GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşunun 99'uncu yıl dönümünün ve Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nın kutlanması, günün anlam ve öneminin belirtilmesi görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:69
Tarih:23.04.2019

ADALET VE KALKINMA PARTİSİ MECLİS GRUBU BAŞKANI MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) - Sayın Cumhurbaşkanım, Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisinin 99'uncu açılış yıl dönümü için buradayız. Amacımız, cumhuriyetin temellerinin atıldığı günü anmak, bugüne ve yarına sonuçlar çıkarmak.

Meclis açıldığında imparatorluk toprakları işgal altındadır, başkent İstanbul 16 Martta işgal edilmiştir. Galip devletler Osmanlı toprakları üzerinde pay kapma yarışındadır. Erzurum'daki, sayısı 20 bini bile bulmayan kolordu hariç düzenli ordu yoktur. Çeşitli vilayetlerdeki müdafaayihukuk cemiyetleri ortak güç oluşturmaktan uzaktır. Anadolu yorgun ve yoksuldur, evlatlarını "hey onbeşliler"e varıncaya kadar yedi cephede kaybetmiştir. Halide Onbaşı ve Rus diplomat Frunze; bunların tanıklıkları iç paralayıcıdır. Kimi elitler utanç verici mandacılığa eğilim göstermektedir. Bu zorlu şartlarda, Meclis açılmadan bir yıl önce Mustafa Kemal Anadolu'da bir millî direniş hareketi için Samsun'a çıkmış; Havza, Amasya üzerinden Erzurum ve Sivas Kongreleriyle ortak bir saf oluşturmaya başlamıştır. Hedef Ankara'da Millî Mücadele'yi yürütecek Meclistir çünkü milletin istikbalini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır. O yüzden, Türkiye Büyük Millet Meclisi merkezli cumhuriyetin temellerinin atıldığı Kuvayımilliye hareketini, Mustafa Kemal'in lider olarak oynadığı tarihî rolü, silah arkadaşlarının eşsiz fedakârlıklarını hepimiz tekraren takdir, minnet ve hürmetle anıyoruz.

Fakat tarihî olayları sadece anmak yetmez, bizlere ve gelecek kuşaklara gösterdiği yolu her daim hatırlamak gerek. Meclisin açıldığı o cuma gününden bize kalan tarihî mirasın en başında şüphesiz "Milletin istikbalini yine milletin azim ve kararı kurtaracak." ilkesi vardır. Bu, üstünde hangi kıyafet olursa olsun mandacılığı "Acaba bu tür hamiliklerden siyasi fayda sağlar mıyım?" diye bir an dahi düşünmeksizin reddetmek anlamına gelir. Büyük güçler dâhil tüm ülkelerle ilişkiler kurulurken karşılıklı saygı ve çıkar esasını savunmak, her tür dayatmaya karşı ortak davranmak şu Meclisin atmosferinde soluklanan her nefes sahibinin kaçınılmaz tarihî sorumluluğudur. Ortak kaderimiz ve geleceğimiz için takip edilen millî politikaların sonu mutlaka selamete ve felaha erişecektir. Bu yolda maruz kalınan çeşitli meydan okumalar karşısında toplumsal hayata karşılık gelen hassasiyetleri iç siyasetin rekabet konusu yapmamak, ortak safı tahkim etmek, Kuvayımilliye ruhunun ve 23 Nisan'da açılan bu Meclisin onurudur, görevidir. Bu millet, en zorlu yoksulluk ve yokluk şartlarında imkânsızı mümküne çeviren bir ruha, vefakârlığa ve dayanışma bilincine sahiptir. Bunu dün göstermiştir, bugün de o insanların torunları aynı çizgidedir. Bu millet, ışıltısını yitirse de bir imparatorluğun, bir dünya gücünün çocuklarıdır. Arkalarındaki tarihî miras, bir yük değil, bir imkândır. O tarihî çizgiyi muhakkak en gerçekçi şekilde, kararlılıkla geleceğe uzatacaklardır.

Doksan dokuz yıl önce Meclisimizde kalpaklılar, fesliler ve sarıklılar vardır. Onlar, bütün o sembollerin ima ettiği farklılıkları aşmış, ortak bir dayanışma ruhunda bir araya gelmiş, her türlü tartışma ve müzakereyi milletin kurtuluşu ve yeniden ayağa kalkması istikametinde yapmışlardır. Bize bırakılan miras, siyasi rekabeti aynı şekilde yapmak, ancak Türkiye'nin ortak kaderi ve geleceğini her tür mülahazanın ötesinde bir üst değer olarak tutmaktır. Ortak kader ve gelecek için hassasiyet ve siyaset bu ülkenin kurumlarında kayıtlıdır. O yüzden temel kurumlara karşı dikkatli ve itinalı bir dil gerekir. Bu kurumlardan biri olarak Meclis, millet iradesinin tecelli yeridir. Meclisin çeşitli müzakerelerle aldığı kararları eleştirmek elbette mümkündür fakat kurumsal itibarına halel getirecek şekilde, kimi kararlarını "darbe" olarak tanımlamak asla kabul edilemez. Unutulmasın ki Meclisin sözü, milletin nihai sözüdür. Kararının "demokrasi dışı" eleştirisi, doğrudan milletimize, onun karar ve tercihlerine karşı söylenmiş bir söz hükmündedir.

Bugün bizi burada özel oturumla bir araya getiren, Meclise karşı duyduğumuz ortak saygı değil midir? Bu saygı, eleştirel dilin ötesinde, milletin kader birlikteliğinin tecelli yeri olarak burayı görmemizin neticesi değil midir? Tam da buna inandığımız, 99'uncu yılda bunu bir kez daha ifade etmek istediğimiz için burada değil miyiz?

Öte yandan, cumhuriyet ve demokrasilerde kural bellidir: Yöneticileri halk seçer ve geri çağırır. Tüm seçimli makamlar kimseye mülk değildir, bütün seçimlerde olan da budur. Seçim sonuçlarına hukukun imkânları ölçüsünde itiraz yolları elbette vardır, bunları kullanmaktan dolayı kimse suçlanamaz. "1 oyla dahi olsa seçimi kazanmak" hukukunda şüphesiz ki altın oy yoktur; bütün oylar eşittir ve kural, her bir oyun hakkını korumak ahlakında kayıtlıdır. Tüm makamlar seçimle el değiştirmeye açıkken siyasi rekabet tartışmalarını "otoriterlik" "totaliterlik" "diktatörlük" kavramlarıyla yürütmek kendi içinde bir çelişkidir. Diktatörlüklerde seçimlerin bir önemi yoktur, bizde önemi var. Diktatörlüklerde makamlar el değiştiremez, bizde değiştirir. Diktatörlüklerde göstermelik seçimlerin hukuka ihtiyacı yoktur, bizde hukuk yolları herkes için ihtiyaçtır. Diktatörlüklerde muhalefet ya yoktur ya da haşmetmeâblarının muhalefetidir, bizde herhâlde herkes teyit eder ki ne haşmetmeâb vardır ne de onun kaçınılmaz sonucu haşmetmeâblarının muhalefeti vardır. Diktatörlüklerde muhalefetin iktidar tasavvuru olmaz, bizde muhalefetin her zaman böyle bir tasavvuru ve yol haritası olmuştur, olacaktır.

Türkiye 16 Nisan referandumuyla sistemi değiştirmiştir. Artık, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi vardır. Bu sistem, farklı kesimlerin iş birliklerine imkân vermesi bakımından toplumsal açıdan bütünleştiricidir. Orta Doğu coğrafyasındaki küresel hayaletin toplumsal fay hatlarını tahrik eden siyaseti dikkate alındığında bu çok önemli bir işlevdir. İktidar meşruiyeti daha büyük bir toplumsal onaya bağlanmıştır. Yasama ve yürütmenin teorideki ayrılığı, pratikteki birlikteliği yeni sistemle daha net, daha gerçekçi bir ayrılmaya tabi tutulmuştur. Bu Meclis, yasaların yegâne kaynağıdır; toplumun sinir uçlarını temsil eden niteliği, bu görevi en yüksek vasıfta yapmasına imkân vermektedir. Her yeni sistem süreç içinde herkesin el birliği, görüş ve eleştirileriyle tekemmül eder. Pratiği olmayan bir reddiyecilik yerine cumhuriyet ve demokrasimizi kanatlandıracak, Meclis dâhil her demokratik kurumun gücünü artıracak bir çizgide sürece pozitif katkı vermek önemlidir.

Cumhurbaşkanı, milletin birliğinin ve dirliğinin sembolüdür. Bugün Sayın Erdoğan Cumhurbaşkanıdır, yarın bu ülkenin başka evlatları bu göreve gelecektir. Sistem değişikliği sebebiyle kazandığı siyasi mahiyet, hepimiz için ortak değerdeki makama karşı ölçüsüz bir dilin kullanılabileceği anlamına gelmez. Süreç içinde muhalefetteki kimi siyasi kişiliklerin Cumhurbaşkanlığı kurumuna karşı uygun dil ve tutumları, şüphesiz, aynı şekilde gördükleri mukabele kanaatimce genel bir memnuniyet yaratmıştır.

Berat gecesi 4 evladımızın teröristler tarafından şehit edilmesi bizleri milletçe üzmüştür. Şehitlerimize Allah'tan rahmet, milletimize başsağlığı diliyorum.

Çubuk'ta şehidimizin cenaze töreninde meydana gelen müessif olay asla kabul edilemez. Sayın Genel Başkana ve CHP temsilcilerine bir kez daha "Geçmiş olsun." diyorum. Sayın Cumhurbaşkanımızın "Türkiye ittifakı" ve "kızgın demiri soğutmak" sözleriyle siyasi iklimin normalleşmesine çağrıda bulunduğu bir siyasi atmosferde bu olayın yaşanması ayrıca dikkate değerdir. Türkiye'nin her tür gerilimi akıl ve sorumluluk çizgisinde aşmaya, beyanların bu istikamette oluşmasına ihtiyacı vardır. Öte yandan, toplumsal kutuplaşma yerine kucaklaşmanın yolu kurumları ortak değer çizgisinde tutmaktan, siyasal dilin kollarını uzatmaktan geçer. Biz bu ülkenin ortak aklından, fikrinden her zaman faydalandık.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Başkan, buyurunuz.

ADALET VE KALKINMA PARTİSİ MECLİS GRUBU BAŞKANI MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Her tür eleştiri ve teklifin kışkırtıcılıktan, itham ve isnatlardan uzak olması, asabiyet duygusuna seslenmek yerine tüm toplumun vicdanında karşılık bulması önemlidir.

Değerli arkadaşlar, bizim iddiamız, siyasetimiz, temel meselemiz toplumumuzun vicdanıyla çağa tanıklık etmektir. Küresel ölçekteki insani dramlar, haksızlıklar, adaletsizlikler karşısında Türkiye'nin yükselen eylemi ve sesi hepimizin onur kaynağıdır. Bir eli Avrupa'da, diğer eli Asya'da olan ülkemizin yüzü herkese dönüktür, sırtımız ise hiç kimseye dönük değildir.

Türkiye modernleşiyor, şehirleşiyor, dünyayla daha fazla temas kuruyor. Yolculuğumuzun istikameti kesinlikle modern dünyadır, bizim de saygın müktesebatımıza katıldığımız, evrensel değerleri dikkate alan bir millîliktir. Mevlâna'nın pergeli gibi olduğumuzu her daim hatırlıyoruz.

Avrupa merkezli olmak üzere küresel ölçekteki yabancı düşmanlığı, İslamofobi ve Sri Lanka'daki kilise saldırıları gibi gelişmeler bizleri endişelendiriyor. Dünyadaki egemen merkez siyasetlerin husumetin doğurduğu popülerlikten pay kapmaya çalışmaları endişemizi daha da artırıyor ancak diğer yandan, Avustralya'daki katliamın ardından ortaya konulan haysiyetli insani tavır ise ümitlendiriyor. Yerimiz, küresel ölçekte insanlığın, adaletin ve hakkaniyetin safıdır.

Buradan aziz milletimize, Sayın Cumhurbaşkanımıza, Meclisimizi oluşturan tüm partilerin saygıdeğer genel başkanlarına, milletvekillerine hürmetlerimi sunarken tarihî önemdeki bu ülkenin siyasi yolculuğunun hayırlara vesile olmasını diliyorum. Elbette bu dileğin failleri, kendilerine düşen sorumluluklarıyla birlikte hepimiziz.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bostancı.