| Konu: | Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 54 |
| Tarih: | 19.02.2019 |
CHP GRUBU ADINA İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, Divan, değerli milletvekilleri; 42 sıra sayılı Yasa Teklifi üzerine grubum, CHP Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Bu teklif metni kitapçığı 45 sayfadan oluşuyor, bunun üçte 2'sinden fazlası muhalefet şerhlerine özgülenmiş bulunuyor, yaklaşık 10 sayfa ana metinlerden oluşmakta. Esasen, bu hacim ve dağılım da bu teklifin Komisyonda ne kadar görüşüldüğü, ne kadar değiştirildiğini göstermesi bakımından anlamlıdır çünkü Komisyon mutfak olma görevini yerine getirmek yerine, daha çok, bir tür, yasanın kendi tekniğinden de anlaşıldığı gibi torba olarak geliyor ve torba olarak çıkıyor yani açılmadan geçiyor Komisyondan diyebiliriz.
Bu itibarla, bu metni 3 açıdan, 3 başlık altında ele alacağım: Birincisi, Komisyonda tartıştığımız üzere -gerçi çok kısa bir süreyle ancak tartışabildik ama- esasen 4 temel yasada yapılan düzenleme, adil yargılanma hakkını esas alarak, temel alarak bir düzenlemeyi beraberinde getirmeliydi ama bu olmadı. Evet, olumlu kimi açılımlar yok mu? Var ama çok ciddi temel sorunlar var, onlara değineceğim.
Onlara değinmeden önce, adil yargılanma hakkı açısından bazı temel ilkeleri hatırlatmak istiyorum. Tabii ki yargı ve demokrasi ilişkisine girmeyeceğim. Yargıç, demokrasi faktörü işlevini, aktörü ve antrenörü işlevini nasıl yerine getirir, bu konuya girmeyeceğim. Fakat burada, adil yargılanma hakkının asgari standartları diyebileceğimiz ilkelere değineceğim. Bir: Mahkeme giriş hakkı. İki: Silahların eşitliği. Üç: Bağımsız ve tarafsız bir mahkeme hakkı. Dört: Aleniyet ilkesi ve çabukluk ilkesi. Beş: Yargı kararlarını uygulama yükümlülüğü. Altı: Suçsuzluk karinesi. Yedi: Savunma hakları. Bunları teker teker ele almaya gerek yok. Keşke zamanımız olsaydı, ele alsaydık. Fakat sayın vekillere şu soruyu yöneltsem: Acaba bu 7 ilkenin kaçı saygı görüyor? Herhâlde buna "Şu saygı görüyor." biçiminde bir olumlu yanıt vermek çok zor olsa gerek. Birkaç örnekle bunu somutlaştırmak istiyorum ama esasen burada bizim, Türkiye'de adil yargılanmadan ya da adil yargı hakkından söz ederken bunu sadece ulusal mahkemelerle sınırlı tutmamamız gerekir; Avrupa Mahkemesi, Avrupa Mahkemesinin kararları, gerekçeli karar hakkı ve Avrupa Mahkemesinin ikincillik ilkesi çerçevesinde görev yaptığı ama kararlarının tıpkı iç hukukta verilen kararlar gibi, Yargıtayın, Anayasa Mahkemesinin verdiği kararlar gibi, uygulama mecburiyetinde bulunduğumuza değinmekle yetiniyorum.
Şimdi, burada adil yargılanma açısından çok önemli bir sorun OHAL ve sonrası dönem. Esasen Komisyonda da buna değindik 7145 sayılı Yasa'yı görüşürken, üç yıl daha uzatılmasına dair kanunu konuşurken. Çünkü olağanüstü dönemde üç yıl daha uzatıldı fakat bunun yanı sıra, olağanüstü dönemde yürürlüğe konulmuş olan kararnamelerin hemen hemen tümü yasalaştırıldı. Şimdi, olağan dönemde olağanüstü hâl kanunu geçerli olmadığına göre, acaba olağanüstü kanun hükmünde kararnameler, "yasa" adı verilse de olağan dönemde geçerli olur mu? Bu durumu tartışmak lazım, konuşmak lazım. Esasen bu tür yasal düzenlemelerde, zannediyorum, bunun temel alınması gerekiyordu.
Tam iki yıl önce, dün gece kerhen de olsa istifa eden Başkanımız -o zaman Başbakandı- "Biz, altında imzamızın bulunduğu kararnamelerin ek listelerinde kimlerin yer aldığını bilemeyiz, basından öğreniyoruz. Kurunun yanında yaş da yanıyor." dedi. Ama hukukta kuru da yakılmaz, hukukta "yakmak" fiili yok. Tam bir ay sonra yardımcısı "Biz bilemeyiz onu çünkü o listeleri MİT hazırlıyor." dedi. Ve tabii, şöyle dedi yardımcısı: "Hele bir Anayasa oylansın, 16 Nisandan sonra biz bu haksızlıkları düzelteceğiz." Fakat 16 Nisandan sonra yapılan, o kararnamelerin teker teker yasalaştırılması oldu, hâlâ Sayın Yıldırım'ın "Yanıyor." dediği yakmak fiili şu anda da devam ediyor. Evet, OHAL İİK, OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu kuruldu ama o mahkeme kapısını kapatmak için kuruldu. 7145 sayılı Yasa'nın aslında içerdikleri, getirdikleri ve götürdükleri de zaten uygulamada biliniyor.
Burada bu adil yargılanma hakkı ihlallerine girmeyeceğim, sayın vekiller somutlaştırdılar bunları; avukatlara yönelik, seçilmişlere yönelik, öğretim üyelerine yönelik, gazetecilere yönelik. Bunları ne yürürlükteki hukukla açıklamak mümkündür ne de insanlıkla, insanlığın en asgari eşiğiyle açıklamak mümkündür.
Şimdi, torba özelliğine gelince, bu, esasen bizim görüşmekte olduğumuz kanun o denli torba ki, evet, 4 temel kanun var fakat birbirinden dağınık biçimde. Biz yapmamışız, Meclis yapmamış, altında imza sayısı çok çok fazla ama hiçbir vekil bu metni dikkatli okumamış. Zannediyorum bu kitapçıklar milletvekillerince pek okunmuyor, bunlar da okunmuyor ama bu metin de okunmamış çünkü yapılan değişikliklerde mülakat komisyonunda hâlâ Adalet Bakanlığı müsteşarı, Adalet Bakanlığı müsteşar yardımcısı gibi... 6771 sayılı Kanun'la tamamen hükûmet kaldırıldığı hâlde, Sayın Erdoğan burada 1 Ekimde "Yürütme yok, benim, sadece tek kişi yürütme." dediği hâlde, yanlış olarak "Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi"ni kullanıyor olmakla birlikte bunun maske olarak kullanılmaması tabii ki temenni edilirdi. Bu bakımdan, torba yasanın ne denli sorunlu olduğunu, bu kadar sınırlı sayıda maddeyi içeren bu metin bile açıkça ortaya koymuş bulunuyor, ortaya koymaktadır.
Şimdi, burada esasen üçüncü başlık altında değinmem gereken husus sınavlardır; biraz önce belirtildi, puanların neden düşürüldüğü belirtildi. Kaç bin kişi atıldı, kaç bin kişi alındı, bunlar hakkında fikirler verildi ama atılanların ne kadarı suçlu, ne kadarı suçsuz, bu söylenmedi. Ve tabii ki bu yeni getirilen sınav sistemiyle, üç kategori yargıç ve savcının ortaya çıkacağı, oluşacağı açıktır, bilinmektedir. Şöyle ki: Bizim esasen Komisyonda ısrarla belirttiğimiz, 15 Temmuz gecesine gelinmesinde rol oynayan süreç yani jürilerin tarafsız davranamaması. Bunun önüne geçilmesi için; bir, sözlü sınavın değil esasen yazılı sınavın etkili olması ama sözlü sınavın saydam yapılması, kamerayla kayıt altına alınması; iki, bu jürinin yargı mensuplarından değil aynı zamanda üniversite öğretim üyelerinin katılımıyla oluşması; üç, stajdan sonra yapılacak sınavın sadece hukuki muhakemeyle sınırlı tutulması yani artık sözlü yapılmaması. Bu tür somut, açık önerilerimiz kabul görmedi, umarım burada kabul edilir, kabul görür. Şimdi, bunlar, bu bizim dile getirdiğimiz hususlar neden önemlidir?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kaboğlu, bir dakika ilave ediyorum.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) - Lütfen.
Şu bakımdan önemli: 15 Temmuza kadar alınan yargıçlar birinci kategoriyi oluşturuyor. Ara dönemde alınan yargıç ve savcıları mutlaka sınavdan geçirmemiz gerekiyor. Eğer bundan böyle 15 Temmuz sürecinin bir daha yaşanmasını istemiyorsak o zaman bizim dile getirdiğimiz önerilerin, saydam yapılması, objektif yapılması gibi önerilerin kabul edilmesi gerekiyor. Eğer bunlar kabul edilmezse o zaman yeniden daha büyük felaketlere sürüklenme riskimiz vardır.
Benim buradan sıkça değinilen hukukun iki yüzüne girmek için zamanım yok. Örneğin, Sayın Cumhurbaşkanının 299'uncu maddeyi işletme tarzı. Pekâlâ AK PARTİ Genel Başkanı olarak yaptığı konuşma nedeniyle Cumhurbaşkanlığı sıfatını kullanarak 299'u işletebiliyor. Bir Adalet Komisyonu bunu adil yargılanma hakkı temelinde ele alabilirdi, almalıdır ama olmamıştır.
Şimdi, bu itibarla...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) - Sayın Başkan, sözlerimi toparlıyorum.
BAŞKAN - Lütfen, toparlayıp selamlayalım.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) - Toparlıyorum.
Şimdi, bakın, Anayasa madde 83: "Seçimden önce veya sonra bir suç işlediği ileri sürülen bir milletvekili, Meclisin kararı olmadıkça tutulamaz, sorguya çekilemez, tutuklanamaz ve yargılanamaz." Anayasa'nın hükmü çok açık. Acaba buna rağmen, Anayasa'nın bu açık hükmüne rağmen, bu madde, bu hüküm kapsamına giren ve davaları devam eden vekillerin durma kararı yerine 694 sayılı OHAL Kanun Hükmünde Kararnamesi'yle davaları sürdüren yargıçlar ara dönemde alınan yargıçlar mıdır, hukuku bilmedikleri için Anayasa'nın madde 11'ini, Anayasa'nın 138'inci maddesini ve bu maddesini okumadıkları için mi böyle yapıyorlar yoksa bunlar üzerinde bir siyasal etki söz konusu olduğu için mi bunu yapıyorlar? İşte, bunları sorgulamadığımız sürece bu tür torba kanunların adil yargılanma hakkını sağlaması mümkün değildir.
Saygılarımla. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)