| Konu: | Askeralma Kanunu Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 91 |
| Tarih: | 19.06.2019 |
FERİDUN BAHŞİ (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 69 sıra sayılı Askeralma Kanunu Teklifi'nin 32'nci maddesinde verdiğimiz önerge üzerine İYİ PARTİ Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Doğu Akdeniz'de keşfedilen doğal gaz ve petrol yataklarının ardından Türkiye'nin hem kendi hem de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin hak ve çıkarlarını korumak için yaptığı hamleler karşısında ilk etapta Güney Kıbrıs, Yunanistan, İsrail ve Mısır eksenli ittifak oluşturulduğu görülmüş, ilerleyen aşamada ise bu ittifaka İtalya, Fransa ve Amerika da dâhil olmuştur. Tespit edilen doğal gaz ve petrol sahalarının paylaşım problemleri sebebiyle başta Doğu Akdeniz sahası olmak üzere, dünyanın her yerinde ekonomik ve siyasi alanda yeni ittifaklar oluşmaya, altmış yedi yıllık NATO üyesi Türkiye'nin de dışlanmaya başladığı görülmektedir. Doğu Akdeniz havzasında her geçen gün yeni enerji sahalarının keşfedilmesi, küresel güçlerin de bölgeyle ilgilenmesiyle oluşan ittifaklar tarafından Türkiye güneyden kuşatılmaya başlanmıştır.
Değerli milletvekilleri, Türkiye 16 Şubat 1952'te NATO'ya üye olarak Batı Blokunda yerini almış olmasına rağmen, daha ilk yıllardan itibaren ilişkileri sorunlu olarak devam edegelmiştir.
Kıbrıs Türklerine karşı soykırım hâlini alan Kıbrıs sorununu 1974'te Barış Harekâtı'yla çözmeyi hedefleyen Türkiye, 1974 Barış Harekâtı'ndaki mali yükümlülüğü ve ambargoları dahi göze aldığı hâlde asla adada yaşayan Türk halkının güvenliğini, egemenliğini ve hakkını pazarlık konusu yapmamıştır. Bugün, adada barışı, adada yaşayan Türk toplumunun güvenliğini sağlamak amacıyla Türk Silahlı Kuvvetlerini temsilen bulunan unsurların görevi "Kıbrıs'ta güvenilir bir barış anlaşması sağlanana kadar sorumluluğuna verilmiş olan bölgede garantör devletlerden biri olan Türkiye'nin hak ve menfaatlerini, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin varlığını ve toprak bütünlüğünü korumaktır." şeklindedir.
Değerli milletvekilleri, Arap Baharı olaylarının 2011'de Suriye'ye sirayetinden sonra Akdeniz havzasında yaşanan güvenlik ve ekonomik boşluk Rusya tarafından hızla doldurulmaya başlanmıştır. 2011'den itibaren Suriye olayları nedeniyle ABD ve Rusya'yla defalarca karşı karşıya gelen Türkiye'nin, yetmiş yıla yaklaşan Kıbrıs sorunu ve Doğu Akdeniz'de tespit edilen doğal gaz ile petrolün paylaşım mücadelesinde, âdeta yol ayrımına geldiği görülmektedir. Türkiye'nin Rusya'yla imzaladığı S400 füze savunma sistemini bahane eden Amerika, F35 programından çıkartmakla, satın aldığı F35'leri teslim etmemekle tehdit ederek Türkiye'yi köşeye sıkıştıracağını zannetmektedir, her geçen gün de baskıyı artırmaktadır.
Türkiye, Rusya'yla stratejik ilişkilerini yoğunlaştırırken bu süreçte gözden kaçırılmaması gereken bir husus var ki çok önemlidir. Rusya, 21/3/2014 tarihinde Kırım'ı ilhak ettiğini resmen ilan etmiştir. Bu süreç yaşanırken Rusya'nın aynı zamanda Akdeniz'deki donanma kuvvetini de artırdığı görülmektedir. Önemli miktarda donanması Akdeniz'de olan Rusya'nın Kıbrıs Rum kesiminde yer alan limanlardan da yararlandığı, Kıbrıs Rum kesimine ciddi yatırımlar yaptığı ve Rum şirketlerine ekonomik kaynaklar sağladığı bilinmektedir. Dolayısıyla Türkiye, Rusya'yla askerî ve stratejik iş birliğini geliştirirken bu hususlara fazlaca dikkat etmek zorundadır.
Değerli milletvekilleri, Türk dünyasının kanayan yarası Doğu Türkistan sorunu nedeniyle, Çin, İran ve Rusya'nın da Suriye, Kıbrıs Rum kesimi ve Yunanistan'la hâlen var olan ilişkiler nedeniyle, Türkiye'nin, ulaşabileceği varsayılan stratejik ortaklık oluşumunda bu problemleri yaşayacağı muhakkaktır. Bu nedenle, zor ama başarılması mümkün olan bir süreç de Türkiye'yi beklemektedir.
Değerli milletvekilleri, ABD'nin Türkiye'yi tehdit mektubuna bugünlerde cevap verildiğini basından okuduk. ABD daha önce de benzer şekilde mektupla Türkiye'yi tehdit etmiştir. Kıbrıs olayları nedeniyle, ABD Başkanı Johnson'ın, 1963 yılında Türkiye'yi tehdit eden mektubu karşısında, dönemin Türkiye Başbakanı İsmet İnönü "Dünya yeniden kurulur, Türkiye de o dünyadaki yerini alır." cevabını da dünya siyasi literatürüne geçirmiştir. Bu, her hâl ve şartta Türkiye'nin kendine uygun taraf olan müttefiki bulmaya muktedir bir ülke olduğunu göstermektedir.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)