| Konu: | Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 84 |
| Tarih: | 28.05.2019 |
CHP GRUBU ADINA BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Sayın Başkanım, bu, iftar öncesi zor olacak benim için ama dinleyenler açısından da epey zor olacak.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sıra sayısı 68 olan torba kanunla ilgili grubum adına söz aldım. Hepinize saygılar sunuyorum tekrar.
Değerli arkadaşlar, 2017 Anayasa referandumu öncesinde Anayasa'nın 88'inci maddesinde bir hüküm vardı, kanun iki şekilde yapılabilirdi: Bir, hükûmet tasarısıyla yani Bakanlar Kurulundan gelmekle; iki, milletvekilleri tarafından teklif verilmesiyle. İki şekilde yapılıyordu, bunu kaldırdık yani yeni düzenlemede sadece milletvekilleri tarafından teklif verilebiliyor, kanun düzenlemeleri sadece milletvekilleri tarafından yapılabiliyor; Bakanlar Kurulundan gelmesini, Hükûmetten tasarı gelmesini kaldırdık. Ama bu yeni dönemde, Anayasa referandumu sonrası Bakanlar Kurulu yok artık ama iktidardan gelmeyen, kabineden gelmeyen tek bir kanun da geçirmedik; tek bir milletvekili tarafından verilmiş, kanunlaşmış teklif yok benim bildiğim kadarıyla, en azından benim Komisyonumda yok; hepsi Bakanlar Kurulundan geldi -Bakanlar Kurulu da yok artık da- iktidardan geldi. Şimdi, durup dururken böyle bir değişiklik yaptık, Anayasa'yı değiştirdik, kulağımızı anormal bir şekilde gösterir oldu; bütün kanunlar muvazaalı. Bunu neden yaptık? Bu da muvazaalı, bu da iktidardan gelen, bakanlıklardan gelen bir kanun teklifi. Değerli arkadaşlarımız imzalamışlar ama bunun bir anlamı var mıdır, bunun bir izahı var mıdır, bunu anlatabilecek birisi var mıdır, bilmiyorum.
Şimdi, kanunla ilgili, bir kanun yapılmasıyla ilgili ihtiyacı bütün dünyada iktidar belirler, yürütme erki belirler, "Bizim şöyle bir kanuna ihtiyacımız var. Yürütme görevini yaparken şöyle bir kanun eksikliği hissediyoruz, görüyoruz; istatistikler, rakamlar, uygulamamız böyle bir kanuna ihtiyacımız olduğunu gösteriyor." denir; ona göre gelinir, yasama erkinde yani mecliste buna göre kanun düzenlemesi yapılır; teklif bakanlardan gelir. Daha önceki dönemde de Bakanlar Kurulundan geliyordu yüzde 90'ından fazlası, Bakanlar Kurulundan gelen tasarıların kanunlaşması suretiyle bir yasama şeklimiz vardı. Şimdi bunu değiştirdik, sadece muvazaa yapıyoruz, kendimizi kandırıyoruz. Bugün de böyle bir şeyi getirdik.
Bir ikinci tarafı da var bu işin: Daha önce Bakanlar Kurulundan gelen tasarılar görüşülürken ilgili bakanların siyasi kişilikleri de vardı; şimdiki bakanlar gibi seçilmemiş bakanlar değillerdi, atanmış bakanlar değillerdi, siyasi sorumlulukları vardı, kendi bakanlıklarıyla ilgili de iş ve işlemlerden sorumluydular Anayasa'ya göre; bu yeni dönemde o sorumluluk da yok. Bakanlar sadece atanmış, Meclise karşı sorumlu değiller, halka karşı, seçmene karşı sorumlu değiller; sadece Cumhurbaşkanına karşı sorumlular ve bakanlıklarıyla ilgili sorumlulukları da yok, siyasi bir sorumlulukları da yok; Meclise gelseler de bir anlamı yok ama eski dönemde geliyorlardı, hesap veriyorlardı. Eğer bir yasa teklifi gelmişse, bir tasarı gelmişse biz, o tasarıyla ilgili olan kamu kurumlarına ilişkin denetim de yapıyorduk, soruyorduk: "Bu yasaya ihtiyacın var, tamam ama neden uygulamada şöyle şöyle oldu? Rakamlar nedir? Aksama nerededir? Kanun böyle çıkarsa ya da bu şekilde çıkarsa neler olabilir?" Bütün bunları görüşüyorduk, denetim görevini yerine getiriyorduk; çok doğruydu. Doğru olan bir yolu terk ettik ama şimdi mecburen o şekilde yapıyoruz.
Bakın, bütçeyi bile çıkardık. Plan ve Bütçe Komisyonu anayasal bir komisyondu; bütçenin nasıl getirileceği, nasıl yasalaşacağıyla ilgili hükümler vardı, onları da çıkardık. Geçen yıl bütçeyi daha önceki dönemlere bakarak aynı şekilde çıkardık, sadece geçen dönemlerdeki bütçeye benzer bütçe yaptık. Şimdi, kalkınma planımız yok, kalkınma planı gelecek ama kalkınma planını bir milletvekilinin teklif etmesi mümkün değil, yine iktidardan gelmesi gerekiyor. Nasıl gelecek, bilmiyorum ben; nasıl geleceğini hiç kimse bilmiyor daha doğrusu. Şimdi, burada, grup başkan vekillerimiz, arkadaşlarımız diyorlar ki: "Efendim, İç Tüzük değişikliğiyle bunu yaparız." Böyle bir Anayasa değişikliğinden sonra İç Tüzük değişikliğiyle doğru dürüst bir şey yapmak mümkün değil. Burada görüyorum, Hüseyin Yayman Bey var, anayasacı arkadaşlarımız var, bu konularla ilgili çalışmalar yapmış arkadaşlar var. Böyle bir değişiklik İç Tüzük'le yapılamaz. Anayasa'yı değiştirdik, berbat ettik her şeyi. Şimdi, sadece muvazaa kanun yapıyoruz, bunun altından çıkmaya çalışıyoruz; kendimizi kandırıyoruz. İç Tüzük değişikliğiyle de bu düzelmez, gerçekten düzelmez; anormal bir şekle soktuk. İç Tüzük değişikliğiyle belki bir şeyler yaparız ama sonuçta, verimli olması da mümkün değildir.
Değerli arkadaşlarım, diğer gruplar adına konuşan değerli arkadaşlarım da ifade etti; bu torba kanunun çok eksiği var, etki analizi yok en başta. Buraya geldiğinde 20 maddeydi, 13 ayrı kanunda değişiklik yapıyordu ama bu değişikliklerin ne getirdiği, maliyetlerinin ne olduğuyla ilgili en ufak bir bilgi verilmedi bize yine. İlgili komisyonlarında görüşülmesi gerekiyordu, ilgili komisyonlara sorulması gerekiyordu, o da yapılmadı. Bunları her zaman eleştiriyoruz. Bize süre verilmedi, yeterince bir süre verilip konuyla ilgili çalışma yapmamız sağlanmadı maalesef, bir günde Komisyondan geçirilip buraya getirildi ve bunların birçoğu yakın zamanda görüşülen kanunlarla ilgili.
Enteresan maddeler var. Kültür Bakanlığının "DÖSİM" diye bir döner sermaye işletmesi var. Kültür Bakanlığı Döner Sermaye İşletmesini kurumlar vergisinden muaf tutuyoruz burada. Kültür Bakanlığı var, Kültür Bakanlığı Döner Sermaye İşletmesi var. Neden var, döner sermaye işletmeleri neden var? Kamu kurumunun yapmasında sakınca olan işlerin döner sermaye işletmesi mantığında yapılması, işletme mantığında yapılması ve vergilendirilmesi, özel sektör gibi koşullarda çalışması esas olduğu için var; yoksa kamu tarafından, bakanlık tarafından da aynı işler yapılır. Şimdi, tutuyoruz, kurumlar vergisinden muafiyet getiriyoruz. Peki, kurumlar vergisinden muafiyet getirince Kültür Bakanlığı Döner Sermaye İşletmesinin Kültür Bakanlığından ne farkı kalır? O zaman, niye döner sermaye işletmeleri var? Mantığa aykırı yani devlet düzenini bozuyoruz. İftar saatinden önce, şu mübarek günde, şu mübarek saatte yaptığımız işlere bakın; alelacele ve bir de kavga ediyoruz birbirimizle, niye yaptığımız belli değil.
Getirdiklerimize bakın: Galata Üniversitesi kuruyoruz, Galata Üniversitesi. Doğru dürüst incelenmedi. Bir Galatasaray Üniversitesi var, bu da Galata Üniversitesi; en azından, isim konusunda bir saygımız olması lazımdı, isminin Galata Üniversitesi olmaması lazımdı.
CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - İstanbul Galata Üniversitesi.
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - Öbürü de İstanbul Galatasaray Üniversitesi.
Daha önce Medipol Üniversitesi burada, ilgili komisyonda görüşülürken biliyorum "İstanbul Medipol Üniversitesi var, Ankara Medipol Üniversitesi olmaz." diye bir yığın sorun çıkarmıştı YÖK, burada da aynı şekilde problemler olmuştu; şimdi bu konuyla ilgili hiçbir sorun çıkarılmadı.
TRT disiplin mevzuatını değiştiriyoruz, daha önce yönetmelik olanı şimdi kanuna çeviriyoruz, alelacele bunun için uğraşıyoruz bu saatte.
Kırıkkale'nin "Bahşili" kasabasının adını "Bahşılı" yapıyoruz, çok önemli, "Bahşili"yi "Bahşılı" yapıyoruz. Nedir bu acelemiz yani bilmiyorum.
Maden Kanunu'nda daha önce yaptığımız birçok değişikliği şimdi düzeltmeye çalışıyoruz, onları da alelacele yapmıştık.
Karayolları Kanunu'nda bir değişiklik yapıyoruz, 15 Temmuz Şehitler Köprüsü'nde 1/1/2019'dan yani yıl başından beri bütün geçişlerle ilgili verilen cezaların -310 milyon lira ceza verilmiş, 9 milyon lirası tahsil edilmiş- hepsini affediyoruz. Fakat enteresan bir şey var, çok enteresan, şimdiye kadar olmamış bir şey, dikkatinizi çekmek istiyorum: 15'inci maddede "1/1/2019 tarihinden bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar..." deniliyor. Bu maddeyle yani bugün dâhil, yarın dâhil, Resmî Gazete'de yayımlanıp bu kanun yürürlüğe girinceye kadar verilecek bütün cezalar bu kapsama girecek. Yani "Bugün, yarın, önümüzdeki hafta, istediğiniz gibi köprüden bedava geçin, kaçak geçin, ceza ödemeyeceksiniz." diyor bu kanun. Böyle bir kanun olur mu Allah aşkına? Böyle bir kanun duydunuz mu? Hukukçu olanlar zaten duymamıştır ama hukukçu olmayanlar da herhâlde buna itiraz edeceklerdir. Böyle bir mantalite olur mu Allah aşkına? Yani ne yaptığımızı biliyor muyuz, şaşırıyorum hakikaten.
Personel konuları var, birçok personel konusu. Bunlar yönetmelikle halledilmesi gereken konular.
Uzatmalar var; kaçıncı defa uzattığımız birçok kanunun yürürlüğünü bir daha, bir daha uzatıyoruz; bir daha, bir daha uzatıyoruz. Niye yaptığımızı ben bilmiyorum, gerçekten anlamıyorum, anlatabilen de yoktur herhâlde.
Cemal Bey, siz anlatabilecek misiniz bari?
CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Sıra bana gelince anlatacağım inşallah.
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - Evet, buna benzer sorunlar, sıkıntılar...
Şimdi bunları gündeme getiriyoruz. Hâlbuki kanuna göre, mevzuata göre yılda 2 kez bizim, Plan ve Bütçe Komisyonunun Merkez Bankasından brifing alması gerekiyor; almadık, bu dönem alınmadı, geçen dönemlerde de aksamıştı. Bununla ilgili olarak toplanmıyoruz, Merkez Bankasından brifing almıyoruz, ekonomik krizin olduğu bir dönemde acil olarak yapılması gereken bir işi -bu bilgilendirmenin yapılması lazım- yapmıyoruz.
Türkiye Varlık Fonu kuruldu, ilk dönemi, altı aylık döneminde doğru düzgün bir faaliyeti yok. Geçen sene ekim ayında toplandık, kanuna göre Plan ve Bütçe Komisyonuna bu konuyla ilgili bilgi verilmesi lazım; bilgi verilmedi, usulle ilgili "Efendim gizlilik vardır." denildi, bilgi verilmedi; bütçenin sonuna ertelendi, hâlâ toplanamadık.
Şimdi, bu biraz önce saydığım saçma sapan şeylerle "Bahşili" adının "Bahşılı" olarak değişmesiyle ilgili bu saatte toplanıyoruz ama kanunun öngördüğü, bize görev olarak verdiği konularla ilgili toplantı yapmıyoruz. Allah aşkına biz ne yapıyoruz ya? Onun haricinde Komisyon olarak oturduk, dedik ki : TÜİK, Sayıştay gibi kurumlar da bilgi versinler çünkü bunların faaliyetleriyle ilgili sıkıntı var, Sayıştayın denetimiyle ilgili sorunlar oluyor, bu konularla ilgili de bize bilgi verilsin dedik Komisyon olarak. Daha toplanmış değil ne TÜİK ne Sayıştayla ilgili olarak.
Şimdi, Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan geçenlerde dedi ki: "Hepimiz aynı gemideyiz." Gerçekten öyle, hepimiz aynı gemideyiz, dolayısıyla hepimizin bu konularla ilgili olarak sorumlu davranmamız lazım. Fakat hepimiz aynı gemideyiz ama bazılarımız kaptan ve mürettebat, bazılarımız yolcu; farklı katlarda seyahat ediyoruz aynı gemide. Şimdi, kaptan ve mürettebatın sorumluluğu farklıdır; kaptan ve mürettebat o gemiyi sağ salim, karaya oturtmadan hedefine ulaştırmak zorundadır, rotasında seyrettirmek zorundadır. Peki, bu sorumluluk yerine geliyor mu? Şimdi, o tarafına bakalım.
Değerli arkadaşlarım, ilk dört aydaki, 2019'un ilk dört ayındaki vergilerle ilgili tahakkuk tahsilat oranı nedir biliyor musunuz? Bakanlığın açıklaması -bu şişirilmiş bir rakam- yüzde 51. Yani "Ben vergi ödeyeceğim." diyen vatandaşlarımız, şirketlerimiz "Ben vergi ödeyeceğim." diye beyanda bulunmuş, tahakkuk edenin yüzde 51'ini alabilmişiz devlet olarak, Maliye olarak, yüzde 49'unu alamamışız yani yarı yarıya. Tahakkuk-tahsilat oranı ilk defa bu kadar yerlerde sürünüyor, bu kadar düştü ilk defa.
Şimdi, ülke bu vaziyette, vergi toplayamıyor devlet, Bahşili kasabasıyla uğraşıyoruz. Türk lirasından daha fazla döviz mevduatı var, artık insanlar Türk lirasına güvenmiyor, döviz mevduatı hesabı açtırıyor, dolarizasyona uğradık. Bizim gibi ülkeler çift para kullanırlar. Çift para kullanan ülkelerde en büyük tehlike dolarizasyondur, doların yerli paranın önüne geçmesidir. Dolarizasyona uğramış vaziyetteyiz, bununla ilgili hiçbir teklif gelmiyor ama Bahşili kasabasıyla uğraşıyoruz.
İlk dört ayda bütçe 54,5 milyar lira açık verdi. Bu, 2019 yılında öngörülen açığın yüzde 65'ine tekabül ediyor. 80 küsur milyar açık verecekti, şimdiden 54,5 milyar açık verdi;. ki Merkez Bankası kârı ilave edildi, her sene olmaz böyle bir şey; ki bedelli askerlikten gelen gelir ilave edildi, her sene olmaz; ki bina affı, imar affından gelen paralar konuldu, öyle bu hâle geldi, yoksa 100 milyar lirayı geçecekti açık şimdiden ilk dört ayda. İşsizliğin de rekor seviyede olduğunu biliyorsunuz. 8,5 milyon işsizimiz var, 8,5 milyon. Yunanistan'ın nüfusu 10 küsur milyon. Bu hâle gelmiş bir ülkede biz kanun diye bekliyoruz şurada Meclis olarak, şu mübarek saatte, iftar öncesi, ramazan günü, getirile getirile Bahşili kasabasının adının değişmesi geliyor ya da köprüden geçenler bedava geçebilir diye kanun geliyor ama bununla ilgili, Türkiye'nin bu sorunlarıyla ilgili kanun gelmiyor. Bunları görüşmüyoruz, neyle uğraşıyoruz.
CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Torba kanun olduğu için öyle oluyor, adı torba işte.
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - Yani baştan onu da anlattım, torba gelmemesi lazım. Denildi ki burada: "Bu Anayasa değişikliğinden sonra bir daha torba kanun gelmeyecek, olmayacak." Öyle değil miydi?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Tabii, Binali Yıldırım bizzat dedi, bizzat.
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - Torbadan başka bir kanun gelmiyor bu dönemde.
CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - İç Tüzük'ü değiştirelim efendim hep beraber.
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - İç Tüzük'le düzelecek gibi değil Cemal Bey, İç Tüzük'le bu konu düzelmez, İç Tüzük'le düzelmez. İç Tüzük'le bazı şeyleri... Ya, durup dururken ne diye Bakanlar Kurulundan tasarı gelmesini Anayasa'dan kaldırdık? Her yerde, bütün dünyada esas olan yürütme erkinden gelmesidir, ihtiyacın onlar tarafından belirlenmesidir. Niye kaldırdık? Burada, bakanlık yapmış tecrübeli, birikimli insanlar var; soralım bir.
Bakanlıktan kanun gelmesin mi Sayın Bakanım, siz bilmez misiniz Enerji Bakanlığının ihtiyacını? Ben mi bileceğim, siz bileceksiniz, sizden gelecek teklif. Ha, burası yasama organı olarak nasıl bir kanun olacağına karar verecek ama ihtiyacı belirlemesi gereken yer bakanlıktır. Böyle saçma bir şey olmaz. "Anayasa değişikliği yaptık, şimdi İç Tüzük'le düzelteceğiz." Yok öyle bir şey, İç Tüzük'le düzeltemezsiniz. Ayrıca denetim yapılıyordu, denetim görevini yapıyordu Meclis, onu da kaldırmış oluyoruz.
TUFAN KÖSE (Çorum) - Deneyelim, belki olur. Nereden biliyorsunuz?
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - Ekonomiye güven kalmamış. Bakın, birkaç şekli vardır. Ekonomik Güven Endeksi nisan ayında 84,7 iken mayıs ayında yüzde 8,5 oranında azalarak 77,5 oldu, 77,5. Bu, Ekonomik Güven Endeksi. Tüketici Güven Endeksi de 55,3, mayıs ayında 55,3'e düşmüş. Reel Kesim Güven Endeksi 94,7, Hizmet Sektörü Güven Endeksi 79,4, Perakende Ticaret Sektörü Güven Endeksi 89,9, İnşaat Sektörü Güven Endeksi 49,8. Bunlar 100 olması gereken rakamlar, en azından bu değerlere düşmüş vaziyette ve biz geliyoruz burada "Bahşili" kasabasını "Bahşılı" yapıyoruz.
CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Sen de taktın Bahşılı'ya ya.
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - Ya, yapalım tabii ki yapalım ama...
CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Belediye Bahşili...
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - Memleketin aciliyeti bu mudur, vatandaşın ihtiyacı bu mudur, halkın ihtiyacı bu mudur, ülkenin ihtiyacı bu mudur? Allah'tan korkmak lazım ya. Tabii ki yapalım onları ama "Bu memleketin ihtiyacı bu, 600 milletvekili bunun için var." diyorsanız bir şey demiyorum, başka sorum yok o zaman. Yani bu söylenebilecek bir şey mi? Biraz önce saydım, burada hangi kanunları görüştüğümüzü biraz sonra göreceksiniz. Bunlar mıdır Türkiye'nin ihtiyacı? Vatandaş, 8,5 milyon gencimiz işsiz, aç vaziyette, her gün pahalılıktan inim inim inliyor, biz neyle uğraşıyoruz?
NİHAT YEŞİL (Ankara) - Başkanım, onlar YSK'yi düzeltiyorlar, bunu da düzeltirler.
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - Türkiye'nin 450 milyar borcu var değerli milletvekilleri, 450 milyar borcun 300 milyarı bankalar ve özel sektöre ait; aşağı yukarı, yuvarlak rakamlarla konuşuyorum. Bugün bize borç verenler şunu istiyorlar: "Özel sektörün borcunu da devlet üstlensin." diyorlar. Bugün sorun budur. Geliyor mu bununla ilgili bir şey? "Nasıl olacak, nasıl yapılacak?" diye böyle bir sıkıştırma var. "Türkiye bununla ilgili ne yapsın?" diye düşünen var mı? Böyle bir sorun geliyor mu bu Meclisin önüne? Bunu konuşabiliyor muyuz? Konuşulması gerekenler bunlar. Bunun kuralı nasıl olacak? Bu borçlar nasıl ödenecek? Türkiye tekrar borç alabilir vaziyete nasıl gelecek?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlayalım, iftar saati geliyor Sayın Kuşoğlu.
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkanım, toparlayacağız ama toparlamakta zorlanıyoruz hakikaten.
RECEP ÖZEL (Isparta) - Bahşili toparlatmadı.
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - Ekonomideki durumumuz maalesef çok kötü, dış politikada çok zorlanıyoruz, çok sıkıntımız var, toplumsal barış bozulmuş vaziyette, büyük bir sıkıntı içerisindeyiz ve böyle bir dönemde hepimiz aynı gemideyiz, hepimiz bu ülkeyi düşünmek zorundayız; bu ülkenin ihtiyacı olan kanunları bu yasama organının, Türkiye Büyük Millet Meclisinin, bu yüce Meclisin çıkarması lazım, vazifemiz budur. Vazifemizi müdrik olmamız lazım, sorumluluk sahibi olmamız lazım, böyle uydurma maddelerle uğraşmamamız lazım. Benim söylemek istediğim budur.
Çok teşekkür ediyorum. Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)