| Konu: | Askeralma Kanunu Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 90 |
| Tarih: | 18.06.2019 |
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Türk milletinin yapısıyla özdeşleşmiş askerliği yeniden düzenleyen çok önemli Askerlik Kanunu'nu görüşüyoruz. Askerlik deyince akla asker ocağı gelir. Her Türk'ün çeşitli hatıralarının olduğu asker ocağı herkesle bir ve eşit olunduğunun idrak edildiği, sivil hayatta sahip olunan tüm unvanların ve statülerin geçici olduğunun anlaşıldığı, pek çok insanın ham iken piştiği ve kendini bulduğu bir ocaktır. Onun için Türk milleti nezdinde asker ocağı peygamber ocağı olarak düşünülmüştür. Onun için her Türk, askere giderken düğüne gidermiş gibi gider, uğurlanır ve askerliği tarif ederken Türk istiklal ve cumhuriyetini, Türk vatanını korumak ve kollamak için harp sanatını öğrenmeyi ve yapmayı mükellefiyeti olarak kabul eder yani askerlik Türk milleti için bir mükellefiyettir.
Milattan önce 209 yılında ilk defa Mete Han döneminde ortaya çıkan düzenli ordu, yaklaşık iki bin iki yüz yirmi sekiz yıllık bir geleneğe sahiptir. Dünya orduları içinde çeşitli muharebe usullerini en iyi bilen ve uygulayan Türk askeri, iman, cesaret ve kabiliyetiyle büyük zaferlere imza atmıştır. Türk ordusu, bu imajını iyi eğitilmiş asker ve teknolojik üstünlüğü sağladığı sürece devam ettirmiştir.
Değerli milletvekilleri, yeni askerlik sisteminde birçok değişiklik var, askerlik süresi kısaltılıyor. Değişik yıllarda askerlik süreleri yirmi dört ay, yirmi ay, on sekiz ay, on beş ve on iki ay olarak uygulanmıştır. Şimdi ise bu süre altı aya indirilmektedir. Altı ay olmasının sebebi gerçekten anlaşılamamıştır. Bu sürenin eğitim açısından askerlik mükellefiyetini yerine getirmede yeterli olup olmayacağı çok iyi hesaplanmış mıdır? Askerliğin altı aya indirilmesi sonucunda terhis olacaklardan sonra ordumuz yükümlü sayısı bakımından, özellikle muharip güç açısından bir sıkıntı yaşayacak mıdır? "Konu üzerinde bütün yönleriyle her alanda ihtiyaç duyulan yükümlü sayısı ve benzeri faktörler göz önüne alınarak matematiksel bir model çıkarılmış ve simülasyon çalışmaları yapılmış mıdır?" sorusunu sormuştum ancak bu konuda Sayın Komisyon Başkanının cevabını tatminkâr bulmadığımı ifade etmeliyim.
Daha önceki sayın konuşmacılar bu konuda endişelerini dile getirdiler. Bizim endişelerimiz tarihimizde ordumuzla ilgili yapılan bazı plansız uygulamaların kötü sonuçlarından kaynaklanmaktadır.
Değerli milletvekilleri, II. Mahmut döneminde yeniçeri isyanları ve zafiyetleri sonucunda kapatılan yeniçeri ocaklarının yerine "vaka-i hayriyye" diye bilinen asâkir-i mansûre-i Muhammediyye kurulmuştur. Araştırmacılar plansız yapılan bu değişikliğin o an için Osmanlı Devleti'ni askerî anlamda zor duruma düşürdüğünü, Mora ve Yunanistan isyanları, Navarin'de donanmamızın yakılması gibi olaylara sebep olduğunu yazarlar.
Benzer sonuçları doğuran başka süreçler de vardır. İkinci Meşrutiyet'in ilanından sonra, 1912 Balkan Savaşları esnasında iç siyasi çekişmelerin ordu içine sıçraması ve bu sorunu çözmek adına seferberlik öncesi 70 bine yakın asker terhis edilmesi savaşın kaybedilmesinin ana gerekçesi olmuştur.
Yakın siyasi tarihimizde ise, hatırlanacağı gibi, çuval hadisesinden Ergenekon tutuklamalarına kadar bir dizi gelişme yaşanmış ve 15 Temmuz hain darbe kalkışması da 2003 yılından itibaren yaşanan gelişmelerin son noktası olmuştur. Hepsinde de doğru yönetilmeyen süreçlerin doğurduğu acı sonuçları görebiliyoruz.
Eğitim ve süresinin de önemiyle ilgili bir örnek vermek istiyorum. 1877-1878 yani 93 Harbi'nde doğuda Gazi Ahmed Muhtar Paşa komutasında Ruslara karşı mücadele vermekteyiz. Bu savaşı, muharebeleri çeşitli açılardan ele alan ve hatıralarını yazan Mehmed Ârif Bey "Başımıza Gelenler" isimli kitabında, muharebelerin çoğunda askerlerimizin çoğunluğunun topuk ve kalçalarından kurşun yediklerini yazar. Çok basit olarak gördüğümüz yat kalk eğitimini iyi almamış askerler, yatmayı bilmedikleri için yaralanmış ve savaş dışı kalmışlardır. Anlatmak istediğim şey, eğitim bir süreçtir, zaman gerekir, onun için bu değişiklikleri çok iyi düşünmek gerekmektedir.
Ayrıca, bedelli askerlik uygulamasının sürekli hâle gelmesinin doğru olmadığını düşünüyoruz. Parası olanların yükümlülüklerini bir ayda tamamlamaları, diğerlerinin altı ay askerlik yapacak olmaları ve uygun görülmeleri hâlinde ikinci altı ay askerlik yapmaları önerilmektedir. Bu farklılıklar, askerliği vatani bir görev olmaktan çıkararak, ordu-millet ilişkisini tamamen mekanik bir hâle getireceği kaygısı oluşturmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Filiz, son cümlelerinizi alayım.
İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Devamla) - Bitireceğim.
Değerli milletvekilleri, kanun teklifinin 8'inci maddesiyle ordumuzda yeni oluşturulacak bir statü olan yedek astsubayların seçimi düzenlenmektedir. Meslek yüksekokulu mezunlarının eğitim düzeyi açısından askerlikte karşılığı olabilir diye düşünüyorum ancak ordumuzda 67.646 sayıda astsubay bulunmaktadır. Gerçekten yedek astsubaylığa ihtiyaç var mıdır? Ayrıca, astsubay olma kriterleri ve astsubaylık nitelikleri göz önüne alındığında "Daha önceden astsubay okullarında eğitim alarak bu göreve gelenler ile şimdi sadece meslek yüksekokulu mezunu olup askerlik hizmeti sırasında bu görevi ifa edenler arasında nitelik farkıyla birlikte verimli bir hizmet oluşturulabilecek midir?" sorusuyla konuşmamı tamamlıyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)