GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Askeralma Kanunu Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:90
Tarih:18.06.2019

AYDIN ADNAN SEZGİN (Aydın) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; kurumların işleyişini belirleyen kanun ve kurallar zamanın ruhu ve ihtiyaçlarına göre elbette yenilenebilir, yenilenmelidir; böylece onların kurumsal varoluş amaçlarını da güncelleriz.

Kamuoyunda kısaca "yeni askerlik kanunu teklifi" diye bilinen önemli değişiklik teklifini değerlendirirken de bizim esas aldığımız bakış açısı budur; tabii, Anayasa'mızın bağlayıcı hükümlerini ve bu hükümlere hayat veren temel ilkeleri, ulusal değerlerimizi, demokrasi kurallarını asla gözden kaçırmadan. Askerlik, milletimizin olağanüstü değer verdiği bir görev, aynı zamanda anayasal bir vazifedir. Askerlik uygulamasını da çağın ve ülkemizin bugünkü koşullarında yeniden tasarlayabiliriz elbette.

Ülkemiz genç nüfusun büyük orana ulaştığı bir demografiye sahiptir. Savaş teknolojilerinde önemli gelişmeler yaşanmaktadır, silah ve savaş yöntemleri, savunma yöntemleri hızla değişmektedir, gitgide sıklaşan bedelli askerlik uygulamaları da işte, bu iki gerçeğin bir neticesidir. Ancak kalıcı bedelli askerlik, yığılmayı eritmek için çok sakıncalı bir yaklaşımdır. Milletimizin askerliğe atfettiği değeri, onu millî bir görev ve onur sayan anlayışı temelden sarsabilir. Üstelik son derece önemli bir anayasal ilkeye, Anayasa'mızın eşitlik ilkesine çok açık bir şekilde ters düşmektedir. Mevcut teklifte olduğu şekliyle mali güç esasına dayalı bir ayrım olarak bedelli askerlik uygulamasının kurumsallaşması gerçekten mahzurludur. Bu durumda zorunluk askerlik sadece yoksulların, bedeli ödemeye gücü yetmeyenlerin tabi olduğu bir uygulama hâline getirilmiş oluyor. Böylece anayasal eşitlik imha edilir, eşitsizlik yasallaştırılır. Bu anlayış askerliği millî bir görev ve iftihar vesilesi olmaktan çıkartır; dar gelirlinin, yoksulun tabi tutulduğu bir angarya hâline dönüştürür; bu, ayrıştırıcı ve parçalayıcıdır. Gelin, bu tehlikeyi önleyelim, hangi gelir grubuna mensup olursa olsun her genç erkek vatandaşımızın istifade edeceği bir formül bulalım. Zaten tehlikeli bir şekilde ayrışıp kutuplaşmış, iktidar tarafından kutuplaştırılmış milletimizi bir de bu açıdan sarsmayalım.

Önümüzdeki teklifin 45'inci maddesinin 2'nci fıkrası da olağanüstü ölçüde sakıncalıdır. Bu fıkra, anayasal eşitliğin tek kişinin irade ve eğilimlerine feda edilmesini ifade etmektedir -tırnak içinde söylüyorum- maddenin bir unsuru, "Cumhurbaşkanınca gerekli görülen sahalarda" ibaresi çok tehlikeli bir muğlaklık içermektedir. "Sayın Cumhurbaşkanı acaba kendisine mahsus, kendisine bağlı özel güçler mi oluşturmak istiyor?" sorusu ister istemez akıllara düşmüştür. Bunun bazı otoriter sistemlerde, tek adam düzenlerinde örneği vardır.

Ülkemizdeki yeni rejimin mevcut koşullarında bu 4'üncü maddenin uygulamasında mutlaka ve mutlaka Türkiye Büyük Millet Meclisine onay yetkisinin tanınması gerekmektedir. Yine, Sayın Cumhurbaşkanına münhasır yetki tanıyan tasarının 4'üncü maddesi yasama yetkisinin Türk milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisine ait olduğunu vazeden Anayasa'nın 7'nci maddesine aykırıdır. Bu yetki devredilemez bir yetkidir. Oysa 4'üncü madde Anayasa hükmü olmanın ötesinde demokrasinin evrensel kuralı olan bu ilkeyi iğdiş etmektedir. Bu nedenle tasarıdan çıkarılmalıdır veya meşru, demokrasiye uygun bir içeriğe kavuşturulmalıdır.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)