| Konu: | Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 49 |
| Tarih: | 06.02.2019 |
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, Divan, değerli milletvekilleri; 41 sıra sayılı torba kanun madde 5 üzerine söz almış bulunuyorum.
Bu torba yasa vesilesiyle bugüne kadar yapılan mevzuat çalışmasını incelediğimiz zaman toplam 31 Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ve 21 kanun -bunların çoğu torba kanun- ve madde sayısı olarak, bizim burada yaptığımız kanunların madde sayısı toplam 450, Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin madde sayısı ise 1.818. Ortak payda şu: Aslında bütün bu mevzuat, atanmışlar tarafından yapılıyor, burası sadece tevsik makamı hâline dönüştürülmüş bulunuyor.
Şimdi bu, o kadar önemli bir kanun ki aslında bu kanun bütün Türkiye'yi, Türkiye çevresini ve Türkiye ülkesini ilgilendiriyor. Ve Türkiye ülkesi aslında farklı torbalara doldurulmak suretiyle tahrip ediliyor, şöyle ki: 6 torba kanunda çevreyle ilgili olarak 9 yasada değişiklik yapılmış bulunuluyor, 3 kez Mera Kanunu'nda, 2 kez İmar Kanunu'nda ve 2 kez de Kıyı Kanunu'nda değişiklik yapılmak suretiyle hep giderek Türkiye'nin tahrip edilmesi, çevre ve doğanın bozulması farklı torbalar yoluyla gerçekleştiriliyor.
Bu teklif, bir Türkiye kanunudur çünkü bütün Türkiye'yi ilgilendirmekte, bütün Anayasa'yı ilgilendirmekte ve aynı zamanda gelecek kuşaklara dair bir kanundur. Neden bütün Türkiye? Çünkü bu, ülkeyi düzenleyen bir kanundur, kamu yararına ilişkin bir yasadır. Hak ve özgürlükler bütününe ilişkindir bu yasa; yaşam hakkından çalışma ve sözleşme özgürlüğüne kadar bu devlet yapısına ilişkin bir düzenlemedir. Zira "kamu hizmeti" kavramı, devletin varlık nedeninin temelinde yer almaktadır. MTA bunun örneğidir. MTA'nın yeni statüsü buna örnek teşkil etmektedir ama daha doğrudan devletin düzenleme yetkisi, devletin denetim yetkisi ve yaptırım yetkileri bu kanunun bağrında yer almaktadır. Burada deprem-maden ilişkisini dikkate aldığımız zaman gerçekten 5'inci madde, düzenleme, denetim ve yaptırımın eşiğini oluşturan bir maddedir. Bu açıdan görev, yetki ve sorumluluk ilkesi de bu çerçevede yer alan üçlüdür.
Bu bakımdan, aslında getirilen kavramlar, diğer maddelerde tartışıldığı üzere "millî menfaatler" kavramı, bir yasa kavramı değildir ama buna karşılık "kamu düzeni" "kamu hizmeti" "kamu yararı" kavramları gibi tıpkı "çevresel kamu düzeni" "orman kamu düzeni" kavramları, kamu düzeni açısından ülke üzerinde kalıcı etkiler yaratan düzen kavramları, hukuki kavramlardır. İşte, bu da hem 5'inci maddenin düzenlediği konuyla hem de bütün teklifle ilişkili bir husustur.
Bu açıdan bakıldığı zaman, 5'inci maddede usul açısından partimiz, alt Komisyonda verdiği önergeyle oda sicil belgesi gerekliliğinin yeniden buraya eklenmesini sağlamıştır. Bu da aslında bu metinlerin tartışılmasının, elden geldiğince ayrıntılı bir biçimde tartışılmasının ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. Ama buna karşılık, mesela UMREK düzenlemesi: Ulusal Maden Kaynak ve Rezerv Raporlama Komisyonu UMREK'in kuruluşu değiştirilmiştir, buna yeni yetkiler verilmiştir, yabancı mühendisler buna dâhil edilmiştir ama bununla paralel olarak UMREK'e sorumluluk yüklenmemiştir. Bu açıdan da bakıldığı zaman görev, yetki ve sorumluluk ilkesi, bir kez daha bu madde bağlamında yetersiz kalmaktadır.
Bu çerçevede, diğer maddeler bütününde 5'inci maddeyi değerlendirdiğimiz zaman, esasen bu yasanın, bu torba yasanın gelecek kuşaklar açısından göz önüne alması gereken "sürdürülebilir gelişme" kavramı burada gözetilmemiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlayalım Sayın Milletvekili.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) - Çünkü sürdürülebilir gelişmeye göre, doğanın tahrip edilmesi durumunda... Ki madencilikte, Cerattepe'de olduğu üzere, bütün Türkiye'de olduğu üzere, doğanın tahrip edilmesi kaçınılmazdır ama bunu önlemek için birçok ülkenin anayasasında eski hâle getirme yükümlülüğü öngörülmektedir girişimciler için. Yani eski hâle getirme yükümlülüğü eğer öngörülürse o zaman doğa daha az tahrip edilerek inşaat yapılacaktır ve sürdürülebilir gelişme kurallarına uygunluk ilkesi gözetilecektir. Şimdi, bununla bağlantılı olarak mesela havza madenciliği yerine, tıpkı HES'lerde olduğu gibi parçalı madenciliğin tercih edilmesi, esasen ÇED açısından da bir olumsuzluktur. Çevresel Etki Değerlendirmesi, ülke genelinde madencilik faaliyetlerinin belkemiğidir.
Sayın Başkan, tamamlayayım izninizle.
Bu bakımdan, sözlerimin başında belirttiğim üzere, çevresel etki değerlendirmesi; düzenleme, denetim ve yaptırım zincirinin başlangıç eşiğidir. Bu ilke bu 52 maddelik kanunda maalesef gözetilmemiştir. Bu bakımdan, bu yasa, esasen, diğer vekillerin de dile getirdiği gibi, keşke bürokratlar tarafından hazırlanmış bir teklif yerine Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından hazırlanmış olan bir Maden Kanunu Teklifi olarak buraya getirilseydi. Ki tam da bugünlerde "Meclis artık kanun yapmasın. Çok ayrıntılı düzenleme yapılıyor, bunun yerine yönetmelik ve kararnamelerle düzenleme yapılsın." biçiminde basına yansıyan haberler ile bu tarz örtüşmektedir.
Bu vesileyle Anayasa madde 7'yi hatırlatmakta yarar var: "Yasama yetkisi Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez."
Saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)