| Konu: | ÖĞRETMENLERİN SORUNLARINA İLİŞKİN |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 31 |
| Tarih: | 29.11.2012 |
NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; "Gelecek gençlerin, gençler ise öğretmenlerin eseridir." diyen büyük devlet adamı Atatürk'ün devrimlerinin yolunda, onun yolunda toplumumuza ışık saçan değerli öğretmenlerimizi, aynı zamanda bu görevi yerine getirirken büyük bir mücadele veren öğretmenlerimizi burada saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bir 24 Kasımı geride bıraktık ama öğretmenlerimize, o cafcaflı sözlerin arkasında onlara kalan, yoksulluk ve yoksulluk sınırının altında maaş almaktır. Bakın, 24 Kasım 2012 tarihinde Sayın Başbakan öğretmenlere şöyle sesleniyor: "Öğretmenlerini ihmal eden toplumların ayakta kalma şansı yoktur. Öğretmenlerine gerekli hürmeti, itibarı göstermeyen, hak ettikleri değeri vermeyen, o önlenemez fedakârlıkları karşısında ahde vefa göstermeyen hiçbir toplumun geleceği, istikbali yoktur. Öğretmenlerini yokluğa, yoksulluğa, çaresizliğe sevk eden bir milletin medeniyet tasavvuru da yoktur." diyor Sayın Başbakan. Değerli arkadaşlarım, Sayın Başbakan öğretmenlere bunu söylüyor ama Millî Eğitim Bakanı ne söylüyor bakın? Atanamayan öğretmenleri bir cami önündeki güvercine benzetiyor ve onların az çalıştığını iddia ediyor yani öğretmenlerimizi itibarsızlaştıran bir siyaset izliyor.
Bakın, öğretmen arkadaşlarımızın bugün aldığı para ile ilgili, size -en önemli- yoksullukla ilgili çarpıcı tabloyu sunmak istiyorum. 2002 yılında öğretmenimiz 470 lira alıyordu, 2012 yılında 1.769 lira maaş alıyor değerli arkadaşlarım. Az önce görüştüğüm sendikalı arkadaşlarımız, 9/1'inci sıradaki maaş alan bir öğretmenimiz 1.770 lira alıyor, 1/4'ündeki öğretmenimiz 2.237 Türk lirası alıyor.
Değerli arkadaşlarım, Türk-İş'in yaptırdığı araştırmaya göre şu anda açlık sınırı 958 lira, yoksulluk sınırı 3.100 lira. Yani bu durumda, öğretmenlerimizin tamamı yoksulluk sınırının altında maaş alıyor. İşte, öğretmene verdiğiniz değer budur Değerli AKP Hükûmeti yetkilileri.
Bugün ise: Bakın, alım gücüne bakıyorum; 2002'de simit 20 kuruş, çay 20 kuruş. 4 kişilik bir ailenin o zamanki -2002'deki- sadece simit ve çayla beslendiğinde ödediği para 144 lira, bugün ise 720 lira yani 5 kat artmış. Öğretmenlerin maaşındaki artış ise sadece 3,5 katta kalmış.
Değerli arkadaşlarım, bakın bugün, atanamayan öğretmenler Güven Park'ta eylem yapıyor. Türkiye'de şu anda Millî Eğitim Bakanlığında 68 bin öğretmen, sözleşmeli ya da ücretli olarak çalıştırılıyor. Bu atanamayan öğretmenler, 250 binin üzerinde öğretmenimiz şu anda atanmayı bekliyor asli kadrolarına ama Sayın Başbakan onlara randevu vermiyor ve o arkadaşlarımız şu anda Güven Park'ta, Başbakandan randevu almak istiyor.
İşte, AKP'nin şu anda da sendikaları yok sayan anlayışı, onları birer terör örgütü gibi gören anlayışı, ileri demokrasimizde uygulanan bir yöntem hâline gelmiştir.
Bakın, sendikal hak ve özgürlükleri düzenlemek istediniz ama şu anda Millî Eğitim Bakanlığı hiçbir karar sürecine, hiçbir sendikamızı maalesef davet etmiyor.
Bakın, EĞİTİM SEN, TÜRK EĞİTİM-SEN, Eğitim-Bir-Sen, hepsinin şu anda Millî Eğitim Bakanlığıyla ilgili ortak tespiti: "Millî Eğitim Bakanlığı bizi yok sayıyor."
Değerli arkadaşlarım, ileri demokrasilerde, hani, karar süreçlerine, Millî Eğitimde, öğretmenlerin biricik, yegâne örgütleri sendikaların katılması esastı? Ama bugün, ne 4+4+4 planlanırken ne şu anda geldiğiniz Kılık Kıyafet Yönetmeliği düzenlenirken bir tek sendikal örgüte sorulmamıştır. Öğretmenlerimizin bütün sendikaları açıkça ifade ediyor: "Şu gelen Kıyafet Yönetmeliği toplumu ayrıştırır, toplumda ikili bir gençlik yaratır, toplumda ayrışmayı derinleştirir." diyor ama ne yazık ki bu da sorulmadan Türkiye'nin başına yeniden bir çuval geçirilmiştir.
Değerli öğretmenlere buradan seslenmek istiyorum: Değerli öğretmen arkadaşlarım, sizi yok sayan bu zihniyeti, sizi güvercin gören bu zihniyeti yere vurmadıkça, sizleri emek sömürüsü anlamında, AKP Hükûmeti, sömürmeye devam edecektir.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Havutça.