| Konu: | Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 86 |
| Tarih: | 30.05.2019 |
NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Sayın Başkan, değerli vekiller; hemen hemen her konuşmamızda demokrasimizin zayıflığından, yaşadığımız sorunlardan söz ederken en büyük temennimiz, demokrasinin gelişmesi. Ve niçin oturmadığını dile getirdiğimizde kimi zaman aykırı sesler gelmekte. Ama biliyoruz ki demokratik bir toplumun gelişmesi için toplumlar genelde en büyük kıstas olarak sivil toplum örgütlerine, sendikalara üye sayısına bakarlar. Bizler tam tersine, sendikal yaşamı artırmamız gerekirken, sivil toplum örgütlerini güçlendirmemiz gerekirken maalesef sanki engel olmaya çalışıyoruz. Nitekim, baktığımızda OECD ülkeleri arasında en fazla -işçi sayısı açısından- sendikasız olan ülkelerden birisi Türkiye. Türkiye'deki işçilerin yüzde 90'ı sendikalı değil ve bunun yanında darbe anayasasıyla bu sıkıntıları düzeltelim derken daha da zorlaştırmaya çalışmışız. Ve getirdiğimiz aşamada kimi zaman sendika derken işçi, emekçi, alın terinden yana olmamız gerekirken az önce hatibin de söylediği gibi "sendika" denince akla sanki işveren sendikaları geliyor, işveren sendikalarının konfederasyonu akla geliyor.
Şimdi, Türkiye'de AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Nisan 2018'de bir konuşmasında işçi meselesiyle ilgili konuşurken ne diyor: "Bu ülkenin OHAL'le idare edildiği dönemler, şimdi bizim OHAL kararlarını uyguladığımız gibi cereyan etmiş dönemler değildi. Fabrikalar sürekli greve giderler, çalışamaz hâle gelirlerdi. Tüm sanayi kesimine seslenmek istiyorum: Acaba şu anda, bu 7'nci OHAL dâhil, 1 tane fabrikada böyle grev söz konusu mu? Böyle bir şey olduğu anda zaten bizim en büyük tutamağımız ne? OHAL. Anında müdahalemizi yapıyoruz. OHAL çok ciddi bir çözüm kaynağımız oluyor. Ve bu süreç içerisinde Türkiye'de sanayi durmamıştır, yoğun bir şekilde çalışmalar devam etmiştir, hiçbir zaman da bunları durdurmaları mümkün değildir." Bunu patronlarla konuşurken işçilere söylüyor Nisan 2018'de.
Şimdi, düşünebiliyor musunuz "olağanüstü hâl" kavramını genel grevler veya işçi grevlerinin düzeltilmesi için bir çözüm olarak buluyor, sanayicilere sesleniyor.
Yine, krizi bahane edip OHAL'i kullanma dışında, birçok iş dışında grev yasaklarına da her türlü engeli getiriyoruz. İşverene geldiğimizde rüşvet veriyoruz, vergi affı getiriyoruz, teşvik getiriyoruz, prim getiriyoruz, en son, bireysel emeklilik sigortalarındaki fonu bile ayırmaya çalışıyoruz ama işçi söz konusu olunca, halk zaten yok, peşinden de sendikalarla engel oluyoruz.
Daha iki gün önce açlık sınırı açıklandı, yoksulluk sınırı açıklandı; 7 bin lira. Açlık sınırı, asgari ücretin üzerinde. Burada kimse işçilerin durumundan söz etmiyor, işverenden söz ediyor.
Bakın, Sayın Erdoğan tekrar ne diyor 2018'in sonunda, Aralıkta: "Bizimle beraber 'grev' denilen olaylar ortadan kalktı. Şimdi grevler yok. Grev olmuyorsa demek ki işçinin hakkını veriyorsun, hukukunu gözetiyorsun. Öyleyse bu toplumda genelde grevler minimize olmuşsa grevsiz bir toplum meydana getirdik, işçiler mutludur."
Arkadaşlar, bugün ticari taksiye bindiğinizde bile, bir yerden gittiğinizde, polisler oradaysa, akrep oradaysa ya bir hak mücadelesiyle ilgili bir basın açıklaması vardır ya da işçiler kendi haklarını söylüyorlardır. Ama az önce de söylediler "Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı" deniyor, Çalışma Bakanlığı ve sosyal sorumluluk gerektiren işlerden olması gerekirken; 5 siyasi parti, 3 konfederasyon bu konuda anlaşmışken, bir yıl değil, üç yıl uzatılması için talep ederken -ki nitekim defalarca uzatılmış bu, demek ki kanunun kendisinde bir problem var- Bakan, İstanbul'da işçi sendikalarıyla değil, işveren sendikalarıyla beraber ödül alıyor ve ödülün ismi "sosyal sorumluluk". Yani seçimlere gidiliyor, işçilerden söz ediliyor, işçilerin bütün çalışmaları, grevleri olağanüstü hâlle engellenmeye çalışılıyor, insanlar artık evlerinin kirasını ödeyemiyor, insanlar artık çocuklarının öğrenci kıyafetlerini karşılayamıyor, "hak" "sendika" "basın açıklaması" denildiğinde kıyamet kopuyor, siz kalkıyorsunuz, işveren sendikalarıyla beraber ve İstanbul'da seçime giderken fotoğraf veriyorsunuz. Eminim HAK-İŞ, DİSK, TÜRK-İŞ ve Türkiye'deki bütün işçiler, artı, örgütlenemeyen işçiler...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NECDET İPEKYÜZ (Devamla) - Sayın Başkan, bağlıyorum.
BAŞKAN - Toparlayın Sayın İpekyüz.
NECDET İPEKYÜZ (Devamla) - ...ve sendikalı olamayan işçiler, onların önünde engel olan AKP Hükûmetine de gerek İstanbul seçimlerinde gerek birçok şeyde de yeterli cevabı verecektir. Türkiye'de hak, özgürlük ve örgütlenme olmadığı sürece bu iş hiçbir zaman ilerlemez. Ve burada Sayın Bakan, Nuh diyor, peygamber demiyor. Bakın arkadaşlar, sizler, bütün partiler, Komisyon ve konfederasyonlar evet derken Bakan hayır diyor. Gelin, bunu üç yıla çıkaralım.
Teşekkür ediyorum. Saygılarımla. (HDP sıralarından alkışlar)