| Konu: | Turizmi Teşvik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 81 |
| Tarih: | 22.05.2019 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; selamlarımı sunarak sözlerime başlıyorum.
Torba kanunlardan sonra Türkiye Büyük Millet Meclisinde böyle özel amaçlı ve tek konu üzerine düzenlenmiş bir kanun geldi, biraz önce de benzer bir kanun geçti, Turizmi Teşvik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, böyle bir kanun geldiği için memnuniyetimi öncelikle belirtmek istiyorum.
Turizmin ülkeler için çok önemli olması 2 trilyon dolardan fazla bir sektör olmasından kaynaklanmaktadır. Türkiye, bulunduğu coğrafya, tarihî ve kültürel mirasların zenginliği, doğal güzellikleri ve geleneksel Türk konukseverliği bakımından çok önemli bir ülke olmasına rağmen hak ettiği payı alamamaktadır. Turist sayısının ve turizm gelirinin artmasından sürekli bahsediliyor ama turist başına gelirin düştüğü nedense pek söylenmiyor. Turist başına düşen geliri artırmanın yanında ülkemizin hak ettiği payı alması da çok önemlidir. Bana göre yüzde 5 pay gibi bir hedef belirleyerek o hedefe ilk beş yılda varmak için her türlü düzenleme ve çalışma yapılmalıdır. Turizm nazlı bir sektördür, çok kırılgandır, herhangi bir sebepte kriz yaşanabiliyor ve yeniden toparlanmak için de çok büyük çaba göstermek gerekiyor. Onun için ülkedeki güvenlik durumu, hukukun üstünlüğü ve saygınlığı demokrasinin işlerliği yanında kaliteli hizmet sunulması hem turistler için hem de turizm yatırımcıları için önemli görülmelidir.
Bu arada turizm işletmecilerinin bazı taleplerini de buradan dile getirerek Turizm Bakanlığı yetkililerine duyurmak istiyorum. Kesintisiz ve ucuz enerji kaynağı bütün turizm bölgelerine sağlanmalıdır. Her şey dâhil sistemi turist için avantajlıyken ülkemiz ve işletmeler için dezavantajlı bir duruma doğru gitmektedir. Ucuz ülke olma imajı yerleşirse bu imajı değiştirmek çok zorlaşabilir. Bu sistemde KDV ve ÖTV oranları gözden geçirilmeli ve düzeltilmelidir. Kaliteyi düşürmemek ve haksız rekabeti önlemek için lüks otellere alt fiyat sınırı getirilmelidir. Kıyı ve plajların işgali önlenmelidir. Yedi ay çalışıp beş ay kapalı olan tesislerin personeli için teşvik edici çözümler üretilmelidir. Bu aynı zamanda işsizliği azaltacak bir yol olarak da görülmelidir.
Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz bu kanunla getirilen değişikliklerin tümünü incelediğimiz zaman bir husus öne çıkmaktadır, o da hazine ve orman arazilerinin yağmalanması ve peşkeş çekilmesinin kolaylaştırılıyor olmasıdır. Bu konularda Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetleri bizim nazarımızda şaibelidir. Sayıştaydan ve Türkiye Büyük Millet Meclisi denetimlerinden kaçmak bunun bir göstergesidir. Yol, köprü, tünel, havaalanı gibi büyük yatırımlarda yapılan soygun ve yolsuzluklardan sonra belediyelerde ortaya çıkan büyük yolsuzluklarla da aile yakınlarına ve yandaşlara sağlanan haksız kazançlar şüphelerimizi haklı çıkarmaktadır. Tek adam yönetimi olan partili Cumhurbaşkanlığı sistemi vurgun düzenini daha da kolaylaştırmıştır. O bakımdan bu kanunla getirilmek istenen bu değişikliklere destek vermemiz söz konusu olamaz.
Değerli milletvekilleri, geçen hafta bu Mecliste iki birleşime katılmama cezası almış olan bir milletvekili olarak konuyla ilgili söyleyeceklerim var. Her ne kadar dün bu konuda tartışmalar yapıldıysa da bir de ben değerlendirmek istiyorum: Sayın Meclis Başkanının bir televizyon kanalında yapmış olduğu söyleşide ifade ettiği sözlerden dolayı tepki gösterdim fakat söylediklerime açıklık getirme fırsatı bulamadım. Diyor ki Sayın Başkan: "Hoca efendinin yeni değil, 70'li yıllardan beri kasetlerini dinleyip yazdıklarını okuyarak yetişmiş insanlarız biz." Kendisi söylüyor. Söyleşinin diğer bir bölümünde de cemaati anlatırken "Bunların zaten çok büyük bir kısmı AK PARTİ'li. Bizim teşkilatımızda görev alan insanlar. AK PARTİ'ye oy veren insanlar." Yine Başkana ait geçmişteki bir "tweet"te "Fetullah Gülen hoca efendiye Allah'tan acil şifa diliyorum, geçmiş olsun." ifadelerini görüyoruz.
Görüştüğüm pek çok kimse, bu ifadelerden ben ne anladıysam onlar da aynı şeyi anladıklarını ifade ettiler. Bu normal bir şey. Bunları ifade ederken hakaret etme gibi bir niyetimiz ve kastımız da yoktu. Sayın Meclis Başkanı bu kürsüden yaptığı konuşmasında bunları söylediğini de inkâr etmedi.
Adalet ve Kalkınma Partisinin Genel Başkanı Sayın Erdoğan 3 Ağustos 2016 günü yaptığı bir konuşmada "Bu hain örgütün gerçek yüzünü çok daha önceden ortaya dökmemiş olmanın üzüntüsü içerisindeyim. Bundan dolayı hem Rabb'imize hem de milletimize verecek hesabımız olduğunu biliyorum. Rabb'im de milletim de bizi affetsin." demedi mi? Ben şahsen Sayın Meclis Başkanından da beni kınamadan ve ceza verilmesini talep etmeden önce aynı tavrı göstermesini ve pişmanlık duyduğunu ifade etmesini beklerdim. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Beni suçladığı konuşmasında diyor ki Sayın Başkan: "Ben şunu rahatlıkla söyleyebilirim. Gerek siyasette gerek milletvekillerinde FETÖ'yle itham edilebilecekler arasında en sonda yer alacak bir arkadaşınızım." O hâlde sormak gerekmez mi? FETÖ'yle itham edilebilecekler arasında en sonda yer alacak bir arkadaş iseniz sizden önde yer alanlar kimlerdir? İşte bunların kim olduğunun araştırılması için verdiğimiz araştırma önergelerini niçin reddediyorsunuz? Çekindiğiniz ne var? Gelin, bu siyasi ayağı araştıralım ve bu konu açığa çıksın.
Değerli milletvekilleri, diğer taraftan 6 Mayısta İstanbul'da bir cenaze vardı. Keşke Yunan kazansaydı" diyen kişinin cenazesi. "Keşke Yunan kazansaydı." Bu kişi, hâlen kolayca herkesin, bu tarafta oturan milletvekillerinin de ulaşabileceği, kendi sesinden yayınlanan konuşmasında "Mustafa Kemal'e zerre muhabbeti olan cenazeme gelmesin. Vasiyetimdir. Ona zerre muhabbeti olanla benim dünyada ve ahirette bir alakam olamaz." ifadelerinde bulunmuştu. Şimdi, Sayın Başkan bu cenazeye katıldığına göre, Mustafa Kemal'in koltuğuna otururken ona zerre kadar muhabbet duymayanlardan olmayacağına göre vasiyete mi uymamıştır yoksa vasiyetten haberi yok mudur? Bunları sormak benim hakkım değil mi? Yanındaki diğer meşhur kişiler bu cenazeye katılmış olsalar da "Kendisi keşke gitmeseydi" deme hakkımız yok mudur? Bu konuya açıklık getirmesini istemek hakkım değil midir? Hakkım değil diye düşünenler olabilir ama Türk milletinin hakkıdır! Türk milletinin hakkıdır! (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
Bir hususu da bu vesileyle kayda geçirmekte fayda görüyorum. İstanbul'un Esenler İlçe Belediye Başkanı hem "Keşke Yunan kazansaydı." diyen kişinin cenazesine gidiyor hem de Ekrem İmamoğlu üzerinden bütün Trabzonluları Yunan olmakla suçlayacak anlamda sözler sarf ediyor.
CEMİL YAMAN (Kocaeli) - Yok öyle bir şey ya.
HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) - Şu ana kadar da özür dilemiyor.
Hükûmette yer alan 4 Trabzonlu bakanın ve Adalet ve Kalkınma Partili Trabzonlu milletvekillerinin tepkilerini de şu ana kadar duymak mümkün olmadı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, sözlerinizi bağlayın Sayın Nuhoğlu.
HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) - Bu nasıl bir iştir? Bunları takip etmeyelim mi? Türk milletinin birliğini bozabilecek söz ve davranışlara tepki göstermeyelim mi? Elbette tepkimizi göstereceğiz ve Türkiye Cumhuriyeti devletini kuran iradeye ve o felsefeye sonuna kadar sahip çıkacağız. Bu böyle bilinmelidir.
Saygılar sunarım. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Nuhoğlu.