GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Kapadokya Alanı Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:77
Tarih:14.05.2019

CHP GRUBU ADINA YILDIRIM KAYA (Ankara) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; bugün birçok günü andık ve birçok günü tarif ettik. Dünya Çiftçiler Günü'nde, yoksulluğun pençesinde çırpınan çiftçilerimizi andık, onların gününü ne yazık ki kutlayamadık çünkü onlara ucuz mazot veremedik. Dünya Çiftçiler Günü'nü kutlayamadık çünkü tarlalar boş, çiftçiler artık ne soğan ne de patates eker durumda değil. Yine de onların günlerini kutlayabileceğimiz anlamlı günleri hep beraber önümüzdeki dönemde yaşayacağız.

Sağlık sektörünün neler çektiğini eczacı arkadaşlar hepimizden daha iyi bilir. Eczaneler... Ben tansiyon hastasıyım, ilaç bulamadım. Bir kutu tansiyon ilacını Giresun'dan getirttim. Eczanelerin yaşadığı sorunlar, eczacıların yaşadığı sorunlar had safhada. Onların da, bu sorunlar ortamında, kendi günlerini kutluyorum.

Soma'yı çok konuştuk, Soma'yı anlattık, 301 madenciyi anlattık. 301 madenciyi toplu olarak katledenler 299 madencinin bir yıl içerisinde hayatını kaybettiğini unuttular ama biz unutmadık. Çünkü madencilerin başına gelen her türlü bela, her türlü ölüm, her türlü kaza bizim tedbirsizliğimiz yüzündendir. Görevimiz, sadece bugünleri anmak ve rahmet okumak değildir, tedbirlerini de almaktır. Biraz önce Elâzığ Milletvekilimiz Sayın Gürsel Erol Elâzığ'da, Maden'deki bir olayla ilgili, araştırılması ve yerinde incelenmesi konusunda bir önerge verdi. Ne yazık ki reddedildi. Ne söylersek söyleyelim biz bildiğimizi yaparız, reddederiz anlayışı bize hiçbir şeyi getirmez.

Bugün başka bir gün daha, bugün 14 Mayıs. 14 Mayıs 1950. Adalet ve Kalkınma Partisi sıralarında oturan arkadaşlarımız sık sık "Biz Demokrat Partinin de devamıyız." derler, Menderes'i rahmetle anarlar ama bugünü her nedense anmadılar. Çünkü bugün, iktidar koltuğunda oturanların demokrasi uğruna koltuklarını terk edebilme cesaretini gösterdiği gündür. (CHP sıralarından alkışlar) Yani tek partili yaşamdan çok partili yaşama geçtiğimiz gündür. Ama bugünlerde biz neyi tartışıyoruz? Yüksek Seçim Kurulunun adaleti, hukuku, demokrasiyi 6 Mayısta tıpkı Denizleri idam ettikleri gibi 6 Mayısta hukuku idam sehpasına çıkarttıkları günü tartışıyoruz. Bir anlayış var, kendi başbakanlığını demokrasi uğruna feda ediyor; bir başka anlayış var, bu anlayış da demokrasiyi yok etmek için, kendi koltuğunu ve kendi iktidarını kurmak için her şeyi feda ediyor. İstanbul Türkiye'nin ve dünyanın göz bebeği. Hiç kimse -bu koltuğu- kendi çıkarları için İstanbul'u feda edemez. Üç imparatorluğa başkentlik yapmış bir İstanbul'a "İhanet ettik." diye söyleyen Adalet ve Kalkınma Partisinin Genel Başkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan. Bu ihanet edenlerden hesabın mutlaka sorulacağı bir gün var, bunun da bilinmesi lazım. Dolayısıyla bugünün, 14 Mayısın bu yönünü de anmadan geçemeyeceğim.

Değerli arkadaşlar, Kapadokya aynı zamanda İç Anadolu'nun ve Türkiye'nin ve dünya mirasının en önemli yeri. Arkadaşlarımızın hazırlamış olduğu kanun teklifinde Kapadokya'nın tarihî sürecine ilişkin koruma, kollama ve gelecek nesillere taşıma gayretlerini takdirle karşılıyoruz. Bu konudaki attıkları adım bizim için önemli ve anlamlı bir adım. Ancak Kapadokya bölgesindeki bu tarihî mirası korurken etrafını da mutlaka düşünmemiz gerekiyor. Ihlara Vadisi'ni göz ardı edemeyiz. Biz Kapadokya'yı bir bütün olarak değerlendirirsek... Milliyetçi Hareket Partisinden konuşmacı arkadaş Kapadokya'nın Nevşehir'in sadece dört ilçesi ve diğer beldeleri ve köyleriyle sınırlı olmadığını söyledi; Ihlara'yı anlattı, Kırşehir'i de içine alan bir bölgeyi de anlattı ama getirilen kanun teklifinin sadece Nevşehir'in dört ilçesini kapsadığını sanırım unuttu. Biz Kapadokya'nın Türkiye'nin geleceği olduğunu biliyoruz ve buna göre bakmamız gerektiğine inanıyoruz.

Kapadokya'nın özellikle son yıllarda doğallığının ve çevre düzenlemesinin bozulduğu, tahrip edildiği, peribacalarının yanı başında ucube binaların yapıldığı ve buna ses çıkarılmadığı bir süreci görüyoruz. Bu çirkinliklere engel olmak için bir adım olarak değerlendirildiğini düşünmek istiyoruz, öyle de düşünüyoruz. Komisyonda bu meseleyi ayrıntılı bir şekilde tartıştık. Komisyonda 5'inci maddeye ilişkin yapmış olduğumuz eleştiri ve önerileri Komisyon Başkanımızın ve Komisyon üyelerinin değerlendirme altına aldığını ve kapsadığını gördüm; yazılı olarak gönderdiler, kendilerine teşekkür ediyorum. Yani biz Komisyonda şunu tartışmıştık, "Bir ortak aklı hayata geçirelim, eleştirileri ve önerileri mutlaka gündeme getirelim." demiştik. Komisyonun nasıl kurulacağını, kimlerden oluşacağını madde madde sıralamışlar ancak burada da şöyle bir eksikliğin olduğunu hem bir kez daha Komisyon üyelerine hem de Genel Kurula sunmak isterim: Bunun nihai kararını verecek olanın tek bir noktaya bağlanması problem olmaya devam etmektedir. Komisyon kendi kararını kendisi vermeli, eğer genele ilişkin bir karar verilecekse komisyon tarafından tartışılıp Bakanlıkça Meclise yeniden getirilip değişiklikler buradan geçirilmeli. "Belediyeler mutlaka dâhil edilmeli." dedik, "Yerel dernekler ve inisiyatifler dâhil edilmeli." dedik, "Sanayi ve ticaret odası dâhil edilmeli." dedik; bunların, özellikle odaların, meslek kuruluşlarının ve bu alandaki çevre örgütlerinin konuya mutlaka müdahil olması gerektiğini anlattık. Bunlar Komisyonda gerekçeleriyle birlikte anlatılmış. Bu, umarım sadece ve sadece Cumhurbaşkanının nihai kararına bırakılmaz, komisyon kendi kararına sahip çıkan bir noktaya gelir.

Anayasa'nın "Tarih, kültür ve tabiat varlıklarının korunması" başlıklı 63'üncü maddesinde "Devlet, tarih, kültür ve tabiat varlıklarının ve değerlerinin korunmasını sağlar, bu amaçla destekleyici ve teşvik edici tedbirleri alır." hükmü yer almaktadır. Bu kanun teklifi Anayasa'ya bu açıdan aykırılık teşkil etmektedir. Bu bölümünün mutlaka yeniden gözden geçirilmesi gerekiyor.

Kanun teklifinde, 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu, 3194 sayılı İmar Kanunu, 5393 sayılı Belediye Kanunu devre dışı bırakılıyor, Avrupa Peyzaj Sözleşmesi ve Granada Sözleşmesi de devre dışı bırakılıyor. Bunların mutlaka yeniden dikkate alınması gerekiyor. Kanun teklifinin diğer maddelerindeki alan tanımının Cumhurbaşkanının tek yetkili olmasına bağlanması, 2014'te Çanakkale alan tanımı yapılırken çıkarmış olduğunuz, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun getirerek çıkarmış olduğu kanuna aykırı. Yani 2014'te getirilen bir alan tanımı var, bu alan tanımının yönetim biçimi var.

Orada, 2014'te, tabii, ben şunu biliyorum: O zaman saray yoktu, tek adam yoktu, rejim değişikliği yoktu, Parlamento devre dışı değildi, böyle bir sistem getirilmişti. Şimdi, sanırım Çanakkale'de yapılan iş yeniden gözden geçirilme ihtiyacıyla karşımıza gelecek. Sakın ola böyle bir ihtiyaçla karşımıza gelinmesin. Sistemin değiştirilmesi, illere, ilçelere, beldelere, köylere kadar indirilmesi Parlamentoyu tamamen devre dışı bırakan bir yöntemdir, asla buna yönelinmemesi gerekir.

Parlamentodaki arkadaşlarımız, özellikle Parlamentoda grubu bulunan siyasi partiler; Parlamentonun saygınlığını yeniden kazandıracağımız günlere dönmek zorundayız çünkü Türkiye parlamenter sistemden başka bir sisteme, tek adam yönetimi anlayışına geçtiği andan itibaren 4 lira olan dolar 6 lirayı aştı, yoksulluk had safhaya ulaştı, 1 milyon insan yaklaşık dokuz ay içerisinde işsiz kaldı. Dolayısıyla, tek adam anlayışıyla yürütülen bir mücadelenin Türkiye'deki yoksullara, işsizlere ve demokrasi mücadelesine, hak ve hukuk mücadelesine hiçbir katkısının olmadığını dokuz ayda, yaşayarak gördük. (CHP sıralarından alkışlar)

Gelin, elimizi vicdanımıza koyalım. Bu Türkiye bizim, başka Türkiye yok. Türkiye sevdamız varsa Türkiye'nin yeniden kendi değerlerine dönmesi gerekiyor. Türkiye'de ekonominin yeniden ayağa kalkabilmesi için, işsizliğe çözüm üretilebilmesi için, yoksullukla mücadele edilebilmesi için güçlendirilmiş parlamenter sisteme hızla dönülmelidir. Bunun bir fırsatı var, İstanbul seçimlerini bunun için bir fırsata dönüştürebiliriz. Çünkü İstanbul'da yani İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisinde çoğunluk Adalet ve Kalkınma Partisinde, iktidar yani yönetim, Belediye Başkanlığı Millet İttifakı'nda, Cumhuriyet Halk Partisinden aday olan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nda. Ekrem İmamoğlu'nun Mecliste Meclis Başkanlığı yaparken Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun sıralarına oturma cesareti gösterdiği bir ortam hiç kimsenin çoklu bir anlayıştan korkmaması gerektiğini gösteren bir durumdur. Gelin, İstanbul 16 milyonluk bir kent, hepimize yeter, birlikte yönetebiliriz. Birlikte yönettiğimizde ne olur? Birlikte yönettiğimizde ülkeye demokrasi gelir. Birlikte yönettiğimizde ülkeye barış gelir. Birlikte yönettiğimizde ülkeye huzur gelir. Birlikte yönettiğimizde ülkeye mutluluk gelir. Eğer ülkeye barışın, demokrasinin, hak ve hukukun gelmesini istiyorsak Parlamentolarda birlikte yönetme anlayışını mutlaka sergilememiz gerekir, ortaya koymamız gerekir.

Eğer bunları yapmaz isek, bunların gereğini yerine getirmez isek inanın Türkiye dokuz ayda yaşadığından daha zor günleri yaşar ama biz Türkiye'nin bu yaşadığı sorunlardan çıkacağını biliyoruz. Biz umudumuzu kaybetmedik. Umudunu kaybetmeyenler, demokrasiye, adalete, hak ve hukuka inananlar mutlaka ve mutlaka kendi yaşadıkları topraklarda, özgürce, 82 milyonun birlikte yaşamasını sağlayabilirler. Bu birlikte yaşamı sağlayabilmenin en önemli yolu da buradan geçmektedir.

Nevşehir'de tarihimize sahip çıkacaksak Hasankeyf'te çıkmadığımız tarihin hesabını nasıl vereceğiz? Hasankeyf eğer sular ve seller altında kalıyorsa o tarihin hesabını verebilecek miyiz? Tüm bunları düşündüğümüzde Komisyonun bize kanun taslağı olarak buraya getirdiği maddelerdeki değişiklikler üzerinde yarın yapılacak tartışmalarda değişiklik önerilerini nasıl ki Komisyonda tartışarak anlamlı ve olumlu olanları kabul edip Parlamentoya sunabilme olumlu davranışını göstermişsek yarın da Kapadokya için, Kapadokya bölgesi için bu olumlu davranışları hep beraber gösterelim. Ihlara Vadisi'ni unutmayalım, Hasankeyf'i sular altında bıraktık, bunun utancını hep beraber yaşamayalım. Yeni tarihî süreçleri seller ve sular altında bırakmayalım diyorum. Hepinize saygı ve sevgilerimi sunuyorum.

Mutlaka İstanbul da Türkiye'nin umudu hâline dönecektir. Hiç kimse her şeyin çok güzel olacağından kaygıya kapılmasın. Güzellik insanlık içindir, güzellik medeniyetler içindir, güzellik bizim çocuklarımız ve geleceğimiz içindir. Güzellikten hiç kimsenin korkmadığını ve korkmayacağını biliyor, hepinize saygı ve sevgilerimi sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)