| Konu: | HDP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 77 |
| Tarih: | 14.05.2019 |
HDP GRUBU ADINA AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben az önce gündem dışı konuşmamda da aslında gündeme getirilmesi gereken, bu Meclisin öncelikli gündemlerinden biri olması gereken bir meseleye değinmiştim, kaldığım yerden devam edeyim.
Değerli arkadaşlar, DTK Eş Başkanımız ve Hakkâri Milletvekilimiz Sayın Leyla Güven, 8 Kasım 2018 tarihinden bu yana Sayın Abdullah Öcalan üzerinde yürütülen mutlak tecridin kaldırılması için açlık grevinde yani yüz seksen gündür bu Meclisin bir üyesi açlık grevinde. Akabinde, cezaevlerinde 1 Marta kadar 335 siyasi tutsak, 1 Marttan sonra, şu anda binlerce tutsak dünyanın dört bir yanında; Diyarbakır'da il binamızda 3 milletvekili daha tecridin kaldırılması için açlık grevinde ve daha sonrasında, 30 Nisan tarihinde 15 siyasi tutsak, 10 Mayıs tarihinde ise 15'i daha olmak üzere toplam 30 siyasi tutsak, tecridin kaldırılması için ölüm orucuna başladı değerli arkadaşlar. Tabii ki mesele sayılar değil, mesele insan yaşamı. Bu kadar insan, binlerce insan tek bir taleple ve çok basit bir taleple açlık grevinde.
Bildiğiniz gibi, OHAL döneminde bir karar alınmıştı...
(Uğultular)
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) - Başkanım, dinlemiyorlar.
BAŞKAN - Değerli arkadaşlar, lütfen sayın hatibi dinleyelim.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) - Evet, arkadaşlar, önemsemiyorsunuz, bunların gündeminizde çok olmadığını da biliyorum ama zahmet edip dinlerseniz, insan yaşamından söz ediyorum; tıpkı sizin gibi, tıpkı burada oturan arkadaşlar gibi insan yaşamından, insanların günbegün erimesinden söz ediyorum; günlerdir aç olan insanlardan söz ediyorum. Bu kadar mı duyarsız ya bu Meclis kendi vatandaşlarına, bu kadar mı duyarsız kendi üyesine bu Meclis? Daha önce de ifade etmiştik, lütfen zahmet edip en azından birkaç dakikanızı ayırıp dinlerseniz belki hani düşünmeye fırsatınız olur, bu sorunun çözümü için Meclisin gerekli görevini yerine getirme sorumluluğunu alırsınız diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar, dediğim gibi, 30 tutsak ölüm orucunda ve tek bir taleple.
Bakın, OHAL döneminde Sayın Öcalan'la görüşmelerin yapılması kanun hükmünde kararnameyle kısıtlandı. Sonrasında Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından bir karar alındı, hukuksuz bir karardı, görüş ve iletişim cezası verildi kendisine. Ama öğrendik ki yakın bir zamanda bu karar kaldırılmış ve avukatları 2 Mayısta bir görüş yaptılar. Gerçekten Türkiye toplumunda, özellikle açlık grevinde olanların ailelerinde büyük bir umut oluştu ama maalesef sonrasında yapılan avukat görüşünden ret cevabı aldı, henüz şu ana kadar bir cevap yok. Demek ki aslında görüşün önünde hukuki bir engel yok, siyasi bir engel var ki hukuki bir engelin olması da söz konusu olamaz. Bakın, bu Meclis sıralarında avukat arkadaşlarımız, hukukçu arkadaşlarımız var. Hiç kimseyi -bakın, hiç kimseyi diyorum, kimliğini belirtmiyorum, kim olduğunu, hangi suçu, size göre hangi suçlamayı işlediğini de söylemiyorum, hükümlü ya da tutuklu hiçbir farkı yok- siz hiç kimseyi aylarca, yıllarca, dışarıdan, toplumdan izole edemezsiniz, hiç kimseyi mutlak bir tecrit altında tutamazsınız. Ama yıllardır mutlak bir tecrit hâli var.
Arkadaşlar, ben az önceki konuşmamda belirttim. Bir daha söyleyeyim: Bu Meclisin kendisi tecrit altında. Benim bir HDP milletvekili olarak söylediğim her söz, attığım her adım tecrit altında. Biz HDP milletvekilleri olarak yürümek istedik 15 Şubatta, etrafımız etten duvarlarla tecrit altında tutulduk, sesimizin, talebimizin topluma ulaştırılması engellendi. Meclise verdiğimiz her önerge, bu önerge de dâhil, onlarca defa geri döndürüldü. "Kaba ve yaralayıcı söz" denildi. İnsanların bu ülkede hakkı, hukuku talep etmek için ölüm orucuna başvurmasından daha yaralayıcı bir şey var mıdır bu Meclis açısından? Biz eğer bundan yaralanmıyorsak, bir kelimeden, bir cümleden yaralanıyorsak bence dönüp kendimize bakmamız gerekiyor.
İnsanlar hukukun uygulanması için açlar, aç. Hukukun uygulanması için günbegün ölüme gidiyorlar ve bu Meclis günlerdir, aylardır, kendi üyesi dâhil olmak üzere binlerce insan açlık grevindeyken üç maymunu oynuyor, yokmuş gibi davranıyor. Yok değil, var, gözümüzün önünde. Ne zaman bu Meclis kendi sorumluluğunu yerine getirecek?
Bir dakika Başkanım. Uğultular vardı, hatta biraz daha ekleyebiliriz.
Ne zaman bu Meclis bu sorumluluğu alacak?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Devam edin.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) - Bakın, bu, ülkenin toplumsal bir meselesidir. Bir mesele varsa vardır. Yokmuş gibi davranarak, gözümüzü kapatarak, kulağımızı tıkayarak bu meselenin varlığından haberdar olmuyormuş gibi davranarak yok olmuyor bu mesele. Bu ülkenin en temel meselesi, Kürt sorunudur. Siz Kürt sorununu demokratik yollarla çözme iradesinden vazgeçip vurmayla, kırmayla, susturmayla, tecride alarak çözme iradesini sergilerseniz ekonominiz de batar, bütün dünyadan da tecrit olursunuz. Artık bizim tek bir yörüngemiz var, üçüncü dünya ülkelerinden başka hiç kimsenin, Türkiye'nin yüzüne baktığı yok.
Ekonomi batmış durumda. Sadece seçimden seçime bir şekilde götürmeye çalışıyoruz, patlaması an meselesi. Toplumsal kutuplaşma had safhada. En ufak bir söylem, en ufak bir kelime, linç edilme bahanesi hâline getiriliyor.
Toparlayacağım Başkan, uğultu vardı...
BAŞKAN - Süreniz var, devam edin siz.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) - O açıdan, arkadaşlar, bu Meclis eğer Meclisse, eğer burada oturanlar...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Şimdi toparlayın Sayın Başaran.
Buyurun.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) - ...eğer bu sıralarda oturan arkadaşlarımız milletin vekiliyseler, milletin sorunlarını, halkın sorunlarını, halkın taleplerini çözmek için burada oturduklarını iddia edip maaş alıyorlarsa... Arkadaşlar, 21 annemiz HDP Grubunda şu anda oturuyor. 21 anne bu milletin bir parçası değil mi? 21 anne bu halkın bir parçası değil mi? Bu 3 bin insan bu halkın bir parçası değil mi? Bunların aileleriyle, HDP'ye oy verenlerle, milyonlar bu halkın bir parçası değil mi? Bu halkın sorunları sizin sorununuz değil mi? Bu sorunu çözmekten, artık gündeminize almaktan başka hiçbir şansınız yok.
Bütün milletvekili arkadaşlarımıza tekrar sesleniyorum: Yüz seksen sekiz gündür aç bir milletvekili var ve o milletvekilinin yaşamından da bütün bu sıralarda oturan arkadaşlarımız sorumlu ve onu yaşatma görevi vardır. Bu görev ve sorumluluğa bütün Meclisi tekrar davet ettiğimi belirtiyorum.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)