GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:56
Tarih:21.02.2019

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, sözlerime başlamadan önce, açlık grevinin 106'ncı gününde olan sevgili Leyla Güven'i ve zindanlarda açlık grevinde olan, yurt dışında açlık grevinde olan tüm yoldaşları burada saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar; emekçiler, işçiler çalışırken hastalanıyorlar ve ölüyorlar. Bu, bir Türkiye gerçeği ve bu gerçek -ne kadar teşekkür etsek azdır- her zaman, Türkiye'de yaşanan iş güvenliğiyle ilgili katliamları göz önüne seren İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisinin raporlarıyla her ay ortaya konuyor. Bakın, burada -iş cinayeti- bir ayda 155 işçi yaşamını yitirmiş. Bir yılda yaklaşık 2 bin insan yaşamını yitirdi. Bunlar rakam değil, insanların canı; hayatı pahasına çalışan insanlardan bahsediyoruz. Aslında bu rakamlar, bu iş cinayeti rakamları kesinlikle doğru da değil. 2018'de en az 2 bine yakın işçi yaşamını yitirdi, 1.923 işçi yaşamını yitirdi, en az. Bunlar, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisinin tutulabildiği raporlardan elde edilen sonuçlar.

Aslında, Türkiye'nin bir yarası da meslek hastalıklarıdır. Meslek hastalıklarında kaç insanın yaşamını yitirdiğini şu anda hiç kimse bilmiyor. Uluslararası Çalışma Örgütüne göre, eğer bir ülkede günde 3 işçi yaşamını yitiriyorsa iş cinayetinde, yaklaşık 6 işçi de meslek hastalığından yaşamını yitiriyordur. Yani buradan hesaplarsak Türkiye'de günde en az 18 işçi çalışırken hastalanıyor ve ölüyor iş cinayetiyle ve meslek hastalıklarıyla.

Şimdi, bu kadar derin bir yara varken biz ne yapıyoruz burada? İş güvenliği önlemleri almakla sorumlu olan iş yerlerini rahatlatmak adına (C) sınıfı iş güvenliği uzmanlarını tehlikeli, (B) sınıfı iş güvenliği uzmanlarını da çok tehlikeli işlerde çalıştırmak için, 2012'den beri ertelediğimiz şeyi tekrarlıyoruz ve hizmet sürelerini uzatıyoruz. Yani çok tehlikeli bir iş yerinde daha az donanımlı, daha az deneyimli bir iş güvenliği uzmanı çalışacak. Ne olacak? İşverenler, patronlar işçileri, iş güvenliği uzmanlarını daha az ücretle çalıştırabilecekler, bu iş güvenliği uzmanlarına çok düşük ücretler verecekler. Üstelik bu iş güvenliği uzmanlarını zaten patronlar işe alıyorlar yani patrona karşı direnebilme şansları da yok, iddia edebilme şansları da yok. Böylece, iş cinayetleri sürecek, meslek hastalıkları sürecek; böylece, patronlar daha fazla kâr etsin diye işçiler ölmeye devam edecek.

Arkadaşlar yatacak yeriniz yok, gerçekten yatacak yeriniz yok! Yaptığınız cinayettir. Birazdan ellerinizi kaldıracaksınız ve bu cinayetleri onaylayacaksınız.

Bakın, Muğla'nın Milas ilçesinde -dinleyin, lütfen dinleyin- bir kömür madeninde 3 işçi yaşamını yitirmedi mi? Bu hafta bu gerçekleşti. Bu 3 işçiden 1'i Servet Çapacıoğlu, 24 yaşında, kardeşiyle birlikte aynı madende çalışıyorlar ve bu işçi Aydın'da toprağa veriliyor. Kardeşi yarım saat farkla kurtuluyor fakat Servet Çapacıoğlu yaşamını yitiriyor. Babası taziyede şunu söylüyor, Bilal Çapacıoğlu diyor ki: "Denetim yapılmadan evlatlarımı çalıştırmışlar. Oğlum iki gün önce yetkililere 'Riskli alanda çalışma yapıyoruz.' diye uyarıda bulunmuş ama kimse önlem almamış." Kim önlemi almayan? Patron önlemi almıyor. Neden? Çünkü denetim yok, cezasızlık politikası var, elbette ki önlem alınmaz. Bu madende neden bu cinayet yaşanmış? Şunun için: Sahada yasak olan ters ıskarpa yöntemiyle üretim yapıldığı için. Eğer donanımlı, deneyimli bir (A) sınıfı iş güvenliği uzmanı çalışsaydı o madende ters ıskarpa yöntemine asla izin vermemesi gerekirdi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Devam edin.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) - Oysa bu iş yeri -sadece bu da değil- patlayıcı madde ruhsatı da olmayan bir iş yeri aynı zamanda ve en az 3 basamak, 3 kademe olması gerekirken 1 basamak var bu iş yerinde. Bütün bu iş yeri, iş güvenliği ihlalleri nasıl olabiliyor? Burada (A) sınıfı iş güvenliği uzmanı olmadığı için ya da varsa bile bu iş güvenliği uzmanı cesaret edip acil ve hayat tehlikesi yaratan bir durumda Bakanlığı uyarması gerekirken o Bakanlığı uyaramadığı için. Neden uyaramıyor? Çünkü patrondan ücretini alıyor, nasıl patronu şikâyet edebilir değil mi? Patronu şikâyet edemez. Dolayısıyla biz iş güvenliğiyle ilgili başka kanunlar çıkarmalıyız. İşte, bu durumu ortadan kaldıracak, iş güvenliği uzmanlarını özgürleştirecek, bağımsız karar alabilecekleri bir sistem kurmalıyız; onları işverenlerden, işverenlerin müdahalesinden kurtarmalıyız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Devam edelim.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) - Bağımsız çalışamama hissini iş güvenliği uzmanları aşabilmeli, Çalışma Bakanlığıyla direkt ilişkiye geçebilmeli. Fakat diyeceksiniz ki "Çalışma Bakanlığı yok ki Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı var." Çalışma Bakanlığı da böyle hilkat garibesi bir bakanlığın içine gömülmüş durumda. Aslında çalışma hayatı tamamen patronların vicdanına bırakılmış durumda. Ne denetim var ne doğru düzgün yasalar var.

İşte 6331 sayılı Yasa'yı çıkararak "Biz çok proaktif bir yasa çıkarttık, aman ne güzel yasa çıkardık." dediniz ama o yasayı da şunun için çıkardınız: İş güvenliği önlemlerini piyasalaştırmak için çıkardınız, "İşverenler cezaevlerinde yatmasınlar, onların yerine iş güvenliği uzmanları cezaevine gitsinler." diye çıkardınız ve böylece iş cinayetlerinin ve meslek hastalıklarının sonuçları bu halkın çocuklarının sırtına kalıyor. Burada hamasi nutuklar atıyorsunuz "Türk halkı, Türk milleti" diye fakat Türkiye halklarının çocukları işte böyle, patronlar daha çok kâr etsinler diye iş cinayetlerine kurban gidiyor arkadaşlar.

Eğer vicdanınız varsa bu maddeyi burada paketten çıkaralım diyorum, teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)