GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Askeralma Kanunu Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:92
Tarih:20.06.2019

AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) - Sayın Başkan, kıymetli arkadaşlar; askerlik yasasını görüşüyoruz, üçüncü bölümdeyiz.

Askerlik yasasının Meclise geliş sürecine ilişkin olarak arkadaşlarımız değerlendirme yapıyorlar. Sosyal medyada, farklı mecralarda siyasi angajmana yaslanan değerlendirmeler yapanlar oldu muhakkak ama biz herhâlde Orta Çağ felsefecileri gibi, skolastik bir yaklaşımla sosyal medyaya bakarak amel edecek değiliz, Mecliste ne olduğu önemli. Meclisi milletimiz takip ediyor, bakıyor, Mecliste siyasi partiler güzel bir müzakereyle ortak bir şekilde bu yasayı geçirmeye çalışıyorlar. Dolayısıyla somut gerçeklik, herkesin müşahede ettiği, bizatihi olayın cereyan ettiği yerde yaşanan gerçeklik, siyasi partilerin askerlik yasasına ilişkin ortak bir çalışma sergilemeleridir.

Askerlik yasası çok önemli bir yasa. Toplumun ortak kaderi ve geleceğine ilişkin, en temel kuruma ilişkin, kurum üzerine bir yasa. Dolayısıyla böyle bir mutabakatın ve müzakerenin aranması her yasa için gerekli ama askerlik yasası için ayrıca ehemmiyetli. Biz de bu ehemmiyeti biliyoruz ve bu çerçevede bir süreç yürüttük. Biraz önce Kıymetli Haydar kardeşimiz de ifade ederken o sürece ilişkin bilgi verdi. Yasa geldi, Komisyonda, evet, çok hızlı bir şekilde geçti. Ama yasaya ilişkin siyasi partilerin değerlendirmeleri vardı, biz bütün bu değerlendirmeleri çok değerli gördük, onları aldık, onlar çerçevesinde tekemmül ettirmeye çalıştık.

Mükemmel yasalar yapılmaz çünkü mükemmel, gerçek dünyaya ilişkin değildir. Dostoyevski bugün yaşasa ve "Karamazov Kardeşler"i bir daha yazmaya kalksa herhâlde değiştirirdi. Ama insan elinden çıkma yasaların mevcut şartlar çerçevesinde, ortak bir akılla, en iyisini yapmaya çalışma şeklinde bir anlayışla yürütüldüğünü unutmayalım, biz de bunu yapmaya çalışıyoruz. Yarın ihtiyaç doğarsa ona ilişkin değişiklikleri de yine müzakere çerçevesinde yürütürüz.

Askerlik Yasası mühim dedik. Askere gidenler bilirler -buradaki arkadaşların, erkeklerin çoğu gitmiştir muhakkak- askere giderken insanlar farklı kimlik, kişilik, anlayış, görüntü içerisindedirler. Girerler, o elbiseyi giyince bir anda bütün o farklılıklar silinir, uniform bir yapı teşekkül eder. Üniformanın meslekle olan ilişkisi, anlamı, buna ilişkin müktesebat, ayrı bir bahis ama bu uniform yapı, bu farklı kimliklerin, görüşlerin ortadan kalkarak insanların bir meslek esasında ortak hâle gelmeleri bize bir şeyi işaret ediyor; başka mesleklerde olmayan, askerliğe has bir özelliği işaret ediyor; onun kritik rolüne, onun toplumla ilişkili alanına dair çok önemli bir hususa atıf yapıyor. Bu atıf, başta söylediğim, ortak kader ve geleceğe ilişkin yüklendiği roldür. O yüzden askerlik konusuna ilişkin müzakereleri yaparken, katkıları alırken, geleceğe ilişkin kestirimlerde bulunurken, mükemmel bir yasa yapmaya çalışırken hepimiz çok dikkatli ve ihtimamlıydık, bütün siyasi partiler bu ihtimamı gösterdiler, bunun için çok teşekkür ediyorum her şeyden evvel.

Değerli arkadaşlar, dünya değişiyor, hepimiz biliyoruz. Bu yasa, 1927 yılında yapılmış bir yasa. Üzerinden doksan iki yıl geçmiş. Bu doksan iki yılda o kadar önemli değişiklikler yaşandı ki saymakla bitmez. 20'nci yüzyılın başında radyo çıktı. Radyoyla birlikte nelerin değiştiği inanılmazdır, ona ilişkin tartışma ve müzakere çok zaman alır. 1927'de, bu yasanın çıktığı tarihte Türkiye'de radyo kurulmuştur, ilk Genel Müdürlerinden biri de Vedat Nedim Tör'dü. Radyonun İkinci Dünya Harbi'nde nasıl bir rol oynadığı, Lili Marleen şarkısı, vesaire ilgilenen arkadaşlar bilirler. 1954 yılında televizyon çıktı. Televizyonla birlikte hayatımızın yine nasıl değiştiği malum. Şimdiki çocuklar televizyon çağı çocukları. Biz biraz televizyonsuz bir dünyayı da biliyoruz. Televizyonsuz, görüntünün olmadığı bir dünya ile televizyonun olduğu bir dünya birbirinden bütünüyle farklı gibidir hakikaten düşündüğümüzde. Nihayet, 1984 yılından itibaren internet hayatımıza girdi ki internetle birlikte dijital teknolojiler, peşinden yapay zekâlar, peşinden robotlar, şimdi teknoloji muazzam bir şekilde dönüşüyor. Bu değişikliklerin insanın hayatı, toplumun örgütlenmesi, insanların birbirleriyle ilişkileri üzerinde şüphesiz olumlu ve olumsuz özellikleri var, etkileri var. Teknolojinin sadece hayatımızı kolaylaştırdığı, olumlu etki yaptığı varsayımı çok doğru değil. Şarlo'nun asri zamanlara ilişkin filminde, üretim bandının başındaki işçinin zamanla kendisinin bir otomat makinesine dönüşme şeklindeki ironisi modernliğe yönelik, o teknolojiye yönelik güçlü bir eleştiridir. Yahut da cep telefonları şimdi hayatımızın bir parçası. Graham Bell telefonu icat ettiği sıralarda, bulduğu sıralarda bir İngiliz lorduna "Ben yeni bir alet buldum, siz de finanse ederseniz insanlar bu aleti çok seveceklerdir, telefonu." diyor. Lort soruyor "Bulduğun nedir?" diyor. "Vallahi, bu alet marifetiyle insanlar uzaktaki birisiyle görüşebiliyor." diyor. "Allah, Allah! Hangi insan, yüzünü görmediği kişiyle görüşmek ister; böyle bir alete kimse prim vermez." diyor ve para yatırmıyor. Şimdi insanlar yüz yüze görüşmek istemiyorlar galiba, cep telefonları üzerinden görüşüyorlar. Bu sadece teknolojik değişim değildir, insanların değişimidir. Bunun ülkelerin örgütlenmesine, kültürlerin birbirleriyle olan ilişkilerine, güç ilişkilerine, yönetim biçimlerine yönelik yapmış olduğu muazzam etkileri burada tüketemeyiz ama sonuç olarak bu teknolojik değişiklikler beraberinde her toplumun ortak kaderi ve geleceği için kritik rolü üstlenmiş olan askeriyeyi de derinden değiştiriyor. Artık sayılara ilişkin şu kadar asker, bu kadar asker, bunların bir önemi kalmıyor. Unutmayalım, İkinci Dünya Harbi'nde malum Japonlar ve Almanlar yenildiğinde, 1945 yılında, Amerikalılar Pasifik'te bir harekât planlamışlardı Japonları teslim almak için 3 milyon askerle birlikte fakat o zaman şöyle bir hesap kitap yaptılar: "Biz bu harekâtı gerçekleştirir ve Japonya'yı istila edersek bu süreçte 560 bin civarında Amerikan denizcisini kaybedeceğiz, bunları kaybetmeyelim. Ne yapalım? Enola Gay'la atom bombasını Hiroşima'ya gönderelim, biz öleceğimize onlar ölsün." şeklinde, bir tane pilot -bu Enola Gay de onun annesinin adıdır- gönderdiler, o da kırmızı bir butona basıp 350 bin kişiyi, çoluk çocuğu, hayvanı, börtü böceği, her şeyiyle birlikte Hiroşima'da 6 Ağustos 1945'te katletti. Şimdi bu da tabii teknolojik bir değişim ama aynı zamanda hayatın dramatik bir gerçekliği. Her şey çok değişiyor. Bizim de askerliği, yeni bir konseptte, bu teknolojik değişimin esasları üzerine etkileyici bir şekilde örgütlememiz çok önemli. Bu yasanın amacı, esas itibarıyla sayıya yaslanan konvansiyonel manada bir askerî yapılanmadan çok, zamanın ruhuna uygun, Türkiye'nin bölgedeki pozisyonu çerçevesinde güçlü, etken ve muhakkak caydırıcı bir askerî güç oluşturma hedefidir, buna yönelik yapılan bir çalışmanın parçası olarak bu askerlik yasası düzenlenmiştir. Ümit ve temenni ederiz ki... Askerliğin temel mantığı savaşmak değil, caydırıcı olmak. Atalarımızın söylediği gibi "Hazır ol cenge eğer ister isen sulhusalah." derler. Bizim de amacımız caydırıcı niteliği son derece baskın, etkileyici, güçlü, teknolojik donanımı gayet yerinde, sadece bu ülkedeki insanların hak ve hukuklarını değil bölgedeki insanların da aynı zamanda kaderleri ve geleceğine ilişkin, ahlaki ve insani normlar istikametinde bir görev ifa edebilecek, uluslararası hukuk çerçevesinde, bir güçlü yapıyı burada kurabilmektir. Eminim ki böyle bir yapı, böyle bir rol çerçevesinde bir örgütlenme, sadece AK PARTİ olarak bizim değil aynı zamanda bütün siyasi partilerin yaklaşımıdır, değerlendirmesidir. Arada farklar olabilir tabii. Bunları yanlış-doğru olarak değerlendirmek -yasaya ilişkin hususları söylüyorum- çok doğru olmaz. Belki göreceli bir şekilde bunlar okunabilir yani yaklaşımlar, "Öyle olmasın, böyle olsun." şeklindeki değerlendirmeler için söylüyorum.

Ama sonuç olarak, halka ilişkin bir tanım vardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bostancı.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - İtalyan Siyaset Bilimci Gramsci aslında güzel bir tanım yapmış, "Halk çıkarları itibarıyla birbirinden farklı olan ama bir siyaset ve ortak hedefler istikametinde bir araya getirilebilir topluluktur." diyor. Hakikaten insanlar arasında farklılıklar vardır köyde yaşayan, şehirde yaşayan, işçisi, patronu, kendi içinde çıkar çelişkileri de vardır ama büyük çıkar, ortak çıkarlar etrafında insanları bir araya getirebilmek mümkündür. Bunu üstlenecek olan da siyasettir.

Halk tanımından hareketle esasen bizim de askeriyeye ilişkin yaklaşımımız farklı değerlendirmeler, farklı görme biçimleri, farklı okumalar... Bunların hepsini hesaba katarak çünkü buradaki insanlar aynı zamanda halkı temsil ediyorlar, onlar çerçevesinde, onları dikkate alan, onları önemli gören, onları katkı verecek kıymetli unsurlar olarak değerlendiren bir yaklaşımla bu yasayı tekemmül ettirmekti. Bu istikamette çalıştık. İnşallah, bugünkü çalışmayla birlikte güzel bir müzakere ve her ne yaparsak ortak bir mutabakatla bu işi bağlayacağız, hayırlı olur diyorum.

Saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)