GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:54
Tarih:19.02.2019

İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYHAN EREL (Aksaray) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri, çok kıymetli Komisyon üyeleri, büyük Türk milleti; Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin birinci bölümü üzerine İYİ PARTİ adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Adaleti gözetmek varken ekonomiyi, siyaseti, hukuku, sivil toplumu ve dinî kurumları, kamu otoritesini kontrol altına almakla devleti güçlendirmiş olamazsınız. Tam aksine, bu yolla sadece Türk milletinin ortak beşerî enerjisinden mahrum olur, hukuki ve demokratik meşruiyetinizi kaybetmekle kalmaz, insanımızın Türk devletine yönelik aidiyet bağlarının zayıflamasına sebep olursunuz. Türk milletinin demokratik esaslarla gönüllü rızası ve enerjisini sistemin mekanizmalarına yansıtmadan gerçek anlamda bir çıkış yolu bulamayacağımızı unutmayalım. Demokrasi, hukukun üstünlüğü ve adaleti savunmak aynı zamanda devletin bekasının savunulması demektir. Adalet duygusu, kendisi haksızlığa uğramadan da insanda var olması gereken erdemdir. Bu anlamıyla bir insanın sahip olacağı en büyük erdem adalet duygusuna sahip olmaktır.

Sayın vekiller, insanlığın yegâne erdemi olan bu duyguyu hep beraber çoktan kaybettik. Etrafımızda her gün şahit olduğumuz ağır haksızlıklar karşısında adalet telakkimiz kişinin inancına, etnik kökenine, şahsi yakınlığımıza ve siyasi görüşüne bakmaksızın başkalarının haksızlığa uğraması hâlinde de karşı çıkmamızı kapsamıyorsa hiç kimse kusura bakmasın, affedilmez bir ilkesizlik ve vicdansızlık girdabı içine düşmüş bu tavrımızla geleceğimizi, millî birliğimizi, sosyal barışı ve insanlık ölçülerimizi acımasızca tahrip ediyoruz demektir. Unutmayalım ki bir toplumun geleceği için adaletsizlik algısından daha yıkıcı, daha tehlikeli bir duygu mevcut değildir. Hâlihazırda sosyal, siyasal ve ekonomik alanda yoğun olarak yaşadığımız adaletsizlik gerçeği ve oluşan adaletsizlik algısından bir an önce kurtulamazsak millî birliğimizi ve devletin bekasını da tehdit altına sokmuş oluruz. İddia edildiği gibi, yapılacak yerel seçimlerin Türk devletinin bekasıyla hiçbir bağlantısı yoktur. Bir şehirde "A" şahsının yerine "B" şahsının belediye başkanı seçilmesiyle koskoca Türkiye Cumhuriyeti devleti beka sorunu yaşayacaksa -ki buna kimse inanmıyor- devleti bu hâle düşüren iktidardaki siyasi iradeyi sorgulamak lazım. Hem "Cumhuriyet döneminin en güçlü idaresiyiz, cumhuriyet döneminin en kuvvetli iktidarıyız." diyorsunuz, ondan sonra da tutuyorsunuz "Beka sorunu var." diyorsunuz. Bu nasıl bir yaman çelişkidir, anlamak mümkün değil.

Yine günümüzde en çok kullanılan kelimelerden iki tanesi, biri "beka", biri de "zillet." Her iki kelimenin de asla bir araya gelmemesi gerekirken maalesef, başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere, Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere, Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere... Bakınız, "Cumhurbaşkanımız" diyorum. Oy vermesek de Sayın Cumhurbaşkanı 82 milyonun Cumhurbaşkanıdır. Dolayısıyla "zillet" dediği insanlar arasında şu anda Çanakkale'de kefensiz, koyun koyuna yatan şehitlerimizin, Sakarya'da, Dumlupınar'da, Yemen'de bu vatan için canını, kanını seve seve veren şehitlerimizin, Kore şehitlerimizin, yine İstiklal Savaşı'nda mücadele veren insanlarımızın torunlarının ve Kıbrıs gazilerinin bulunduğu bir gruba, yaklaşık 55 milyon insana "zillet" demek ne kadar yakışıklı oluyor, bunu açıklamaya, açıkçası, bir eğitimci olarak, bir hukukçu olarak benim terbiyem müsaade etmiyor. "Zillet" dediğiniz bu insanlar arasında beş vakit namazını kılan, geçmiş seçimlerde AK PARTİ'ye oy veren ve Cumhurbaşkanı için gerekirse seve seve canını vereceğini beyan eden insanlar var. Gene bu insanlar arasında analarımız var, bacılarımız var, dayılarımız var, halalarımız var. Yani bu insanlara diliniz, vicdanınız nasıl el veriyor da "zillet" diyebiliyorsunuz? Açtım baktım "zillet" neyi ifade ediyor diye Türk Dil Kurumunun sözlüğüne ama bir kez daha diyorum ki: Kusura bakmayın, ben bu "zillet"in karşılığını 80 milyonun huzurunda söylemek istemiyorum. Ve Cumhurbaşkanımız 55 milyona yakın insana "zillet" diyerek Türkiye Cumhuriyeti devletinin bekasını nasıl sağlayacak? Biz Kurtuluş Savaşı'nda kuzeylisi, güneylisi, batılısı, doğulusu hep birlikte "Bu vatan bize mezar olmadan düşmana gülzâr olmaz." diyerek mücadele etmedik mi? Yediden yetmişe, bu bayrak dalgalansın, ezanlar dinmesin diye hep birlikte savaşmadık mı? Ya o zaman da biz milleti şu veya bu sıfatlarla ayırmış olsaydık Türk kurtuluş mücadelesi destanımsı bir başarıya nasıl ulaşacaktı acaba? Eğer memlekette bir beka sorunu var diyorsanız, bu beka sorununun sebebi sizlerin söylemleri ve Türk milletini bir elmanın yarısı gibi ikiye ayırma eylemlerinizden kaynaklanmaktadır. Eğer sizce beka sorunu varsa ve bu beka sorununu ortadan kaldırmak istiyorsanız yapılacak tek şey sevgi dilini kullanmak, ikiye ayırdığınız bu milleti bir an önce tekrar kardeşlik hukuku içerisinde bir araya getirip aynı duygularla, aynı düşüncelerle, sevgide sevinen, kaygıda tasalanan bir Türk milletini yeniden onarmak, inşa etmek zorundayız. Yoksa, arz ettiğim gibi, 55 milyona yakın insana "zillet" diyerek beka sorununu ortadan kaldıramayız.

Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Türk milletinde, İslam inancı ve kültür dairesine dâhil olmamıza kadar, genel manada, milleti idare eden hakan ve hükümdarların adil olması gerektiğine dair soyut ve genel temenniler ve bireysel uygulamaları gösteren örnek olaylar adalet fikrinin dayanağını oluşturmuştur. Millette, adalet ihtiyacını karşılamak için "töre" adını verdiğimiz sözlü kurallar adalet fikrinin hayata geçirilmesinde yegâne kavram ve kurum olmuştur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; adaletsizlik bir toplum için en yıkıcı duygudur. Bir ülkede devletin bekası ve millî güvenliğin tehdit altında olduğu dönemlerde güvenlik endişesi her şeyin önüne geçer. Böylesi dönemlerde toplumu kolayca idare edebilmek için muktedirler tarafından oluşturulan psikolojik atmosferle hak, hukuk ve adalet sözleri ve arayışları genellikle ve geniş kesimler tarafından fantastik talepler olarak karşılanır. Oysaki bir toplum ve devletin en güçlü olduğu zamanlar, karar ve uygulamalarında toplumsal bünyeyi sağlamlaştıracak şekilde hukuka uygun davrandığı ve adaletin tecelli ettiği dönemlerdir. Aksine, karşılaştığımız müşkül meselelerde bile adaletsizlik duygusunu uyandıracak her karar ve icraat, vatandaşlar nezdinde devlete aidiyetin çözülmesine, kurumlara güvenin azalmasına ve genelde sisteme yabancılaşma duygusuna atılmaktan başka bir işe yaramaz.

Hepimiz hatırlayalım, hayatımızda muhatap olduğumuz en küçük adaletsizlik karşısında bile bir infiale kapılırız. Toplumların yaşadığı yoksulluk, işsizlik gibi hâller bile adaletsizlikle iç içe geçmemişse katlanılabilir, tahammül edilebilir hâle gelebilirken toplumda haksızlık, adaletsizlik algısının artması kadar katlanılmaz, tahammül edilemez, yıkıcı bir başka etki ve duygu söz konusu bile değildir. Bir fikrin etkisinin geçici olarak kalmaması ve millî birlik düşüncesinin kolayca tüketilmemesi için devletin uygulamaları kapsamında hukuk ilkeleri doğrultusunda adalet fikrini zaafa uğratmamalı, aksine, toplumsal dayanışmayı artıracak şekilde sonuna kadar hak ve adalet duygusunu güçlendirmeliyiz. Adalet duygusunun güçlendirilebilmesi için bağımsız ve tarafsız yargının iyi çalışması kadar devletin uygulamalarında ayrımcılığı, taraf tutmayı önleyecek şekilde liyakat, ehliyet ve eşit işlem ölçülerini sonuna kadar gözetmeliyiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Devam edin.

AYHAN EREL (Devamla) - Aksi durumda, ne kadar kuvvetli bir şekilde millî birlik ve bütünlük lafları edersek edelim, ülkenin bütünlüğünü ve milletin birliğini kendi ellerimizle tehdit ve tehlike altına sokmuş oluruz. Soruları çaldırılmış bir KPSS sınavına girmiş ve istikbaliyle oynanma haksızlığına uğramış veya iş başvuruları için "Nasılsa kimin alınacağı bellidir." diye düşünen bir gencin yaşadığı ülkeye yeteri kadar bağlılığını millî ve hamasi sloganlarla sağlayamazsınız. Evrensel hukuk ilkeleri doğrultusunda adil yargılanma hakkı ihlal edilecek şekilde, suçsuz insanları suçlulardan ayıramıyor ve haksızlığa yol açıyor iseniz bu yıkıcı adaletsizlik duygusunu hiçbir şekilde telafi edemezsiniz.

Devletin bekası ve milletin birliğinin yegâne teminatı, toplumsal mutabakatla üretilmiş, demokratik ve meşru hukuk içinde kalarak yönetme yetkisini kullanmaktan ve her alanda adalet üretmekten geçmektedir.

Saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)