GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: YARGILAMA SÜRELERİNİN UZUNLUĞU İLE MAHKEME KARARLARININ GEÇ VEYA KISMEN İCRA EDİLMESİ YA DA İCRA EDİLMEMESİ NEDENİYLE TAZMİNAT ÖDENMESİNE DAİR KANUN TASARISI
Yasama Yılı:3
Birleşim:31
Tarih:29.11.2012

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yargılama Sürelerinin Uzunluğu ile Mahkeme Kararlarının Geç veya Kısmen İcra Edilmesi ya da İcra Edilmemesi Nedeniyle Tazminat Ödenmesine Dair Kanun Tasarısı'nın tümü üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılmış başvuruların tazminat ödenmek suretiyle çözüme kavuşturulmasını amaçlayan önemli bir tasarıyı görüşüyoruz. Öncelikle şunu ifade etmek istiyorum: Ülkemizde yargılama sürelerinin uzunluğu sadece bugünün sorunu değildir. Bu sorun, uzun yıllardan bu yana süregelerek davaların bugünlere kalmasına neden olmuştur. AK PARTİ hükûmetleri döneminde mevzuatımızın yenilenmesinin yanı sıra hâkim ve savcı sayısının artırılması, Yargıtay ve Danıştaydaki daire ve üye sayılarının artırılması sayesinde bu sorun çözülmeye başlamıştır.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde uzun yargılama iddiasını içeren 2.500 dosya bulunmaktadır. Bu sayının 2012 yılı sonuna kadar 3.500'ü bulabileceği tahmin edilmektedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, kararlarında kendisinin bir temyiz makamı olmadığını, asıl olanın bireyin uğradığı hak kaybını kayba uğradığı ülkede ve bu ülkenin iç hukukuna göre çözmesi gerektiğini belirtmektedir. Sözleşmeye taraf birçok ülke bu etkileşim sayesinde iç hukuklarını sözleşmeye uyarlamışlardır. Ülkemiz aleyhine yapılmış olan başvuruların azaltılması ve iç hukukumuzun sözleşme ve mahkeme içtihatlarına uygun hâle getirilmesi için son dönemde birçok yasal değişiklik yapılmış olup, ceza adalet sistemimizin baştan sona yenilenmesi de bu amacın gerçekleştirilmesini önemli ölçüde kolaylaştırmıştır. Asıl olan, insan haklarının iç hukukta korunmasını sağlayabilmektir. Vatandaşlarımızın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gitmeden hakkını kendi ülkesinde arayabilmesini öncelikle temin etmek gerekir. Bu anlamda, 2010 halk oylaması ile Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yolunun geliştirilmiş olması ülkemiz açısından önemli bir gelişme olmuştur. Vatandaşlarımız 23 Eylül tarihi itibarıyla Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkından yararlanmaya başlamışlardır.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kendisine yapılan benzer nitelikteki çok sayıda davada, aleyhine başvuru yapılan devlette insan hakları ihlaline yol açan sistematik ve yapısal bir sorunun varlığını tespit ettiğinde, pilot karar uygulaması yapabilmektedir. Pilot karara konu yapısal sorunu çözmek için ilgili devlete belli bir süre veren Mahkeme, bu süre zarfında beklemeye aldığı başvuruları incelememekte ve ilgili devletin, konuyu iç hukukunda çözüme kavuşturacak bir düzenleme yapmasını beklemektedir.

İlgili devlet tarafından gerekli düzenleme yapıldıktan sonra iç hukukta ihdas edilen çözüm yolunun etkin bir yol olup olmadığını inceleyen Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, yeni oluşturulan yolun etkin olduğuna karar verirse daha önce beklemeye aldığı başvuruları, söz konusu iç hukuk yoluna müracaat etmeleri için "kabul edilemezlik" kararıyla reddetmektedir.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 16 Temmuz 2009 tarihinde verdiği bir kararda, başvuruya konu davanın makul sürede sonuçlandırılmadığını belirttikten sonra, ülkemizde uzun yargılama iddiaları konusunda başvurulabilecek etkin bir iç hukuk yolu bulunmadığını vurgulamış ve böyle bir iç hukuk yolunun kurulmasını ülkemize önermiştir.

Uzun yargılama iddiasıyla yapılan Ümmühan Kaplan başvurusunu pilot dava seçerek 20 Mart 2012 tarihinde karara bağlamış ve bu sorunun çözümü için oluşturulacak iç hukuk yoluyla alakalı ilkeleri belirlemiştir.

Bu ilkeler çerçevesinde hazırlanan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılmış başvuruların tazminat ödenmek suretiyle çözüme kavuşturulmasını amaçlayan bu tasarıyla, vatandaşlarımız kendi iç hukukundaki bir mekanizma sayesinde haklarını arayabileceklerdir.

Biraz önce konuşan muhalefete mensup milletvekillerimizin tasarıyla öngörülen modelin bağımsız ve tarafsız bir komisyon oluşturulmasına engel teşkil ettiği, bu nedenle de bu görevin yargı organlarına verilmesinin daha uygun olacağı itirazları yerinde değildir.

Tasarıyla, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde devam eden bu müracaatlar hakkında karar vermek üzere, hâkim ve savcılar ile üniversite öğretim görevlileri ve kamu görevlileri arasından Adalet Bakanı tarafından atanacak 4 kişi ile Maliye Bakanı tarafından atanacak 1 kişiden oluşan toplam 5 kişilik komisyon kurulması öngörülmektedir. Tazminata neden olan olgu, yargılamanın makul sürelerde sonuçlandırılamamasıdır. Hâl böyle olunca, anılan görevin tekrar bir yargılama makamına verilmesi, aynı gerekçeye dayalı ayrı bir sorunun ortaya çıkmasına neden olabilecektir. Tasarıyla yalnızca tazminat ödenmesi suretiyle başvuruların neticelendirilmesi modeli kabul edilmekte ancak eski hâle iade veya yargılamanın yenilenmesi şeklinde farklı çözüm yolları öngörülmediği yönündeki eleştirilere de katılmak mümkün değildir. Çünkü tazminat ödenmesi ancak ceza hukuku kapsamındaki soruşturma ve kovuşturmalar ile özel hukuk ve idare hukuku kapsamındaki yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı veya mahkeme kararlarının geç veya gereği gibi icra edilmediği hususlarıyla sınırlı olduğundan bu durumlardan kaynaklanan zararların giderilmesi ancak hakkaniyete uygun bir tazminatın ilgililere ödenmesi suretiyle gerçekleştirilebilecektir.

Değerli milletvekilleri, komisyona müracaatların ücretsiz olması, komisyonun dokuz ay içerisinde karar vermesi gerektiği, komisyon kararlarına karşı Ankara Bölge İdare Mahkemesine itiraz ve itirazın da öncelikli işlerden sayılıp üç ay içerisinde sonuçlandırılmasına ve hükmedilen tazminatın kararın kesinleşmesinden itibaren üç ay içinde ödeneceğine yönelik düzenlemeler başvuran vatandaşlarımız açısından olumlu düzenlemelerdir.

Muhalefete mensup arkadaşlarımızın ülkemizdeki yargı alanındaki eleştirilerine de katılmak mümkün değildir. On yıllık AK PARTİ iktidarında, yargının fiziki sorunları büyük ölçüde çözülmüş, teknolojinin bütün imkânları yargının hizmetine sunulmuştur. Temel kanunlarımızın tamamı bu iktidar döneminde çağımızın ihtiyaçlarına uygun hâle getirilmiş; ceza kanunlarımızın tamamı, Borçlar Kanunu'muz, Ticaret Kanunu'muz, Hukuk Muhakemeleri Kanunu'muz bu dönemde yenilenmiştir. Yargının siyasallaştığı yönündeki eleştirilere de katılmamız mümkün değildir. Geçmişte yargının siyasallaştığını söyleyebiliriz ancak 2010 yılında gerçekleştirilen Anayasa değişikliği ile yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığını sağlayacak önemli düzenlemeler gerçekleştirilmiştir. Yargı Reformu Strateji Belgesi'nde ifade edilen hususlarda gerçekleştirilen reformlar, Anayasa Mahkemesinin yapısında ve Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun yapısında gerçekleştirilen değişiklikler, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı ilkesini, hukuk devleti ilkesini güçlendiren değişiklikler olmuştur. Avrupa Birliği ilerleme raporlarında da bu iyileştirmelerden hep olumlu yönde bahsedilmektedir.

İnsan haklarına saygı ilkesinin bir gereği olarak, uzun yargılamalar nedeniyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvuran vatandaşlarımızın, buradaki yargılamayı beklemeden, ülkemizde kurulacak olan komisyonun kararıyla hakkına kısa zamanda kavuşmasını sağlayacak olan bu tasarının ülkemize hayırlı uğurlu olmasını diliyor, hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Tunç.