GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: (2/1300) esas numaralı Emniyet Teşkilat Kanunu ile Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi'nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/26) münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:74
Tarih:07.05.2019

GÜRSEL EROL (Elâzığ) - Sayın Başkanım, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkanım, yeni görevinizde başarılar dilerim, hayırlı olsun.

Aynı zamanda, geçtiğimiz günlerde terör örgütlerince yaşam hakları elinden alınan şehitlerimizi saygıyla anıyorum, Allah'tan rahmet diliyorum ve ailelerine başsağlığı diliyorum.

Bugün, aslında Emniyet mensuplarımızın 3600 ek göstergesiyle ilgili verdiğim kanun teklifi üzerinde konuşma yapmayı planlarken dün Yüksek Seçim Kurulunun İstanbul seçimlerinin iptaliyle ilgili vermiş olduğu karardan sonra konunun içeriğini değiştirerek Yüksek Seçim Kurulunun vermiş olduğu karar doğrultusunda bir konuşma yapacağım. Emniyet mensubu arkadaşlarımdan özür dilerim, beklentileri vardı ama yine bu 3600 ek göstergeyle ilgili, ilerleyen süreçte Meclis gündemine getirerek bir konuşma yapmaya onlara kendi adıma buradan söz veriyorum.

Değerli milletvekilleri, önce şunu belirtmek isterim ki tabii, benden önceki konuşmacılar sürecin hukuki boyutunu anlattılar. Ben bir hukukçu değilim, onlar gibi hukuki boyutunu anlatamam ama siyaseten değerlendirebilirim çünkü ülkemizde hukuka dayalı olmayan, hukukun siyasallaştığı dönemlerin ve sonuçlarının ne olduğu konusunda değişik örnekler var. Mesela, Ergenekon, Balyoz sürecini herkes hatırlar. O dönemlerde hainlikle suçlanan Ergenekon ve Balyoz sanıkları daha sonraki süreçte kahraman olarak görevlerine iade edildiler ama hatırlayın, o dönem Ergenekon ve Balyoz soruşturmalarının savcıları, Zekeriya Öz kahraman olarak gezerken ve dönemimizin Cumhurbaşkanı, o dönemin Başbakanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan kendi makam arabasını bile tahsis etme sorumluluğu hissettiği dönemde Zekeriya Öz, Türkiye'nin neresine giderse gitsin siyasetüstü, bürokrasiüstü bir kimlikle, kendisini her şeyin üstünde gören bir kimlikle kahraman gibi görürdü. Ama işin aslı ortaya çıkınca o kahraman Zekeriya Öz, vatan haini olarak şu anda yurt dışında ve o Zekeriya Öz'ün yargıladığı o zamanki hainler, şu anda vatanın gerçek evlatları ve kahraman olarak görevlerinin başında. (CHP sıralarından alkışlar)

Ben buradan, Yüksek Seçim Kuruluna şunu özellikle belirtmek isterim. Bugün verdiğiniz karardan dolayı sizi kahraman ilan edebilirler, kahraman diye tanımlayabilirler, kendinizi kahraman diye görebilirsiniz ama Türkiye'de ne zaman kimin kahraman olacağı, hain olacağı belli değildir. Bugün kahramanlık taslayanların yarın neyle suçlanacağı, Zekeriya Öz örneğinde görüldüğü gibi, öyle bir riskin olduğunu da söylemek isterim.

Ayrıca, size bir örnek daha vermek isterim. Bütün adliye binalarında hâkimin arkasında "Adalet mülkün temelidir." yazar yani adalet devletin temelidir. Eğer devleti kurumlarıyla, kurallarıyla çalıştırmazsak, devleti siyasallaştırırsak o zaman, bir gün hepimiz mutlaka o beklediğimiz, özlem duyduğumuz adalete ihtiyaç duyduğumuzda farklı tabloyla karşı karşıya kalırız.

Bununla ilgili size bir örnek vereceğim. AKP hükûmetleri döneminde AKP'nin bana göre bugüne kadar en başarılı ve takdir ettiğim işi nedir? 12 Eylül darbecilerinin ve Kenan Evren'in yargılanma sürecini başlatmasıdır. Ama 12 Eylül dönemine geri dönün, Kenan Evren'in adı meydanlara verilirken, caddelere verilirken, okullara verilirken gittiği yerde on binler karşılarken Kenan Evren'in cenazesini hatırlayın, eğer resmî devlet töreniyle defnedilmeseydi, cenaze töreni yapılmasaydı cenaze töreninde 4 sivil yoktu. Onun içindir ki devleti siyasallaştırmak yerine, devleti parti politikalarına dâhil edip yargıyı siyasallaştırmak yerine, devletin gelenekleriyle oynamamalıyız ve devletin liyakatini korumalıyız.

Bizlerin tabii ki siyasetçiler olarak genel başkanlarımıza ve partilerimize karşı sorumluluğumuzun olması gayet doğaldır ama biatimiz ve itaatimiz devletin devamlılığına, devletin birliğine, devletin liyakatine olmalıdır. Bu Parlamentoda geçmişte görev yapan, bu ülkede Başbakanlık, Cumhurbaşkanlığı yapan birçok insan; Süleyman Demirel, Alparslan Türkeş -gerçi MHP'yi örnek vermek doğru değil- Turgut Özal, Necmettin Erbakan, Bülent Ecevit -Allah rahmet eylesin- bunlar dönem dönem Başbakanlık yaptılar, dönem dönem Cumhurbaşkanlığı yaptılar, peki bugün Parlamentoda grupları var mı? Yok ama devlet var ama Parlamento var. Onun içindir ki birinci önceliğimiz devleti korumak, devlet liyakatini korumak. Bugün siyasetin gücü elimizde olduğu için siyasi sonuçları kendimize yorumlayarak İstanbul seçimlerini iptal edip...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın lütfen Sayın Erol.

GÜRSEL EROL (Devamla) - ...sonuçtan siyasi bir rant elde etmeye çalışırsanız o zaman siz, başta Merve Kavakcı'ya bu kürsüde yemin ettirilmemesi dâhil bütün geçmişinizi inkâr edersiniz. Çünkü geçmişte size yapılan bütün haksızlıkları kat kat üstüne koyarak bugün sanki bir intikam duygusuyla demokrasiyle çatışan, yarışır bir hâliniz var.

Ben buradan sizi, içinizdeki devlet geleneğinden gelen ve devlet geleneğini bilen siyasetçileri uyarmak istiyorum: Yapmayın, etmeyin. 14 Temmuzda 15 Temmuzun olacağını tahmin etmediğiniz, iddia etmediğiniz, mümkün kılmadığınız bir süreci bu ülke yaşamışsa bu mantıkla, bu anlayışla yeni risklere açık bir ülke hâline bu ülkeyi getirmeyelim. Parlamentonun saygınlığını koruyalım, devletin liyakatini, birliğini ve beraberliğini koruyalım.

Hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)