| Konu: | Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 54 |
| Tarih: | 19.02.2019 |
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Değerli milletvekilleri, değerli arkadaşlar; yargının en önemli hükümlerinden birisi, Türkiye'de yargının en büyük sorunlarından birisi siyasetin yargıya müdahalesidir. Biraz önce, anayasa profesörümüz, İstanbul Milletvekilimiz hocama sordum: "'Siyasetin yargıya müdahalesi' diye bir bölüm açılsa üniversitelerde hangi konuya girer?" "Anayasa yargısına girer." dedi. "Hukuk fakülteleri böyle bir, 'siyasetin yargıya müdahalesi' diye bir bölüm açabilir mi?" "Vallaha, Türkiye'nin bu durumunda açamaz; açanlar ya rektörlükten gider ya dekanlıktan gider." dedi. Çok doğru söyledi arkadaşlar, çok doğru. Arkadaşlar, sorun bu; siyasetin yargıya müdahalesi. Siyaset yargıya müdahale ettiği sürece Türkiye'de demokrasi olamaz, yargı bağımsızlığı olamaz, hâkimlerin tarafsızlığı olamaz, bağımsızlığı olamaz, hak arama hürriyeti olamaz; Türkiye'de savunma hakkı ihlalleri had safhaya varır.
Bakınız arkadaşlar, Türkiye'de geçmiş dönemde birçok davalardan geçtik, kumpas davalarından geçtik; Ergenekon, Balyoz gibi kumpas davalarından geçtik. Bu süreç nerede evrildi? Şurada evrildi: On yedi yıllık AKP iktidarının hukuk devletine yönelik en büyük müdahalesi, yargıya yönelik en büyük müdahalesi yani siyasetin yargıya en büyük müdahalesi ise 12 Eylül 2010 tarihindeki referandumda oldu, Anayasa düzenlemesinde oldu. O günlerde, AKP'li arkadaşlar -yeni milletvekillerimiz pek hatırlamaz ama bayağı tecrübeli arkadaşlar hatırlar- 12 Eylül 2010'da "Hukukun üstünlüğü mü, üstünlerin hukuku mu?" diye diye "Yargıdan vesayeti kaldıracağız." diye siz gittiniz AKP olarak yargıyı FETÖ'cülere teslim ettiniz. Bu bir tespit. Bu tespitin karşısında olacak arkadaşla her mecrada, her televizyonda -tabii televizyona çıkmamıza izin verirlerse- her yerde tartışmaya hazırız. Burada da tartışmaya her zaman hazırız. 12 Eylül 2010'da, yargıyı "üstünlerin hukuku değil hukukun üstünlüğü, yargı vesayet altında" diyerek FETÖ'cülere teslim ettiniz.
Daha sonra yargıda bir evrilme oldu, geldik 15 Temmuza. 15 Temmuzda 4 bine yakın, 5 bine yakın FETÖ'cü iddiasıyla yargıçlar ve savcılar gözaltına alındı ve yargıda bir deprem oldu. Bu depremden sonra ben Adalet Komisyonundaki, Adalet Bakanlığındaki sorumlulara sordum: 15 Temmuz depreminden sonra, FETÖ'cü darbe girişiminden sonra 1/2/2017 tarihli Kanun Hükmünde Kararname'yle siz 70 olan hâkimlik, savcılık sınavındaki barajı neden kaldırdınız? Yoğunlukla AKP'li olan 6.728 yargıç ve savcıyı kadrolu olarak almak için kaldırdınız. (CHP sıralarından alkışlar) İkinci müdahale bu oldu arkadaşlar. Birinci müdahale 12 Eylül 2010'da oldu, ikinci müdahale ise 2017'de 70 puanlık sınırı kaldırmakla oldu. Adalet Bakanlığının sorumlusu arkadaşımız dedi ki: "Biz bugüne kadar 6.728 yargıç ve savcı atadık." Neye göre atadınız? "70 barajını kaldırdık." 40-50 alan, yeterliliğe sahip olmayan, yazılı sınavı başaramayan kişileri yargıç olarak atadınız.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) - 65'e düştü.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) - Savcı olarak atadınız, sonra ne oldu? Sonra şu oldu: Üç gün önce Adalet Komisyonunda -hukukçu olarak kendisine büyük saygı duyarım- Adalet Komisyonu Sözcümüze sorduğumuz bir soru karşısında, Sözcümüz Hakkı Köylü Milletvekilim...
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Başkan...
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Başkan...
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) - ...70 puan şartının kaldırılması sonrasında mesleğe alınan hâkim ve savcıların durumundan bahisle "Bence, dediğimiz gibi, yani hâkimlerimiz maalesef yeterli eğitimi almadan kura çekip gittiler. Burada söylemek doğru değil ama kafasına gözüne vurarak da gidiyor bazı şeyler. İnşallah, yukarılarda, üst mahkemelerde düzeltilir diye ümit ediyoruz şimdilik." diye beyanda bulundu. İşte yargıya siz bu darbede bulundunuz.
Şimdi ne olacak? Kadrolaştınız, 20 bine yakın yargıç oluştu, yargıç kadrolaşması bitti, 70'e çıkarıyorsunuz ama yetmiyor, ne yapıyorsunuz? Olağanüstü hâlin, kanun hükmünde kararnamenin öncesine getiriyorsunuz yetmiyor, 4'üncü maddeyle yazılı sınavın yüzde 70'ini, mülakatın yüzde 30'unu alıyorsunuz ama adaylık ve eğitimle ilgili son sınavda ise yazılı sınavın yüzde 60'ını, mülakatın yüzde 40'ını alıyorsunuz. Bu ne anlama geliyor? Demek ki kadrolaşmanız daha bitmemiş, daha "mülakat" adı altında alacağınız, AKP'li, teşkilatlarda çalışmış, tarafsızlığını yitirmiş, objektifliğini yitirmiş birçok yargıç ve savcı adayını da almaya hazırlanıyorsunuz.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) - Bu işi Moğultay başlattı.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) - Arkadaşlar, yargı bağımsızlığı... Siyasetin yargıya müdahalesini ortadan kaldırmadığımız sürece biz burada çıkarız, devamlı bunlardan bahsederiz. Türkiye zor bir ülke. Türkiye'nin zor bir ülke hâline gelmesindeki sebep bizler değiliz, bizler muhalifiz. Muhaliflerin konuşturulmadığı, muhaliflerin her konuşmasında tutuklama iddiasıyla, tutuklamayla birlikte gönderildiği, üniversitelerde hocaların gözaltına alındığı, avukatların -Ömer Kavili'den tutun, Çağdaş Hukukçular Derneğindeki avukatların- babaları öldüğü hâlde bile ellerinde kelepçelerle mezarlığa götürüldüğü bir ortamda siz çıkıp da yargı bağımsızlığından söz edemezsiniz. (CHP sıralarından alkışlar)
Bakınız arkadaşlar, adliye binaları yaptınız, çok güzel binalar yaptınız. Cemil Çiçek Bakanıma buradan sesleniyorum: Sağ olsun, var olsun, adliyeleri saray hâline getirdiniz ama içini dolduramadınız; adliyeleri saray hâline getirdiniz ama saray talimatıyla, saray yargısıyla yargıyı, yargı bağımsızlığını ortadan kaldırdınız; adliyeleri saray hâline getirdiniz ama içinde çalışacak hâkimlerin, savcıların, savunma yapacak avukatların korkularını, karar vermek korkularını, savunma yapacak arkadaşların "Savunma yaparsam, şunu söylersem tutuklanabilir miyim acaba?" korkularını bir kenara koyamadınız. Yargıyı bu hâle getirdiniz.
Bakınız arkadaşlar, talimat yargısı, açık ve net. Talimat yargısı neden net? Biraz önce, benden önce konuşan arkadaşlar Papazı söyledi, anlatmama gerek var mı? Yargıtay Başkanı, Danıştay Başkanının çay toplamasından önünü iliklemesine kadar, Danıştay Başkanının en yakınının tayinine kadar, birinci sınıfa hâkim ayırmalara kadar her şeyi biliyorsunuz ama AİHM'de verilen kararlara dahi "Karar bizi bağlamaz." diyen AKP Genel Başkanı Sayın Cumhurbaşkanının da açıklamalarını biliyorsunuz. Genel Başkanımız hakkında verilen kararlarda, açılan davalarda verilen doğal hâkime karşı yapılan haksızlıkları, hâkim tayinlerini, karar verecek hâkimlerin yer değiştirmelerini biliyoruz. Türkiye'de hukuk hepimize lazım, Türkiye'de yargı hepimize lazım. Eğer yargıyı siyasallaştırırsanız, eğer yargıyı bu hâle getirirseniz, yarın bu yargının altında sizler de kalırsınız arkadaşlar. Bunu açıklıkla söylüyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Bakınız arkadaşlar, size bir rakam vermek istiyorum, on yedi yıllık AKP iktidarındaki yargının son hâli; Türkiye Ekonomik Özgürlük Endeksi'nin 2019 rakamını söylemek istiyorum. Ülkelerin yargı bağımsızlığı, yargılama prosedürlerinin kalitesi ve hükûmetlerin kararlardaki etkileri değerlendirildiğinde yargı etkinliği bölümünde 2018'de 54,5 olan puanımız şu anda, 2019'da yüzde 49,8'e gerilemiş. Kamuoyunda yüzde 30,8 vatandaşımız "Yargı Türkiye'de siyasallaştırılmıştır." kanaatinde ve yargıya güven tabana inmiş, yargıya güven düşmüş. Vatandaş yargıya güvenemezse, vatandaş hâkimin, savcının tarafsız olduğuna inanamazsa, vatandaş çıktığı mahkemede adil karar verileceğine inanamazsa bu memlekete demokrasi de gelmez, bu memlekette ekonomi de düzelmez, bu memlekette Orta Çağ'ın engizisyon mahkemelerinin durumuna düşeriz.
Bakınız arkadaşlar, o kadar çok şey var ki neyi anlatacağımı şaşırdım. Grup başkan vekilim dedi ki: "Yirmi dakika mı konuşacaksın, on dakika mı konuşacaksın?" "Hepsine hazırız." dedik. Sorun şu: Yargıda o kadar çok konuşacak şey bıraktınız ki artık burada sabaha kadar konuşmaya kalksak, yargı bağımsızlığını da anlatsak acaba anlayacak, dinleyecek misiniz? (CHP sıralarından alkışlar)
Arkadaşlar, bakınız...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) - Sayın Başkanım...
BAŞKAN - Toparlayın, bir dakika ilave ediyorum.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) - Yargıçların korktuğu, "Vereceğim kararda acaba benim başıma bir iş gelir mi?" diye düşündüğü, avukatların "Yapacağım savunmadan sonra tutuklanabilir miyim? Tutuklandıktan sonra başıma bir iş gelir mi?" diye savunma hakkının ihlal edildiği, kanunların uygulanmasında "Şu kararı verirsem başka mahkemeye gider miyim? Şu kararı şimdi vereyim, daha sonra değiştireyim." diyecek korkular içinde bulunan yargıçların bulunduğu bir ortamda, Parti Meclisi üyemiz Eren Erdem'e ilk başta tahliye, daha sonra tutuklamanın devamı kararını veren yapılar devam ettiği sürece bu memlekette adalet de olmaz, bu memlekette adalet çığlıkları olur.
Değerli arkadaşlar, Sayın Cumhurbaşkanı AKP Genel Başkanı bir yerde söylemişti, her zaman söylüyorum, "Bir memlekette adalet çığlıkları varsa o memlekette sorun vardır." demişti. (CHP sıralarından alkışlar) İşte, sorun var. Bu sorunu çözecek yer yüce Meclistir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) - Neyi öteleseniz, neyi örtseniz dahi Türkiye'de yargının bağımsız olduğunu, adaletin olduğunu söyleyemezsiniz.
Arkadaşlar, teşekkür ediyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)