GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş Milletler Dünya Gıda Programı Arasında Temel Anlaşma'ya Ek Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:72
Tarih:30.04.2019

CHP GRUBU ADINA GÜRSEL EROL (Elâzığ) - Sayın Başkanım, sayın milletvekilleri; benim siyaset yapma tarzım ve dilim karşıtlık üzerine değil; daha çok, nezaket kurallarına uygun davranan ve söylemlerde bulunan bir siyaset çizgisiyle siyaset yapan birisiyim. Ama bugün burada yapacağım konuşmada yalnızca Türkiye Büyük Millet Meclisinin bir üyesi olarak değil, aynı zamanda, Çubuk'taki linç girişiminden dolayı, Sayın Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu'nun bir hemşehrisi olarak, farklı bir dil kullanarak bunu ifade edeceğimi belirtmek isterim.

Sevgili milletvekilleri, öncelikle şunu belirtmek isterim: Terör suçu yalnızca terör örgütlerinin eylemleriyle ifade edilen bir suç değildir; aynı zamanda, kamu güvenliğini, kamu otoritesini, toplumsal barışı ve toplumsal huzuru tehdit eden tüm girişimler terör suçudur. Yani bu anlamda, PKK terör örgütünce şehit edilen askerimizin cenaze töreninde Çubuk'ta Sayın Genel Başkanımıza karşı linç girişimi yalnızca bir şahsi girişim olarak değerlendirilmemelidir; bu bir terör suçudur çünkü Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu bir şahıs değildir, 1 milyon 200 bin üyesi olan, yaklaşık 15 milyon seçmeni olan bir partinin, Cumhuriyet Halk Partisinin kurumsal kimliğini temsil eden Genel Başkandır. Bu anlamda, Çubuk'taki linç girişimini şiddetle kınayarak... Ayrıca, bu linç girişiminde Sayın Genel Başkanımıza karşı bireysel saldırıda bulunan inek hırsızı Osman'a da Meclis kürsüsünden bir çift sözüm olacak. Diyorum ki: Bizim geleneklerimizde, bizim yaşam tarzımızda her zaman affedicilik ve hoşgörü vardır. Oradaki eyleminden dolayı Sayın Genel Başkanımızdan özür dileyip, elini öpüp affını dilerse sanıyorum ki Sayın Genel Başkanımız da onu affedecek büyüklüğü gösterecektir. Aksi takdirde, bunu "Attığım yumruk benim yanıma kâr kaldı." diye, "Benim verdiğim bir tepki." olarak, "Beni meşhur eden bir davranış." olarak görürse bilsin ki -ben konuşmamın başında da ifade ettim, nezakete ve hoşgörüye, toplumsal uzlaşmaya ve barışa dikkat eden birisi olarak söylüyorum bunu- attığı yumruk onun yanına kâr kalmaz, onun bedeli de hesabı da sorulur. Bunu buradan belirtmek isterim.

İkinci belirtmek istediğim ve bilginize sunmak istediğim bir konu daha var. Ben 26'ncı Dönemde Tunceli Milletvekiliydim ve Tunceli Milletvekilliğim döneminde Türkiye'nin en sorunlu kenti olarak Tunceli'yi bilirdim. 27'nci Dönemde Elâzığ adayı olarak Elâzığ'a gittim. Seçim kampanyam süresi içerisinde ve seçimden sonraki gezilerimde yaptığım görüşmelerde, çalışmalarda gördüm ki Elâzığ Tunceli'den çok daha sorunlu bir kent, Tunceli Elâzığ'a göre nur namet. Bugün Elâzığ'da yaşanan bir sorunu Meclisimizin bilgisine arz etmek isterim. Bugün Elâzığ'ımızın en tarihî ve köklü ilçesi Maden'de zemin kaymasından kaynaklı, oradaki idarecilerin yanlış işlerinden kaynaklı 510 iş yeri ve evin heyelan tehlikesinden dolayı taşınması planlanmaktadır.

Değerli milletvekilleri, bir ilçenin yaşam hakkını savunmayı, bir ilçeyi yerinde barınır görebilmeyi yalnızca o ilçenin altındaki yer altı zenginliklerini değerlendirmekle, kullanmakla, kazanmakla değerlendiremezsiniz. İlçelerin tarihsel süreçleri, kültürel değerleri ve o ilçede yaşayan insanların ilçelerine bağlı bağımlılıkları vardır; atalarının, dedelerinin, babalarının mezarları vardır; toprağa bağımlı yaşarlar. Maden Bakır İşletmesi, Asurlular döneminde işletmeye açılan, 1517 yılında Maden'in Osmanlı sınırlarına dâhil edilmesiyle birlikte işletmesi devam eden ve... Maden, 1854 yılında belediye ilan edilen Osmanlı dönemindeki en eski belediyelerimizden biri. Bu işletmede 2007 yılında özelleştirilmeden önceki süreçte 1990'lı yılların başına kadar 5 bine yakın personel çalışırken şu anda çalışan personel sayısı 100-150 civarındadır. Ve 2007 yılından 2015 yılına kadar Maden Bakır İşletmesinden çıkan molozlar ilçenin üstüne dökülerek ilçenin zemin kaymasıyla tehdit altında kalan bir süreç başlamıştır. 2017 yılında ilimizin valisinin -şu anki valisinin- talimatıyla bu hafriyat durdurulmuş ve daha büyük bir faciadan dönülmüştür. Benim bugün burada bu konuşmayı yapmamdaki amaç şudur; Maden'in taşınmasıyla ilgili bir planlama ve bir söylenti vardır. Eğer bir ilçe riske açık şekle getirilmişse, o ilçedeki insanların can ve mal güvenliği tehdit edilecek hâle getirilmişse tabii ki bilimsel araştırmalar, veriler değerlendirilerek oradaki insanların can ve mal güvenliği korunmalıdır ama aynı zamanda, oradaki insanların can ve mal güvenliğini tehdit eden uygulamadan kaynaklı, firma hakkında da yasal işlem başlatılmalıdır. Bunu buradan Meclisin takdirine sunmak istiyorum.

Ayrıca Maden ilçesi, geçmişte, bölgede tiyatrolarıyla, sinema salonlarıyla, tarihiyle, kültürüyle çok yönlü bir sosyal hayatı yaşayan bir ilçe olduğu dönemde işletmenin özelleştirilmesiyle birlikteki süreçte şu anda kendi kaderine terk edilmiş ve insanların yalnızca ata, dede topraklarına sahip çıkmak için barındıkları yer hâline gelmiş. Orada yapılması gereken en önemli işlerden birisi şudur: Bir ilçenin yaşaması için ve bu ilçenin eski tarihî dönemine dönmesi için, eski dönemdeki, iş sorununun olmadığı, sosyal hayatın ve kültürel hayatın en yoğun yaşandığı sürece dönebilmesi için Maden'deki bakır işletmesi yeniden kamulaştırılarak bu kamulaştırma sonrasında Maden eski günlerine döndürülmelidir.

Sayın milletvekilleri, düşünün ki bir ilçenin yarısı şu anda Maden Bakır İşletmesinin yanlış moloz dökümünden dolayı bir tehlikeyle karşı karşıya. Verilen oradaki tedbir ve alınan tedbir, yalnızca mal ve can güvenliğinden dolayı, orada yaşayan insanların başka bir yere iskâna tabi tutulması, kira yardımı verilmesi, bunun gibi yüzeysel yardımlarla geçiştirilmek istenen bir süreç. Ama devletimizin büyüklüğüne inanarak, bu ülkede 4 milyon Suriyeliyi kendi yurttaşlarımızdan ayrıcalıklı hâle getirerek, 4 milyon Suriyeliye 40 milyar dolar para harcayarak bunların barınma, bunların iş, sağlık sorunlarını çözen devletimizin aynı duyarlılığı Maden halkı için gösterip bunların yaşamlarının devam etmesiyle ilgili bütün teknik altyapıyı sağlaması düşüncesindeyim. Ve buradan Maden halkına da seslenmek istiyorum: Hiç merak etmeyin, bu konuda ilimizin 4 milletvekilinin de, belediye başkanlarımızın da, Valimizin de duyarlılığını biliyorum. Bir araya gelerek bu sorunun çözümüyle ilgili Maden'in mağdur edilmemesi, Madenlinin mağdur edilmemesi için elimizden gelecek bütün katkıyı vermek istiyoruz ve bunu vereceğimizden hiç kimsenin şüphesi olmasın. Ama sonuç olarak Maden'in kurtuluşu, Maden'in geleceği, Maden'in eski günlerine dönmesinin en güzel yolu ve yöntemi Maden Bakır İşletmesinin tekrar kamulaştırılarak işletilmesinin kamu tarafından yapılmasıdır.

Bu düşüncelerimi sizlerle paylaşarak hepinize sevgi ve saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)