| Konu: | İYİ PARTİ Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 92 |
| Tarih: | 20.06.2019 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYDIN ADNAN SEZGİN (Aydın) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Doğu Türkistan'da yaşayan Uygur Türkleri, totaliter Çin rejimi tarafından giderek artan bir baskı ve zulme tabi tutulmaktadır. Bu vahim durumu bu kürsüden defalarca seslendirdik, birçok önerge verdik. Soydaşlarımız ağır, vahim ve kitlesel insan hakları ihlalleri nedeniyle tarihlerinin en kötü dönemini yaşamaktadır. Aslında, Çin'in diğer bölgelerinde yaşayan tüm Müslüman topluluklar aynı dertten muzdariptir.
Birleşmiş Milletler Irk Ayrımcılığının Ortadan Kaldırılması Komisyonunun 30 Ağustos 2018 tarihli raporuna göre, tecrit ve baskı kamplarında 1 milyon civarında Uygur Türkü bulunmaktadır. Uygur Türkleri "terörizmle mücadele" gerekçesiyle kamplara hapsedilmekte, işkence ve kötü muameleye maruz bırakılmaktadır. Çin diktatörlüğü bu kampları gizleme ihtiyacını dahi artık hissetmemektedir. "Yeniden eğitim kampları" olarak adlandırılan kamplarda, aralarında birçok münevverin ve akademisyenin de bulunduğu soydaşlarımızın insan hakları ve temel özgürlükleri imha edilmektedir. Dünyaca ünlü Uygur yazar Nurmuhammet Tohti birkaç gün önce bu kampların birinde maalesef hayatını kaybetmiştir. Müstebit Çin yönetimi, soydaşlarımızı sadece kamplarda değil, günlük hayatlarında da ayrımcılık, baskı ve şiddete maruz bırakmaktadır.
Doğu Türkistan'daki ağır ve kitlesel insan hakları ihlalleri çeşitli uluslararası kuruluşlar ve örgütler tarafından yayımlanan raporlarda da defalarca teyit edilmiştir. Ortada gerçek bir sorun vardır. Her şeyden önce burada ağır, vahim ve kitlesel insan hakları ihlalleri yaşanmaktadır. Bu sorunun ele alınmasını ve ülkemizin çözüme yönelik ne gibi bir katkısı olabileceğinin ortaya konulmasını istiyoruz.
Birleşmiş Milletler ve çeşitli uluslararası örgütlerin raporlarından söz ettim. Ayrıca, çok sayıda devletin, Çin rejimini ve bu zulmü eleştiren açıklamaları, itirazları mevcut. Konudan kendisini birinci derecede sorumlu hissetmesi gereken Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ise en hafif tabiriyle ürkek olarak nitelendirilebilecek bir tutum izliyor. Çok sayıda uluslararası örgüt ve devlet yüksek sesle itirazlarını dile getirirken Türkiye'de iktidar maalesef konuyu seslendirmekten dahi geri durmakta, esef verici gelişmelere gerekli tepkiyi verememektedir. Dışişleri Bakanlığı konuyla ilgili soru önergelerine özensiz ve yetersiz yanıtlar vermeye devam ediyor. Türkiye'nin ve Sayın Cumhurbaşkanının İslam İşbirliği Teşkilatı Zirve Dönem Başkanı olduğu son üç yılda bu teşkilat da sorunu ciddi bir şekilde ele alamamıştır, aksine geçtiğimiz mart ayında gerçekleştirilen ve ülkemizin de temsil edildiği 46'ncı Dışişleri Bakanları Konseyinde konuyla ilgili olarak kabul edilen vahim bir kararda şu ifadeler kullanılmıştır: "Konsey -yani İslam İşbirliği Teşkilatı Dışişleri Bakanları Konseyi- Çin Halk Cumhuriyeti'nin daveti üzerine gerçekleşen genel sekreterlik heyetinin ziyareti çerçevesinde ortaya çıkan sonuçlardan duyduğu memnuniyeti ifade eder -memnuniyetini ifade eder- Çin Halk Cumhuriyeti'ne Müslüman vatandaşlarına sağladığı hizmetlerden dolayı takdirlerini belirtir -takdirlerini belirtir- İslam İşbirliği Teşkilatı ile Çin Halk Cumhuriyeti arasındaki iş birliğini daha da ileri taşımayı arzu eder." Bu kararda "Uygur Türkü" veya "Doğu Türkistan" tabirleri kullanılmamış, yaşanan baskı ve zulümden bahsedilmemiş, bilakis Çin yönetiminin Müslüman vatandaşlarına sağladığı hizmetlerden dolayı övülmüştür. Değerli milletvekilleri, Sayın Cumhurbaşkanının Zirve Dönem Başkanı olduğu bir dönemde bu ifadelerin bu sonuç bildirgesinde yer alması hazin değil midir? Bu ifadelere karşı Hükûmetimizin kamuoyuna yansıyan bir tepkisine henüz rastlanmamıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın lütfen Sayın Sezgin.
Buyurun.
AYDIN ADNAN SEZGİN (Devamla) - Teşekkür ederim.
Bu, ne yazık ki bizim İslam İşbirliği Teşkilatı içindeki gücümüz ve itibarımız açısından da üzücü bir durumdur.
Sayın Cumhurbaşkanı birkaç gün önce Çin diktatörüyle görüşmüştür. Bu görüşmede Uygur kardeşlerimizin tabi tutulduğu zulüm gündeme getirilmiş midir? 2 Temmuzda Çin'e bir ziyaret gerçekleştirecek olan Sayın Cumhurbaşkanı, Çin Devlet Başkanıyla yapacağı görüşmelerde konuyu gündeme getirecek midir? Uygur Türklerine karşı zulmün sona erdirilmesi için sonuç almaya dönük bir yaklaşım izlenecek midir?
İşte bu konuları ele almak Türkiye Büyük Millet Meclisinin asli görevleri arasındadır. Meclis araştırması yapılmasını son derece önemsiyoruz. Yüce Meclisi soydaşlarımıza sahip çıkmaya davet ediyoruz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)