GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Hangi sandık kurullarının yasa dışı oluşturulduğunu, yasa dışı oluşturulan sandıkta kullanılan oyların sonucu nasıl etkilediğini, aynı zarftan çıkan 4 pusuladan 1'inin etkilendiği kabul edildiğine göre diğer 3 pusula için saptanan farkların ne olduğunu, mazbata iptalinin neden ve hangi yasal dayanağa göre yapıldığını, kimler hakkında suç duyurusunda bulunulduğunu, kararın neden yedek üyelerle birlikte alındığını öğrenmek istediğine ve YSK'nin verdiği kararlarda zaman ve kapsam açısından çelişki bulunduğuna ilişkin açıklaması
Yasama Yılı:2
Birleşim:78
Tarih:15.05.2019

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Teşekkürler.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır. Hukuki dayanaktan yoksun 6 Mayıs günlü kısa karar, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı seçimlerini iptal eden Yüksek Seçim Kurulu kararı olarak kullanılırken 11'inci gününde bile bir anayasal karar yok ortada. Yüksek Seçim Kurulu, sadece kendi tarihinin değil Türkiye tarihinin en köklü ve demokrasinin bekası açısından yaşamsal kararını neden yazmıyor, yazamıyor? Oysa bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır Anayasa'mızın 141'inci maddesine göre. Hâliyle, bir mahkeme kararının varlığından söz etmek zor çünkü yazılmayan karar, anayasal açıdan doğmuş bir karar olarak nitelendirilemez. Gerekçe, herhangi bir istisna öngörmeyen ve yargı makamına hiçbir takdir yetkisi tanımayan anayasal bir yükümlülük. Karar türü olarak ve zaman açısından hiçbir ayrık durum geçerli değildir. Gerekçe-karar eş zamanlılığı nedeniyle yargı kararı anayasal açıdan gerekçeyle birlikte doğar. Gerekçe önemli çünkü karar gerekçeyi izler, gerekçe kararı değil. Yargıç, kendisini iptal sonucuna götüren bulgu, kanıt ve olguları sıralamak suretiyle bu bağlamda mantık örgüsünü ortaya koymak durumunda. Tersine, önce sonucu açıklayıp sonradan delil ve dayanak arayışı, yargısal karar sürecine tamamen aykırı bir uygulama. Bu çerçevede şu sorular yanıtlanmalı:

1) Hangi sandık kurulları nasıl yasa dışı oluşturuldu?

2) Yasa dışı oluşturulan sandıkta kullanılan oylar sonucu nasıl etkiledi?

3) Sandık kurulunu oluşturma biçimi ve sonuca etkili oy birlikte değerlendirileceğine göre ortak paydaya ilişkin somut sayılar nelerdir?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Devam edin Sayın Kaboğlu.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - 4) Aynı zarftan çıkan 4 pusuladan sadece 1'inin etkilendiği kabul edildiğine göre diğer 3 pusula için saptanan farklar nedir?

5) Mazbata iptali neden ve hangi yasal dayanağa göre yapıldı? Kimler hakkında suç duyurusunda bulunuldu? Karar 7 asıl üye yerine, neden yedeklerle birlikte alındı?

Bu sorular demeti uzatılabilir fakat şu anda herhangi bir yargı kararı yerine, sadece seçimlerin durdurulmasına, seçimlere ilişkin yürürlüğün durdurulmasına dair bir fiilî karar söz konusu. Hâl böyle olunca 23 Haziran seçimlerine ilişkin olarak Yüksek Seçim Kurulunun 10 Mayısta verdiği karar ile kısa karar arasındaki çelişkiler de kaçınılmaz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Devam edin.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Kapsam bakımından böyle çünkü şöyle diyor yasa: "Bir seçim çevresinde yapılan seçimin seçim işlemleri sebebiyle iptaline karar verildiği takdirde o seçim çevresinde yeniden seçim yapılır." Dayanak olarak alınan bu maddeye göre seçimin iptali bir bütün olarak anlaşılır aynı zarf içinden çıkan pusulaların iptali değil. Kaldı ki böyle bir ayrım söz konusu olsa dahi Yüksek Seçim Kurulu bütün yolsuzlukları saptama ve karara bağlama yetkisine sahip olduğu için bu ayrımı anayasal açıdan yapmamalıydı. Zaman bakımından öyle.

Yine 10 Mayıs kararında Yüksek Seçim Kurulu sadece oy verme ve sonrasına ilişkin bazı işlemleri geçersizlik nedeniyle iptal etmiş bulunuyor. O zaman bu oy verme günü sandık kurulunun oluşturulmasına sirayet etmeyeceğine göre bu konudaki çelişki açıktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Teşekkürler.

Bu açıdan, 6 Mayıs ve 10 Mayıs tarihleri arasında verilen kararlarda zaman ve kapsam açısından çelişki bulunuyor ama tabii ki burada esas sorun gerekçeyi kimin yazdığıdır, ne zaman yazılacağıdır çünkü nisan ayı başında başlanan itiraz hakkı nisan ayı sonuna kadar tamamen başkalaştı. Şimdi ise Yüksek Seçim Kurulunun gerekçesini beklerken kişi, parti, devlet çizgisinde oluşturulan bir kampanyayla oy hırsızlığı söylemi geliştirildi. Oysa görev, yetki ve sorumluluk çerçevesinde bakanlar sandığın bekçiliğini yapma yerine seçim kampanyalarında yer almışlardı Anayasa'ya aykırı olarak ama şimdi aynı kişiler oy hırsızlığından bahsediyorlar. Evet, Anayasa'yı bir yana bırakalım, hukuka aykırılıklar zinciri açık ama bu kişileri herhâlde biraz ahlaka davet etmekte yarar var.