GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Çanakkale Milletvekili Bülent Turan'ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve devletin iftira değil icra makamı olduğuna, demokrasinin tıkanan kanallarını açma mesuliyeti omuzlarında olan AK PARTİ'nin bu mesuliyete uygun davranamamasından doğan tıkanıklığı açma sorumluluğunun CHP'ye düştüğüne ilişkin açıklaması
Yasama Yılı:2
Birleşim:53
Tarih:14.02.2019

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, bu Meclis açıldığı günden beri muhalefetin iktidara resimler göstererek "Siz eskiden PKK'lılarla ve FETÖ'cülerle beraberdiniz." mukabelemize, iktidar da bize "Biz eskiden bunlarla bir ara oturduk ama siz hâlâ oturuyorsunuz." sitemlerine konu olacak cümleler kuruyor.

Mevzu şu: Devlet, icra makamıdır, iftira makamı değildir. Memlekette kimin FETÖ'cü olup olmadığını belirlemek, bununla ilgili adli bürokrasiyi çalıştırmak, FETÖ'cülerle irtibat ve iltisakı olanları cezalandırmak, hak edeni kodese, hak etmeyeni iadeiitibarla eski mercisine götürme borcu altında olan Hükûmetin, devlet yönetmeyi miting meydanlarında ağlamak zırlamak gibi takdim edecek olmasından çıldırıyoruz artık biz. Bu adam FETÖ'cüyse bizim Parlamentoda siyasi irademizin, vizyonumuzun kendi hissesine düşürdüğü sorumluluğu taşımak için bizden aday olmayı göze almışsa, aday olana kadar gıkı çıkmayıp aday olduktan sonra "FETÖ'cüdür." diye Mecliste bağırmak nedir arkadaşlar ya? Devlet böyle mi yönetilir? Devlet dediğiniz cihaz ilk defa elinde böyle bir topluluk görüyor.

Devlet şöyle yönetilir arkadaşlar: Bizim elimizde istihbarat kurumlarının verdiği raporlar yok. Bizim elimizde telefon dinleme kayıtları yok. Bizim elimizde ilgili vesikaları bürokrasiyi hareket ettirecek şekilde delillendirme imkânı yok. Kendi grubumuz da dâhil avazımız çıktığı kadar bağırıyoruz: Bizim içimizden bir Allah'ın kulu varsa FETÖ'cülerle irtibatlı, iltisaklı, bu 15 Temmuz şerefsizliğine -affedersiniz- bulaşmış bir tane namussuz varsa bunu bulacaksınız, cezalandıracaksınız ama olmadığı hâlde, hızınızı alamayıp seçim sonuçlarını yöneteceğiz diye Müslümanlığınıza kıymanın, Türk devletini adaletsizlikle örseletmenin bir limiti olur. Yeter artık, kendinize gelin! Yeter artık, kendinize gelin!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Ağıralioğlu.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) - Biz, 15 Temmuz alçaklığının içerisinde bize, Türk milletine, Türk devletine suikast etmiş bu alçaklar topluluğuna mermi tahsis etmedik. Bu Meclis dâhil, Emniyet Müdürlüğümüz dâhil, şehit olmuş Özel Harekâtçı polislerimiz dâhil, bunlara bu alçaklığı yapan, bu izzetsizliğe bulaşmış namussuzlara makam, mevki tahsis etmedik, bunların atama kararnamelerinin altına imza atmadık, imza sahibi olmadık. Şimdi, bütün bunlar olup biterken hiç değilse hissenize devlet olmanın ciddiyeti şunu düşürsün, istirham edelim, biraz kızalım size, şöyle yapın arkadaşlar: Bulun FETÖ'cü, Mecliste konuşmayın, götürün mahkemelere verin, deyin ki "Arkadaşlar, temizliyoruz, Türk devletini temizliyoruz, bürokrasiyi temizliyoruz, adli bürokrasiyi temizliyoruz, orduyu temizliyoruz." Temizlediklerinizi, bu mevzuyu siyaset malzemesi yapmaktır sizi bu şekilde konuşmamıza muhatap eden.

Dolayısıyla, 15 Temmuza gelene kadar bir şey, geldi "15 vekili nereden aldınız?" 15 vekili şuradan aldık: Tek adamlıkla, demokrasi dışı yollara tevessül etmekle itham ettiğiniz...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) - Bitireceğim Başkanım.

BAŞKAN - Buyurun.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) - 15 Temmuzdan sonra ve evvelinde dilimize pelesenk ettiğimiz bir şey vardır, sağ siyasetin münhasıran, kaldı ki millî görüş geleneği hususi olarak kavga etmemiştir, CHP'yle biz kavga ettik, biz. 1980 öncesinde vatan için, millet için onlar bize, biz onlara, biz salladık, siz yoktunuz. Siz o zaman bizim kavgamızın içinde bile... Sizin geleneğiniz, içinden çıktığınız gelenek biz kavga ederken bile başka bir şeyin içindeydiniz. Şimdi, dolayısıyla, şunu söylüyoruz: Herkes değişiyor yani 1980 öncesinde olan ile 1980 sonrasında bulduklarımız değişiyor. Siz kendinize değişmeyi hak gördünüz, bize de görün, başkalarına da görün. Şunun için arz ediyorum bunu: 15 vekilin bize geçişi... Demokrasi için önü tıkanmış bir kadroydunuz siz, önünüz kesildi "Mebus bile olamaz." "Muhtar bile olamaz." denilen bir adam olarak siyasete başladı Tayyip Bey. Yani demokrasinin tıkanan kanallarını açma mesuliyeti olan adamdır Tayyip Erdoğan. Kendi yönettiği ülkede bir siyasi partinin demokrasi yolu tıkanmışken kendi hissesine bunu açmak düşecek olan adamdır Tayyip Erdoğan.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) - Böyleyken antidemokratiklikle suçladığı CHP'nin bize 15 vekil vermesi CHP'nin değil, AK PARTİ'nin ayıbıdır. 3 defa kapatılmış bir siyasal geleneğin...

BAŞKAN - Sayın Başkan...

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) - Başkan, aç, bitireceğim, istirham ediyorum.

BAŞKAN - Buyurun.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) - 15 vekil bize verdi diye suçladığınız CHP, darbecilikle suçladığınız CHP'dir. 15 vekil bize verdi diye demokrasiyi açmakla suçladığınız CHP, sizin liderinizin, Recep Tayyip Erdoğan'ın siyaset yapmasına imkân verme iradesini koyandır arkadaşlar, gözünüze kurban olayım.

Bu meseleleri konuşurken şöyle yapmak lazım: Ben bu meseleleri konuşurken de iğneyi, çuvaldızı ayırmadan önce kendime saplamayı bilirim. Burada 15 vekil geldi de biz bunlara para mı verdik? Bu 15 vekil geldi de biz bunların bize gelmesi karşılığında bir maddi ikbal mi vadettik bunlara? Ortada yapılan şey basit olarak şudur: Demokrasinin tıkanan kanallarını açma mesuliyeti omuzlarında olan AK PARTİ'nin bu mesuliyete uygun davranamamasından doğan tıkanıklığı açmak CHP'ye düşmüştür. Tek adamlıkla suçladığınız CHP'nin, ihtilale bulaşmakla suçladığınız CHP'nin bize yaptığı iyilik, bize iyilik, sizin de ayıbınız oldu. Bunun sorumluluğuna cümle kurmanız gerekirken bu işi böyle Güneş Motel'e falan getiriyor olmanızı sizin de siyasi duruşunuza yakıştıramıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)