GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:85
Tarih:29.05.2019

MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 68 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 2'nci maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Sizleri ve kamuoyunu saygıyla selamlarım.

Değerli milletvekilleri; AKP Hükûmetinin iktidara geldiği 2002 yılından bu yana, kendi siyasal kodları ve toplumsal çıkarları doğrultusunda eğitim sistemine yaptığı açık veya gizli müdahalelerin son yıllarda artarak devam ettiği görülmektedir. AKP iktidarlarının eğitime yönelik merkezîleştirme, piyasalaştırma ve kadrolaştırma esaslı müdahalelerinden en çok akademik özgürlük ve üniversite özerkliği etkilenmiştir.

Kuşkusuz, yükseköğretimde özerklik ve özgürlük konusu AKP iktidarlarından önceki hükûmetler tarafından da gündeme alınmamış ve üniversiteler her dönemde iktidarların müdahalelerine maruz kalmıştır. Devlet üniversitelerinde eğitim Kenan Evren cuntasından miras kalan YÖK-AKP iş birliğiyle önce fişletildi, daha sonra 15 Temmuz nimetlerinden yararlanılarak hepsi ihraç edildi. Öğrenciler ve öğretim üyeleri bir yandan devlet eliyle kriminalize edilip polis postallarıyla akademisyenlerin cübbeleri ezilirken diğer yandan "vakıf" adı altında özel üniversiteler ülkenin dört bir yanını kalitesiz ve niteliksiz eğitimle sarıp eğitim ticarileştirmiştir.

Değerli milletvekilleri, şu an Türkiye'de toplam 76 tane vakıf yükseköğretim kurumu bulunmaktadır. Vakıf üniversitelerinin son yıllarda hızlı bir şekilde artış göstermesinin temel nedenleri, her ne kadar kâr amacı gütmeyen kuruluşlar olarak ifade edilse de ticari saikler olduğu ortadadır. Vakıf üniversitelerinin temel finansmanları kurucu vakıf tarafından aktarılan kaynak ve öğrenci harç ücretleriyle gerçekleşmektedir. Vakıf üniversitelerinin kurumlarının bütçesinin hangi kaynaklardan oluşturulduğunun kurumun akademik niteliğiyle doğrudan ilişkisi olduğu söylenebilir. YÖK tarafından 2007 yılında hazırlanan bir çalışma vakıf üniversitelerinin bütçesinin oluşmasında öğrenim ücretlerinin oranını vermektedir. Bu oranlarda birçok vakıf üniversitesinin gelirinin yüzde 90'dan fazlasının öğrencilerden alınan harçlar olduğu görülmektedir. Yine 2018 raporunda değişen hiçbir şey olmamış, öğrenci tabanlı ekonomik gelişim modeli bu kurumların öncelikleri hâline gelmiştir.

Kuruluş amacı gereği finansmanın vakıf kaynakları ve diğer gelirler üzerinden sağlanması gerekirken birçok vakıf üniversitesinin finansmanının öğrencilerden alınan harçlar üzerinden karşılandığı anlaşılmaktadır.

Vakıf üniversitelerinin 2017-2018 öğrenci harç ücretleri incelendiği zaman 90 bin lirayı bulan miktarda öğrencilerden ücret alındığı görülmektedir. Bu bağlamda vakıf üniversitelerinin, amacı dışında, özel üniversite gibi işletildiği apaçık ortadadır. Bununla birlikte piyasa payı büyük olan alanlarda öğrenci gelirlerine ek olarak ürettiği hizmet üzerinden özel bir kuruluş gibi gelir elde eden vakıf üniversiteleri de bulunmaktadır. Bu vakıf üniversitelerinin büyük bir bölümü sağlık alanında faaliyet göstermektedir. Diğer taraftan vakıf üniversitelerinde hukuk ve tıp gibi gelecekteki muhtemel getirisi daha yüksek olan programların kontenjanları tamamen dolarken bazı programların ise boş kaldığı görülmektedir. Yine, akademi niteliği önde olan üniversitelerin kontenjanları yüksek öğretim ücretine rağmen tamamen dolarken akademik niteliği sorunlu olan üniversitelerin kendilerine ayrılan kontenjanları doldurmakta güçlük çektiği görülmektedir. Mesela 105 bin lira öğrenim ücreti olan Koç Üniversitesi Tıp Fakültesi bölümlerinde tüm kontenjanlar dolmaktadır ancak öğretim ücreti 20-30 bin TL civarında olan fen edebiyat fakültesi programları ise boş kalmaktadır.

Vakıf üniversitelerini kalite açısından değerlendirdiğimizde kurumlar arasında önemli farklar olduğu görülmektedir. Ulusal ve uluslararası çeşitli üniversite sıralama sistemine bakıldığında bu farklılaşma açık bir şekilde görülmektedir. Bilime, eğitime, öğretime değil, yine para kazanmaya dayalı bir ticarethane daha kuruluyor. Halkların Demokratik Partisi yeni üniversite kurulmasına karşı değildir fakat Türkiye'deki birçok üniversitenin tabela üniversitesi olmasının ötesine geçmediği, yükseköğretimin hızla özelleştirilip piyasanın kaderine terk edildiği; kamusal, bilimsel, özerk, demokratik karakterinin hızla aşındırıldığı; akademisyen kıyımının yaşandığı Boğaziçi Üniversitesinde olduğu gibi öğrencilerin üzerinde baskıların her geçen gün artırıldığı...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, toparlayın Sayın Gaydalı.

MAHMUT CELADET GAYDALI (Devamla) - ...15 Temmuz darbe girişimi sonrası açığa çıktığı üzere birçok üniversitenin belli sermaye gruplarına veya çarpık zihniyetli gruplara peşkeş çekildiği bir ortamda yeni üniversitelerin kurulması doğru değildir. Eğitimde kaliteyi artırmadan başarılı olmak da mümkün değildir. Bugün her 4 üniversite mezunundan 1'inin işsiz olduğu bir ortamda "vakıf" adı altında yeni bir üniversite açmanın mantıklı bir izahı da bulunmamaktadır. Kantite arttıkça kalite düşer. Mantar gibi türeyen üniversiteler yerine mevcutlar rehabilite edilerek kaliteli eğitimin ve ihtiyaca dönük çalışmaların yapılması daha mantıklı olur.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)