| Konu: | Türkiye Cumhuriyeti ile Özbekistan Cumhuriyeti Arasında Suçluların İadesi Andlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 75 |
| Tarih: | 08.05.2019 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA FERİDUN BAHŞİ (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Biraz önce CHP Grubu önerisi üzerine yapmış olduğum konuşmama kaldığım yerden devam ediyorum. O konuşmamda 2010 Anayasa referandum sürecinden bahsetmiş ve son olarak Türkiye'nin demokrasiden uzaklaşıp totaliter bir rejime doğru evrilmeye başlamasının ilk adımı okyanus ötesinde bulunan teröristbaşı sümüklünün "Ölülere bile oy kullandırın." talimatı verdiği 2010 Anayasa referandumu idi demiştim. Bu süreçte tüm gücümüzle, gelen tehlikeyi, o zamanki adıyla cemaatin ülkeyi ele geçirip demokrasiyi, hukuku ve en önemlisi cumhuriyet rejimini ortadan kaldıracağını anlatmaya çalışsak da başarılı olamamış, AK PARTİ iktidarının tam teslim ve desteğiyle örgüt Anayasa referandumunda oylamada yaptığı hilelerle "evet" oyu çıkarmış, yargı dâhil tüm devlet kurumlarını teslim almıştı. 2014 yılına kadar tüm devletin kurumlarında atama dâhil her türlü tasarrufu keyfince yapmış, istemediği insanı kurduğu kumpaslarla cezaevine atmış, kendi tebaası olan istediği kişiyi de istediği kurumun başına getirmişti. FETÖ'nün istemediği hiçbir kimse hak etse dahi hiçbir kurumun başına gelmemişti, hatta AK PARTİ istese bile gelememişti. Sadi Güven de işte bu süreçte, örgütün muktedirliğinin zirvede olduğu bir dönemde yani Ocak 2013 tarihinde YSK'nin teamüllerine aykırı olarak YSK'ye seçilip Başkan olmuştu. Normalde YSK Başkanlığına Başkanlık boşaldıysa kuruldaki en kıdemli üye başkan seçilirken FETÖ en kıdemli üyeye güvenmemiş, onu istifa ettirerek Yargıtaya döndürmüş ve en kıdemsiz üye olan Sadi Güven'i YSK Başkanlığına seçmişti. Sadi Güven, işte o günden bu yana YSK Başkanlığını yürütmektedir. Başkanlık görevini sürdürdüğü dönemde birçok hukuksuz, kanunsuz karara imza atmıştır. Daha önce verdiği içtihat niteliğindeki birçok kararın tam aksi kararlar vermiştir, hatta aynı seçim dönemi içinde, daha bir ay geçmeden, birbirine zıt, tam tersi kararlara imza atabilmiştir.
Bugün Küçükçekmece itirazlarıyla ilgili inceleme yapılırken 1/7/2014 gün ve 3119 sayılı Karar'da "İtiraza konu sandık seçmen listelerinin itiraz üzerine yeniden ele alınması ve incelenmesi mümkün değildir. Kesinleşmiş seçmen kütüklerindeki yolsuzluklara dayanarak mazbatanın veya seçimin iptali istenemez. Dilekçede belirtilen kişi, kişisel haklara ilişkin olan tam kanunsuzluk hallerinden değildir. Bu nedenle Kurulumuzca doğrudan el konulması olanağı bulunmamaktadır. Ceza Kanunu'nun ilgili maddelerinden yolsuzluk yapan şahıslar aleyhine ilgili mercilerce tahkikat yapılması, dava açılması, suçların takibi yönünde doğal bir olay olup bu bağlamda yürütülen ceza davaları ile verilen ceza mahkûmiyetleri, seçimin iptalini gerektirmeyeceği gibi, geriye doğru bir değerlendirme yapma olanağı da sağlamadığından istemin reddine karar vermek gerekmiştir." diyebilmiştir.
Yine, 26 Nisan 2017 referandumunda yasanın açık hükmüne aykırı olarak mühürsüz zarf ve pusulaların geçerli olmasını sağlamıştır.
Tüm bu hukuksuz ve AK PARTİ yanlısı kararlardan sonra, YSK'nin Başkanı dâhil, 6 üyesinin görev süresinin 2019 Ocak ayında dolacak olmasından dolayı TBMM'de Aralık 2018 tarihinde kabul edilen 7159 sayılı Yasa'yla 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri Hakkında Yasa'da değişiklik yapılarak görev süreleri bir yıl uzatılmıştır.
Arkadaşlar, burası çok önemli, diyorlar ya "Burası çok önemli." gerçekten burası çok önemli: Yapılan görev süresi uzatımı, 298 sayılı Seçim Kanunu'nda değişiklik suretiyle yapılmıştır. Anayasa'nın son maddesi açıkça "Seçim kanunlarında yapılan değişiklikler, yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde yapılacak seçimlerde uygulanmaz." hükmünü içermektedir. Yerlerine herhangi bir seçim de yapılmadığından dolayı, başkan dâhil 6 üyenin görev süresi 2019 Ocak ayı itibarıyla düştüğünden YSK toplantı ve karar yeter sayısını yitirmiştir. YSK'nin 31 Mart seçimleri çerçevesinde vermiş olduğu tüm kararlar keenlemyekündür yani yok hükmündedir. Bu çerçevede İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerinin iptali kararı da yok hükmündedir.
Değerli milletvekilleri, YSK 20 Nisan günü İYİ PARTİ'nin verdiği Bursa Mustafakemalpaşa'daki sandık kurullarının belediye çalışanlarından oluştuğu, bunun tam kanunsuzluk hâli oluşturduğuna ilişkin başvuruyu, oturuma katılan 10 üyenin tamamının oyuyla reddetmiştir. Bu kararında "Sandık kurullarına ilişkin itirazların YSK'nin 13/12/2018 tarih ve 2018/1105 Kararı'yla kabul edilen seçim takvimine göre 2 Mart 2019 tarihinde kesin olarak karara bağlanması nedeniyle tam kanunsuzluk iddiasına ilişkin talebin reddine" diyebilmiştir yani demiştir ki: "Bir aksilik görüyorsan 2 Mart 2019 tarihine kadar sandık kurullarına itiraz edebilirsin. 2 Mart 2019 tarihinde yaptığın her türlü itiraz geçersizdir." Aynı kurul, on altı gün önce aldığı kararını İstanbul için tersine döndürmüş ve 7 üye, sandık kurullarına 2 Mart 2019'a kadar başvurunun yapılması gerektiğine ilişkin kararı tanımayarak "Bir kısım sandık kurullarının ilçe seçim kurullarınca kanuna aykırı olarak oluşturulması ve bu hususun da seçim sonucuna müessir olması nedeniyle, 31 Mart 2019 tarihinde yapılan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminin iptaliyle yenilenmesine" diye karar verebilmiştir. Madem 2 Mart tarihine kadar başvuruda bulunulması gerekiyordu, o zaman, İstanbul itirazını niye kabul ediyorsun? Yok, gerekmiyordu, Mustafakemalpaşa itirazını niye reddediyorsun?
Ayrıca, YSK'nin iptal gerekçesi olan, kamu görevlisi olmayan sandık kurulu başkanlarının olması durumu Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun'un 23'üncü maddesinde açıklanmıştır. Bu madde "Sandık kurulları için yeterli sayıda kamu görevlisi bulunmadığı takdirde ilçe seçim kurulu başkanı olan hâkim, o çevrede bulunan ve sandık kurulunda görev verilmesinde sakınca olmayan kimseleri görevlendirir." demektedir. YSK burada da taraflı davranmış, hukuku katletmiş, muktedirlerin talimatıyla onların lehine karar vermiştir.
Biraz önce bir hatip burada söz etmişti, ben yeniden söz edeceğim. Fatih Sultan Mehmet'in dediği gibi "Aklı öldürürsen ahlak da ölür. Akıl ve ahlak öldüğünde millet bölünür. Kadıyı satın aldığın gün adalet ölür, adaleti öldürdüğün gün devlet de ölür." Ey Yüksek Seçim Kurulu, sen aldığın talimatla bu ülkede adaleti öldürdün, adaleti yani devleti öldürdün.
Değerli milletvekilleri, birinci parti üyelerine sesleniyorum: Aylardır Meclis çalışmıyor, Türkiye Büyük Millet Meclisini neden çalıştırmıyorsunuz? Meclisi etkisiz hâle getirmeye, atıl vaziyete sokmaya mı çalışıyorsunuz? Aylardır Meclis toplanamıyor, toplandığında da esasa ilişkin, önemli hiçbir görüşme yapılmıyor, milletlerarası anlaşmaları onaylıyoruz. Bu arada, milletin her kesiminin acil sorunları çözüm beklemektedir. Emeklilikte yaşa takılanlar, sigortalılık öncesi doğum ve hamilelik sürelerinin sigortalı sayılması, 3600 ek gösterge, tek tip askerlik ve 21 günlük bedelli kanunu, sözde kadroya geçirdiğiniz belediye taşeron işçilerinin sorunları, icra kanalıyla haczedilen çocuklar konusu; hepsi çözüm bekliyor. Vatandaşlar sorunlarının ne zaman çözüleceğini merak ediyor ve bu konuda çözüm bekliyor. TBMM'yi aç kapa yapmayı bırakıp aktif hâle getirelim.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)