| Konu: | Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 53 |
| Tarih: | 14.02.2019 |
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, Divan, milletvekilleri; 41 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 46'ncı maddesi üzerinde konuşmak amacıyla söz almış buluyorum.
Bu madde 2/7/2018 tarihli Nükleer Düzenleme Kurumunun Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin 4'üncü maddesinde değişiklik yapılmasına dair maddedir.
Bununla öncelikle hukuk sistemimizde kararnamenin yasalaştırılması yerine, kanun hükmünde kararname dururken tam tersine yasanın kararname hâline getirilmesi söz konusu, bir yasa maddesinin kararname hükmü hâline getirilmesi söz konusu. İkinci saptama bu.
Üçüncü saptama ise bununla bir tür -biz "torba yasa" diyorduk ama- normlar arası bir torba yasa olgusuna tanık oluyoruz.
Dördüncü ön saptama ise bu konu nükleer santrallerin kurulması ve işletilmesi sırasında düzenleme, denetim ve yaptırım zincirine bağlı olarak görev, yetki ve sorumluluk halkasının merkezinde yer alan bir husustur.
Bu konuyu açıklayabilmek için 2 ülkeden daha bahsetmem gerekiyor. Biri Rusya, diğeri Fransa; tam da bu konunun, bu düzenlemenin bağrında yer alan 2 devlet. Neden? Çünkü Rusya'yla henüz kurulmamış olan ROSATOM firmasına Akkuyu Nükleer Santral ihalesi için Mayıs 2010'da bir uluslararası anlaşma yapıldı, devletler arası anlaşma. Tabii, bunun amacı da Anayasa Mahkemesi denetiminden kaçırmaktı bu konuyu ve nitekim Anayasa Mahkemesi "Ben denetleyemem." dedi, uluslararası hukuk kurallarını uygulamak yerine ve hatırlayınız, Rusya'yla uçak düşürme nedeniyle birçok sorun yaşadık ama herhangi bir biçimde Putin bunu gündeme getirmedi çünkü burada Akkuyu Nükleer Santrali vesilesiyle kırk dokuz yıllığına Rusya Federasyonu'na ayrıcalık tanınması söz konusudur.
Bunun yanında kuzeyde ise bu kez Çin'den sonra ikinci ihaleyi alan Areva, sonraki adı Framatome'a Sinop'taki santral ihale edildi ve o da bize 2023 yılında yani cumhuriyetimizin 100'üncü yılında bir nükleer santral armağan etmiş olacak.
Şimdi, Türkiye kuzeyden ve güneyden aslında Rusya ve Fransa tarafından kuşatılmış bulunuyor fakat burada nükleer santral bakımından sorun bununla bitmiyor. Geçen hafta değindiğim üzere düzenleme, denetleme ve yaptırımın önemi insan-doğa, insan-eşya ilişkisinde esasen Kartal cinayetinde ortaya çıktı. Hele hele bir de doğa söz konusu olduğu zaman bu üçlünün önemi bir kat daha, hatta bin kat daha artıyor devletin düzenleyici, denetleyici ve yaptırım uygulayıcı yükümlülüğü. Bu bakımdan bu konuya görev, yetki ve sorumluluk üçlüsü açısından yaklaştığımız zaman, bir tür, nükleer santral faaliyetlerinin denetiminin özelleştirilmesine tanık oluyoruz. Tıpkı, genelde yasaya ilişkin kamu kavramından uzaklaşma, kamu hizmeti, kamu kurumu, kamusallık kavramından uzaklaşma şeklinde olduğu gibi. Burada tabii ki bu özelliğiyle, gerçekten yasa bütün olarak alındığı zaman, nükleer santraller konusu da, esasen torba yasa yöntemiyle ülkenin bütünlüğü açısından ciddi tehdit ve tehlikelerle karşı karşıya olduğumuzu söyleyebilirim. Bu durum karşısında tabii ki biz burada zaman zaman Türkiye'nin bölünmez bütünlüğünü sıkça tartışıyoruz ama esasen bu konuyu, tam da Anayasa'nın 2'nci maddesi çerçevesinde "Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür." şeklindeki temel normun, "Türkiye Devleti, ülkesiyle bölünmez bir bütündür." kuralına...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) - ...bir tehdit, bir aykırılık söz konusudur. Bu açıdan dikkatinizi çekmek istiyorum.
Bu açıdan, çünkü esasen nükleer santraller konusu, tıpkı Türkiye'deki madencilik faaliyetlerinde olduğu gibi bir beka sorunudur. Gerçekten bir beka sorunu varsa budur. Çünkü Türkiye -belirttiğim gibi- güneyden kuzey komşumuz tarafından ama kuzeydense Macron Fransası tarafından hem de iflas etmekte olan, en geri teknolojiyi kullandığı için uluslararası alanda itibar görmeyen Areva şirketine ihale edilmiş olması nedeniyle... Bu bakımdan, bu bir beka sorunudur. Bu konuya, Maden Kanunu'nu bütünsel olarak ele almak yerine ülkesel kamu düzeni, çevresel kamu düzeni veya doğal kamu düzeni açısından bakıp bu konuyu bu şekilde ele almak yerine âdeta normlar arası torbalara koymak aslında...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) - ...bu konu sadece Türkiye içi açısından değil, Türkiye ülkesi açısından değil, uluslararası boyutlarıyla düşünmemiz gereken bir konudur çünkü bu sadece kamu madenciliğinin sonu değil, bu aynı zamanda nükleer santraller yoluyla Türkiye'nin egemenlik alanının tehdit edilmesidir.
Bu itibarla, geçen hafta özellikle Fransa'nın Ermenistan'a 24 Nisan armağanı vesilesiyle Türkiye'den politik şahsiyetler eleştiriler yükseltti. Gerçekten Fransa karşısında Hükûmetimiz, yöneticilerimiz samimi iseler o zaman Fransa'yla olan bu nükleer anlaşmayı, Areva'yı kovarlar ve gerçekten Fransa'ya karşı dik duruşumuzu gösteririz. Yoksa Fransa Areva'sına Sinop kuşatması altında ona ayrıcalık tanıyacağız, ondan sonra da biz...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) - "Fransa'ya karşı." diyeceğiz.
İşte bu bakımdan bu gerçekten bir beka sorunudur, beka sorunu bir hukuktur, egemenlik sorunudur.
Teşekkür ederim ilginiz için. (CHP sıralarından alkışlar)