptığı konuşmada belediye başkan adayına oy isterken "Desteğinizi bekliyorum, vereceğiniz destek yarın ruzumahşerde beraat belgelerinizden biri olacak diye düşünüyorum." demiş. Tepkiler üzerine söylediklerini düzeltmek isterken "Benim cümlemde 'cennet beratı alır' şeklinde bir ifade kesinlikle yoktur, kimin cennete gideceğini Allah bilir, bizim cümlemiz 'Ruzumahşerde beratlarınızdan bir berat olacaktır.' şeklindedir." demek suretiyle verilen desteğin bir berat olacağını tekrarlayarak sözünü teyit etmiştir.

Değerli arkadaşlar, dinin siyasete alet edilmesi hiçbir zaman makul görülemez. Türk halkı için din kutsal bir değerdir ve değerlerin en büyüğüdür. Aslında hiçbir dindar kendisinin ve dininin şu veya bu şekilde istismar edilmesini istemez, buna bilerek göz yummaz. Din istismarı yani din üzerinden siyasi veya maddi çıkar sağlama çabası çok iğrenç bir şeydir ama ne var ki seçim dönemlerinde sıkça görülen bu tür faaliyetler nedense hep aynı kesimlerce yapılmaktadır. Hem de çoğu zaman yalan ve iftira üzerine kurulan kötü propagandalarla yürütülür. Bu defa bu istismarı yapan kişi, daha önce yaptığı devlet görevleri göz önüne alınınca çok önem kazanıyor. Milletvekili olmadan önce müsteşarlık ve Ulaştırma Bakanlığı yaptıktan sonra Millî Savunma ve Millî Eğitim Bakanlıkları yaptı. Türk gençliğini yarınlara taşıyacak olan okullar, güvenliğimizi sağlayan Türk Silahlı Kuvvetlerinin kışlaları bu bakanlıklara bağlıydı. Bir de Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı yaptı. Atatürk'ün oturduğu o koltukta oturmanın önemini ne yazık ki kavrayamamış.

Hep söyledik, bir kez daha söylüyorum: Siyaseti camiye, okula ve kışlaya sokmak bu millete yapılacak en büyük kötülüktür. Ama Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı döneminde en etkin şekilde bu üç kuruma da siyaset maalesef sokulmuştur. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Doğrudan dinî bir kurum olan müftülüklerin de siyaset merkezleri hâline getirilmek istendiği görülüyor. Size bir örnek vermek istiyorum: İstanbul'da, 17 Kasım 2018'de, Kutlu Doğum Haftası dolayısıyla Sinan Erdem Spor Salonu'nda yapılan toplantıya İstanbul'daki bütün camilerin imam ve müezzinleri davet edilmiştir. "Davet edilmiştir." benim bu işi biraz daha nazik hâle getirmemden kaynaklanıyor, "Mecbur edilmiştir." Orada kalabalığı sağlamak için müftülüklerden cami görevlileri aranarak "Gelip gelmeyenler kamera kaydıyla tespit edilecek." denilmek suretiyle tehdit edilmiştir. Camileri dolduran cemaat hangi parti taraftarı olursa olsun aynı safta, aynı imamın arkasında namaz kılarlar. Namaz ibadetinin huşu içerisinde kılınması esastır. Bunu bozmak cemaatin birliğini de bozar. Birliğe çok ihtiyacımız olan bir dönemde bunu niçin yapıyorlar? Çünkü camileri oy deposu, hatta arkabahçelerden biri olarak görmek bana göre bu millete yapılacak en büyük kötülüklerdendir.

Seçimler yaklaşırken kutsal değerlerimize saygı gösterilmesini ve istismarlardan kaçınılmasını ülkeyi yönetenlerden, yönetmeye talip olanlardan ve mahallî seçimlerde aday olanlardan beklemek Türk milletinin en tabii hakkıdır.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)