| Konu: | Askeralma Kanunu Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 91 |
| Tarih: | 19.06.2019 |
HDP GRUBU ADINA NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Sayın Başkan, öncelikle size teşekkür ediyorum duyarlılığınızdan dolayı.
Değerli milletvekilleri, bedelli askerlik kavramı her seçim döneminde veya kriz dönemlerinde veya yoğun talep dönemlerinde gündemimize gelmekte, bu konuda ne yapılacağı tartışılmaktadır. Bildiğiniz gibi, Türkiye'de erkekler için askerlik zorunlu bir görev ve birçok insan, okumuş, çalışan, birikimli insan yaşamının belli bir kesiminde bir mesafe koymakta, mesleklerini de icra etmeden, tümüyle bu görevi yerine getirmeye çalışmaktalar. Son yıllarda ne oldu? İnsanlar askere gitmemek için olabildiğince erteleme yollarına girdiler, bakaya durumuna düştüler ve buradan, yurt dışında olanlar için dövizle ilgili bir düzenleme diye başlayan bu süreç giderek yaygınlaştı, her Meclis döneminde bedelliyle ilgili tartışmalar Meclisin gündeminde oldu. Millî Savunma Bakanı Sayın Hulusi Akar diyor ki: "Eğitim aşamasında ve rütbe aşamasında, aslında biz askerlikte bir eşitlik getirmiş olduk." Belki de bir eşitlik gelmiş oldu ama şu anda, yapılan düzenlemeyi aslında biz siyasetçilerin nasıl okuması lazım? Yeni getirilen mantıkla eğitimde eşitlik olsa bile, ekonomide bir eşitlik sağlanmıyor. "Her fakir, her yoksul askerlik yapacak." gibi bir sonuç çıkıyor ortaya çünkü "Parası olan verecek, parası olmayan askerlik yapacak." gibi bir kavram çıkıyor. Meclisin görevi, aslında dezavantajlı olan, yoksul olan insanların yanında olmaktır. Türkiye'yi üçe ayırırsak, en üst veya üst tabakadaki insanlara bakarsak, istatistiklere göre kabaca 100 bin liranın üzerinde geliri olanlara bakarsak: Bunlar bir ay askerlik yapıp bedelini ödeyecekler, yararlanacaklar. Orta gelir tabakasına bakarsak: Bunlar da daha çok, para ödeyemeyecek durumda olacaklar ya kredi çekmek zorunda kalacaklar ya da para vermedikleri için altı ay askerlik yapmak zorunda kalacaklar. Peki, en düşük durumdakiler ne olacak -Türkiye'deki her konuşmacı, her seferinde ekonomiyle ilgili konuştuğumuzda yoksulluğu dile getiriyoruz, işsizliği dile getiriyoruz- bunlar ne yapacak? Altı ay dışında, tekrar altı ay ek bir süre yapacaklar ki ayda 2 bin liraya tekabül eden bir harçlık alsınlar diye düşünülüyor. Bu durumda ne oluyor? Daha çok, yoksullar askerliği yine yapmak zorunda bırakılmış oluyor. Parası olan gelecek, bu işten kurtulmuş olacak. Bu, gerek yasalarımız açısından gerekse eşitlik ilkesine birçok açıdan aykırı bir düzenleme.
Bir diğer konu ne? Türkiye'deki bu gelir gruplarına göre dağıtsak, bunların sayılarına baksak bir yığın istatistik çıkarıp paylaşabiliriz. Buradan gelecek olan gelir gerçekten katkı mı sağlayacak? Hesapladık biz, binde 1 oranında bir katkısı oluyor, hiçbir katkısı yok. Ama Türkiye'nin askerî harcamalarına baktığımızda, Türkiye askerî harcamalarını -Çin'den sonra- en fazla artıran ülke konumunda. Bunu niçin söylüyorum? Sürekli istikrarsızlık, sürekli gerginlik yaratırsanız savunma bütçesine sürekli para ayırmak zorundasınız. İlk hükûmetler kurulduğunda AKP döneminde, nasıl ki "İşkenceye sıfır tolerans." deniyordu... Bir diğer "sıfır" kavramı niçin kullanılıyordu? Komşularla sıfır problem, hiçbir sorun olmayacak ama bakıyoruz ki bütün komşularla problem olduğu gibi, harcamalarımız da giderek artmakta. Bir taraftan da bu yoksullar para bulmak için bankaya gidip kredi çekmek zorunda kalacaklar.
Arkadaşlar, gerçekten ben merak ediyorum, evlilik paketleriyle ilgili reklamlar düzenliyor bankalar, tarımla ilgili reklamlar düzenliyor, askerlikle ilgili para için nasıl bir reklam düzenleyecekler veya ödeyemezse ne olacak? Şu anda biliyoruz ki birçok kredi kartı, birçok tüketici kredisi ödenemiyor, birçok çiftçi borcunu ödeyemiyor. Ne yapacaklar peki? "Hadi, borcunu ödeyemiyorsun, tekrar askere gel." Böyle mi diyeceğiz? Böyle bir şey olmaz. Tam tersi, bunlara, bizim yoksul ve dezavantajlı kesimlere destek olmamız lazım, dezavantajlı kesimlere sahip çıkmamız lazım ve dün de belirtmiştik, biz zaten askerliğin zorunlu olmasına karşıyız.
Bir taraftan da kamu harcamalarının karşılanması için bu sistem getirildiği gibi, ordunun önemli bir kısmının profesyonelleştirilmesi gerekir. Bu ek altı aylık sürede bunlar nasıl profesyonelleştirilecek? Zaten yoksullardan gelmiş oluyor.
Türkiye'de savunmayla ilgili yapılan bu harcamalar, hesaplamalara göre, yüzde 46 oranında artmış ve bu AKP döneminde artmış. Kişi başına askerî harcama rakamları daha önce, 1988 yılında 51 dolar iken şu anda -2015 en yakın hesaplama tarihi- 202 dolara dönüşmüş ve bunlar, hepsi bizim cebimizden çıkmakta. Askerî harcamalar hızla artarken insanlar cebindeki parayı hesaplayıp markete gittiğinde ne yapacağını tartışıyor ve anımsarsınız, daha önceki dönemde de konuştuk, patates meselesi, soğan meselesi gibi; şu anda en çok konuşulanlardan birisi de kıraathaneye de gitseniz, herhangi bir yere de gitseniz insanlar S400'ü konuşuyor, insanlar F35'i konuşuyor, bütün bunlarla ilgili hesaplamalar yapılıyor. İnsanlar döviz kuruna bakarken "Acaba bu S400 nasıl olacak, ne edecek?" diye hesaplıyor. "Sıfır problem" dediğimiz de de gerçekten bir gelgit yaşıyoruz. Daha önce Rusya'yla çok iyi dosttuk, problem yaşadık, şimdi tekrar dost. Suriye'yle çok iyi dosttuk, problem yaşadık, tekrar problem. Suudi Arabistan'la iyi dosttuk, tekrar problem, tekrar iyi dostluklar. Bütün herkesle gelgitler olduğunda artık, bizim vatandaşlarımız gerçekten şaşırmış durumda. Bu, savunmayla ilgili; kiminle dostuz, ne yapacağız, kim düşman, onu bile karıştıracak düzeye geldik. En önemli şey askerî harcamalarda, bir ülke barış için hizmet etmiyorsa, sürekli kaygı düşünüyorsa silaha para yatırır veya bir iktidar -sürekli kalmak- için kendi iktidarını korumak istiyorsa barış dışında, sürekli savaş söylemini gündemde tutuyor, sürekli gerginliğini gündemde tutuyor. Eğer biz dünyaya da bakarsak daha demokratik adımları, daha barışçıl söylemleri olan ülkelerde savunma bütçesi daha azalıyor, dezavantajlı insanlar daha da yararlanıyor. Az önce belirttiğim gibi, yoksulluktan söz ediyoruz, yoksulların var olduğunu savunuyoruz, "Altı ay yap." diyoruz, "Altı ay daha yaparsan sana ayda 2 bin lira para verilir." diyoruz. Sorun para vermek değil, yoksullukla mücadeledir, yoksulluğu önlemektir. Biz yoksulluğu önlemekle ilgili politika geliştiremezsek nice bedelliler çıkarırız, nice bedelli uygulamalar çıkarırız. Bunu düzenlememiz lazım. Yoksa bedelli olan ne oluyor? Afyon'da oturan, Denizli'de oturan, Batman'da oturan, Siirt'te oturan, Şırnak'ta oturan... Bunlar, bu Mecliste oturanlar, parası olanlar için mi düzenlemeler yapıyorlar? Bizim onlar için bir düzenleme yapmamız lazım.
Bir diğer konu: Burada -yani zaman biraz daralıyor- er dediğimiz kişi genelde, şu anda bile en zor şartlarda hizmet veren ve yerine getirmeye çalışandır çünkü bekleyemiyor da bir an önce askere gidip tekrar normal -evliyse, çiftçiyse neyse- yaşamına dönmek istiyor. 15 Temmuzda Yazgülü Aldoğan'a yazılan bir mektup var. Ahmet Özdemir, Çorumlu, beş günlük asker. Hemen emir veriliyor: "Çık dışarı, havaalanına doğru, İstanbul Atatürk Havaalanına..." O zaman hatırlarsınız, IŞİD'in bir saldırısı olmuştu. Diyor ki: "Tekrar bir şey mi var?" Ve orada yakalanıyor, müebbet, cezaevinde şu anda ve problemini yansıtmak için gazetelere yazı yazıyor. Bunu niçin anlatıyorum? Yoksullar, dezavantajlılar her dönem mağdur oluyor. Peki, o dönem ne oldu? Üst rütbeliler yakalanmadı veya neydi? Adil Öksüz gibi kişiler yakalandı, tekrar kayboldular ve uçup gittiler ama erler içeride. Bunlara ait bir düzenleme yapılmazsa, barışla ilgili söylemler gelişmezse buna benzer problemler çok artacak.
Bütün siyasi partiler yanılmıyorsam tekrar bir konsensüs geliştirdiler. Bu hazırlanan taslakta Cumhurbaşkanıyla ilgili, 45'inci maddeyle ilgili bir düzenleme vardı. İşte, Cumhurbaşkanının barışta, olağanüstü hâlde, seferberlik hâllerinde, savaşta, gerekli gördüğünde kişileri askerlikten muaf tutması için bir düzenleme vardı, yanılmıyorsam bir düzenleme yapılmış.
Arkadaşlar, bunu hazırlayanlar, bir taraftan Cumhurbaşkanına "Başkomutan" diyorlar, Başkomutanın tanımını getiriyorlar. Başkomutan kalkacak, birilerini askerlikten muaf tutacak. Bir taraftan da Cumhurbaşkanı onayıyla -bu, herhâlde kendisinin bilgisi dışındadır çünkü bilse bunu hazırlayanlara kızar- bir ay para vermemek için muaf tutulacak. Koskoca bütçe var ya, her yemeği bile şeydir ya... Onların parasını vermeyecek, bunu şey yapacak. Bu ayrıcalıklardan vazgeçmek lazım. Yapılması gereken, bütünüyle -bu ikinci bölüm üzerinde konuşulan şeyler ve dün de belirttiğimiz gibi- vicdani reddin tanınması dâhil, askerî harcamaların artırılması değil, komşularla iyi ilişki içerisinde ve ülkenin içinde de barış söylemi... Herhangi bir yasal düzenleme yapacaksak herkese eşit şekilde ulaşmamız lazım, parası olana ayrıcalık değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın İpekyüz, son cümlenizi alayım.
NECDET İPEKYÜZ (Devamla) - Ha, düzenleme yapmak lazım, zorunlu askerlikte düzenleme yapmak lazım ama mağdur olan, dezavantajlı kesimleri de gözetmemiz lazım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)