| Konu: | CHP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 72 |
| Tarih: | 30.04.2019 |
AK PARTU GRUBU ADINA MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; Çubuk'ta yaşanan esef verici bir hadisedir. Bu olayın çok çeşitli biçimlerde değerlendirmeleri yapıldı, çeşitli siyasetlerin yaklaşımları oldu, lehinde-aleyhinde sayılabilecek, öyle yorumlanabilecek birtakım görüşler dile getirildi.
Bu tür konulara yaklaşırken varsayımlar oluşturuyorsak hayra yönelik varsayım oluşturmak daha doğru olur. Şer gibi anlaşılabilecek varsayımların barışçı, uzlaşmacı çizgideki bir siyasete, memleketi kucaklamaya yönelik bir dil olmadığını vurgulamak isterim. O yüzden hayır üzerine konuşmak, varsayımlar kuruyorsak o istikamette değerlendirme yapmak daha doğru olur.
Hepimizin kaderi ortak, Engin Bey çok doğru söyledi. Kader ortaklığımızın zemini demokratik siyaset. Demokratik siyasetin de en temel unsuru şiddete karşı olmaktır, hiçbir biçimde şiddetin yanında olamaz. Şiddeti biz her hâlükârda, her şartta, kesin bir dille reddettik, bu olaya ilişkin olarak da reddettik ve kınadık. Yaşanan olay...
Biraz önce yine Engin Bey de ifade etti protesto hakkının olabileceğini, provokasyonun olamayacağını. Çok doğru. Fakat garip bir şekilde protesto ile provokasyon birbirinin kardeşidir. Eğer bir toplumsal protesto varsa provokasyonculara gün doğmuş demektir çünkü durup dururken kimse provokasyon yapmaz, bir toplumsal iklim varsa yapılır. Tabii, sorun şudur: Bu toplumsal iklim nasıl teşekkül etti? Bu konuda herkesin görüşleri muhtelif, bizim de görüşlerimiz var, sizin de görüşleriniz var. Ama eminim ki Cumhuriyet Halk Partisinin değerli yöneticileri bu toplumsal iklime ilişkin nedenlerin doğmasına yönelik olarak akıl yürütürken sahada yapılan tartışmaların ötesindeki ihtimalleri, hususları da değerlendirmeye katıyorlardır. Niçin kendi hâlindeki insanlar böyle bir protesto unsurunun parçası oluyorlar ve sonra niçin bu zehirli provokasyonun hiç olmazsa bir kısmı paydaş oluyor bir kısmı itiraz ederken? Şuna emin olun ki orada şu Meclisten hangi arkadaşımız olsa -ki olanlar vardı- olayların önüne geçmek, atılan yumruğun önüne geçmek, atılan sloganların da önüne geçmek için çaba gösterirdi. Dolayısıyla demokratik siyasetin refleksleri ve aklı konusunda bir problem yok.
Benim kanaatim, bu konuya ilişkin bir araştırma önergesi kabul de edilebilir...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlayalım Hocam.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - ...ama bunu kabul edersek, siyasetin polemikçi diliyle, hepimizin ümit ettiği, uzlaşma talep ettiği, Türkiye'nin de çok ihtiyaç duyduğu atmosfere yönelik olumsuz bir durum ortaya çıkabilir. Bir taraftan da idari ve adli soruşturmalar yapılıyor. Devlete güvenmek gerekir, bu idari ve adli soruşturmaları takip etmek hepimizin boynunun borcudur. Devlet görevini yapacak, provokasyon varsa açığa çıkartacak çünkü geçmişte bu işler oldu, orada da vardır bilemiyoruz ama biz amatörler neyin ne olduğunu bilemeyiz. Profesyoneller, yaşanan olaylara ilişkin birçok görsel var, bunun üzerinden değerlendireceklerdir. İdari ve adli soruşturmaları takip etmek boynumuzun borcudur.
Biz bu önergenin kabul edilerek böyle bir istikamette kurul oluşturulmasını uygun bulmuyoruz. Türkiye'nin geleceği bakımından, uzlaşması bakımından, kızgın demirin ateşinin sönmesi bakımından, ki herhâlde hepimizin talebidir, o bakımdan biz ret vereceğiz.
Teşekkür ediyorum, saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)