GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:52
Tarih:13.02.2019

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) - Efendim, belki kalbinizi biraz yumuşatırım. Grup başkan vekilleri bazen grupları adına konuşmak istemeyenlerin...

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Özgür Bey, biraz önce arkadaşınızın yaptığı hareketi gördünüz. Ben iyi biliyorum nerede ne yapacağımı.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sizin bugün sinirleriniz bozuk Özlem Hanım ya, her şeye sataşıyorsunuz.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Hiç kimseden akıl istemiyorum, ben kendim ne yapacağımı gayet iyi biliyorum.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) - Özlem Hanım...

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Kusura bakmayın lütfen.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) - Grup başkan vekilleri, gruplarından konuşmak istemeyenlerin yerine de konuşmak zorunda kalıyor bazen, beni bağışlayın. Ümit Bey konuşacaktı, Sakarya Mebusumuz. Bu seçim gündeminin maalesef, gölgelenmeye çalışılsa da ana, birincil gündemi, iktisadi darboğazdır. Dolayısıyla, şimdi Mecliste ambiyansı beğenmediği için konuşmadı Sakarya Mebusumuz. Ben de Meclisin bu sayısal azlığına, biraz da gerginliğinize iyi gelir diye mevzuyu biraz daha şiirsel hâle getireyim istiyorum.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Gerginlik size karşı değil, rahat olun.

ÜMİT DİKBAYIR (Sakarya) - Başkanım, ortalığı yumuşat.

İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) - Ozan Arif'ten...

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) - İyi olur, iyi olur.

"Yıllar yılı susuz kaldım, yıllar yılı aç.

Şükrederek kalktığım sofralarımda,

Ya soğan ekmek olur yahut bulamaç.

Hastalarım ölüm yataklarında,

Ne doktor yüzü gördüm ne ilaç.

Zaman zaman nankör çıktı büyütüp okuttuğum,

Gölge vermedi çok kere diktiğim ağaç.

Devlet denince hep vergi geldi aklıma,

Jandarma deyince kırbaç.

En gümrah ırmaklarım boşuna akıp gitti,

Üç beş adım ötesinde toprağım vardı kıraç.

Yolsuz, okulsuz köylerim, kasabalarım hâlâ

Alın terine muhtaç.

Ben Anadolu'yum, acılı, mahzun,

Bende bitmez tükenmez dert kulaç kulaç" diye Yavuz Bülent'in harikulade bir şiiri vardı. Anadolu'nun fakirliğine hamledilmiş sohbetlerimizin, Anadolu böyle çileli, netameli bir yurttur, Anadolu'nun bu makûs talihini zenginlikle buluşturacağız iddialarımızın hüzün membasıydı bu şiir.

Şimdi biz, büyük bir devlet olma idealini uykusuz geceleriyle birleştirmeyi, uykusuz gecelerimizi Allah'ın rızasına muvafık bir hayat sürmeyi, dünyada yaptıklarımızı mezarda bulmayı, mezarda bulduğumuzu ahirette ummayı birleştirmiş bir mesuliyetin altında, devlet, millet hizmetine koşarak geldik. Nice cümleler kurduk ki büyük büyük, uğruna alın teri döküp gençlik hülyalarımızı hür ve müreffeh yaşayacağımız bir ülkeye hamlederiz, bir ülkeye hasrederiz; bu gayretlerimizin tamamı, çocuklarımıza içinde huzurla yaşayacakları bir vatana döner, biz de ebediyete göçerken huzur içerisinde veda ederiz dediğimiz. Böyle hayallerle başladığımız, "mukaddesatçılığımızın mesuliyeti" diye kodladığımız işin zarfına mahkûm bir nesil hâline geldik.

İddiasını taşıdığımız hiçbir şeyin, bismillahını dediğimiz hiçbir şeyin elhamdülillahını demek, hissemize düşmedi, düşemedi. Ne ümitlerle başladığımız yolun finalini, biz şimdi, aslında kendi mahcubiyet cümlelerimiz gibi sunuyoruz. Siyasetimizin malzemesi hâline getirdiğimiz pek çok şey, inanın, bazen şöyledir: Biz, Milliyetçi Hareket Partisinin "ülkücülük" diye kodlamış olduğu kulluk mesuliyetine, AK PARTİ'nin "mukaddesatçılık" diye taşımış olduğu, aslında Müslümanlık mesuliyetine, İYİ PARTİ'nin "Ya, her şey biraz sarpa sardı, yeni bir şey, yeni bir hikâye çıkarabilir miyiz?" diye kendi kulluk irademize cümle kurar hâldeyiz aslında. Aslında yaptığımız şey, Türk milletine, Türk devletine sadakat borcudur. Bunları yaparken de AK PARTİ'nin yapamadıklarına "Oh olsun." şehvetinin, hevesinin değil, "Vah olsun." mahcubiyetinin cümlelerini kuruyoruz, vah olsun. Keşke her şey doğru dürüst olaydı da bizim ömrümüz, işlerini düzgün yapan iktidarın duasını yapmakla geçeydi. Keşke her şey mükemmel olaydı da biz diyeydik ki: Var olun, varlıkta olun, ceddinize rahmet olsun, memleketinize yaşattığınız onca güzellik size dünya ahiret beratı olsun ama böyle dualara konu olacak diye heves ettiğimiz işler, siyasi nobranlığın, kazanma hırsının, "kazanalım da gayrısı ne olursa olsun" duygusunun kurbanı oluverdi. Biz şimdi bir memleket ızdırabını, biz bir memleket sevdasını bundan sonra da terennüm etmeye devam edeceğiz.

Sadece mesuliyetimiz şu: Ülkemizin şu anda içinden geçmekte olduğu sürecin sadece "seçim kazanacağız" duygusundan koparılarak konuşulabilecek meselelerini ciddiyetle konuşamaz hâldeyiz. Ben EYT'yle ilgili bize gelen arkadaşlarımıza hem vallahi hem billahi şöyle dedim: Sizin derdinize biz derman olamayız. Tayyip Bey de bu ara para isteyeni sevmiyir, Erzurumluların tabiriyle. Yani Erzurumlulardan bazen böyle para isterdik cemiyetçilik zamanlarımızda, derlerdi ki: "Kardaş, can mı ki bu verek yani." Para isteyince böyle: "Can mı ki verek bu?" Kıymetli bir şey. Şimdi, Hükûmetten para isteyince Hükûmetimiz de bize şöyle mukabele etmeye başladı: "Ya can mı ki bu, verek?"

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) - Tamamlıyorum Başkanım.

BAŞKAN - Buyurun.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) - Ama ben bunu oya birleştirdim, EYT'lilere de söyledim, 3600 ek gösterge meselesinde de söyledim. Şayet Tayyip Bey, sizin bu huzursuzluklarınızın, seçmen davranışını değiştirdiğini görür ise vallahi verirdi, kaynağını da bulur, parasını da bulur, tahsis eder. Sonra geçti geçmedi, birkaç haftadır münakaşa ediyoruz sizinle, biliyorsunuz, Numan Bey'den bir açıklama duydum ki şimdi ekonomik olarak bunu kaldırabilecek durumda değil, bütçe disiplinimiz itibarıyla da öyle ama "Seçimi müteakip bu EYT'yle ilgili bir düzenleme yapabiliriz." diye cümle duydum, demek ki isabet ettirdim.

Bugün de Bülent Turan Bey'in bir açıklamasını gördüm "3600 ek göstergeyle alakalı bir düzenleme yapabiliriz, seçimden evvel de kavuşturabiliriz." diyor. Bunların sevindirici tarafı şudur, Hükûmetimizin meşru taleplere, mağduriyet taleplerine seçimde bu kadar duyarlı olması, bizi şöyle bir temenniyle karşı karşıya bırakıyor: Keşke her zaman seçim olsa keşke siz de bu talepleri seçim vesilesiyle bile olsa yerine getirseniz. Dolayısıyla seçim sonuçlarının seçmen davranışını etkileyecek iktisadi zorlukların sizin çözüm iradenizle buluştuğunu görmekten bahtiyarız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) - Bitireyim mi Başkanım?

BAŞKAN - Sayın Ağıralioğlu, zaten alacaklıyım, biliyorsunuz.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) - Evet, alacaklısınız.

Teşekkür ediyorum. İyi akşamlar diliyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)