| Konu: | Bazı Kanunlarda ve 652 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 94 |
| Tarih: | 26.06.2019 |
ABDULLAH KOÇ (Ağrı) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çıraklık, kalfalık, ustalık eğitimlerinin "mesleki eğitim programı" adı altında zorunlu eğitim kapsamına alınmasına dair teklifin 7'nci maddesi üzerine grubum adına söz almış bulunmaktayım.
Önceki düzenlemeye göre, ustalık eğitimi veren kurslar sadece çalışma saatleri dışında açılmaktadır. Amaç hem iş yerindeki düzen ve işleyişi eğitimle kesintiye uğratmamak hem de ustalık eğitimine ihtiyaç duyan genç usta adaylarının ucuz veya ücretsiz iş gücü olarak kullanılıp sömürülmelerine engel olmaktı. Teklif edilen düzenleme bu güvenceyi ne yazık ki ortadan kaldırmaktadır. Bu kanun teklifiyle ne getirilmek isteniyor? Çocuk işçiliğin önü açılmaktadır. Bu kanun teklifiyle, çocuk emeğiyle beslenen ancak sosyal güvenceden yoksun bir alan yaratılmaktadır. Bu teklifle, zorunlu hâle getirilen on iki yıllık eğitim sürecinin dışına çıkılmakta ve yoksul çocuklar âdeta işçiliğe zorlanmaktadır.
Öncelikle, Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda kabul edilen Çocuk Hakları Sözleşmesi'ni burada hatırlatmak isterim. Buna uygun düzenlemeler yapılmasının bir zorunluluk olduğunu belirtmek isteriz. Bu kapsamda, bu kanun teklifinin, çocuğun kişiliğinin, yeteneklerinin zihinsel ve bedensel yeteneklerinin mümkün olduğunca geliştirilmesi, insan haklarına ve temel özgürlüklere, evrensel hukuk ilkelerine saygının geliştirilmesi, çocuğun kültürel kimliğine, dil ve değerlerine, farklı uygarlıklara saygının geliştirilmesi, çocuğun barış, hoşgörü, cinsler arası eşitlik ve tüm insanlar arasında dostluk ruhuyla özgür bir toplumda yaşantıyı sorumlulukla üstlenecek şekilde kazandırılması ve özellikle doğa ve çevreye saygının geliştirilmesi amaçlarına yönelmesi gerektiğini düşünmekteyiz.
Ayrıca, Çocuk Hakları Sözleşmesi uyarınca çocuğun, ekonomik sömürüye ve her türlü tehlikeli işte ya da eğitimine zarar verecek veya sağlığı veya bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaksal ya da toplumsal gelişmesi için zararı olabilecek nitelikteki işlerde çalıştırılmasına karşı korunması gerekmektedir. Ancak teklif edilen kanunla, uluslararası norm ve ilkeler dışına çıkılarak çocuk işçiliğinin önü açılmakta ve emek sömürüsü yaşını da daha aşağılara çekmektedir.
"Çocuk işçiliğine son verin" adlı uluslararası bir STK'nin verilerine göre değerli arkadaşlar Türkiye'de çocuk emeği hâlen yaygın bir durumdadır. 2012 yılında Türkiye'de yaklaşık olarak 900 bin çocuk işçi çalıştırılmaktadır. Bu rakam kimi kaynaklarda şu anda 2 milyon çocuğu aşmaktadır.
Çocuk işçilerin çoğunluğu tarım sektöründe çalıştırılmaktadır. Tarım işçiliğinin en yakıcı yüzü ise mevsimlik tarım işçiliğidir. Bu işçilerin çoğu sosyal ve ekonomik ihmal sonucu daha yoksul olan Kürt illerinden gelen çocuklardan oluşmaktadır. Tüm bu devasa sorunlar dururken teklif edilen kanunla özel sektörün ucuz iş gücü ve çocuk emeği sömürüsüyle beslenmeye çalışılmasında çocuğun yararının bulunmadığı kuşku olmayan bir gerçektir.
Değerli arkadaşlar, şimdi başka bir konuyu da gündeme getirmek istiyorum. Şimdi, tüm bu hususların toplum için oksijen kadar yaşamsal olan adalet duygusunun ve adil mekanizmaların kurulması ihtiyacından bağımsız olmadığını düşünmekteyiz. Adalet duygusu bugün ayaklar altındadır. Buna rağmen acilen reforma gidilmemesi toplumun adalet duygularını derinden yaralamaktadır.
İstanbul Belediye Başkanlığı seçimleri adalet duygusunu zedeleyen iktidar politikalarının hiçbirinin toplum nezdinde kabul görmediğini tüm açıklığıyla ortaya koymaktadır. Bu nedenle, başta Sayın Selahattin Demirtaş ve diğer partili arkadaşlarımız olmak üzere, zindanlarda tutsak edilen siyasetçi, bilim insanı, gazeteci ve insan hakları savunucularının derhâl serbest bırakılması gerektiğini burada haykırmak istiyoruz.
Ayrıca, seçim sürecinde oluşan demokratik uzlaşmanın yeni, demokratik bir anayasa yapılması için de uygun bir zemin olduğunu burada belirtmek istiyoruz. Herkesi kapsayan ve kucaklayan bir toplum sözleşmesi niteliğinde yeni bir anayasanın yapılması için derhâl çalışmalara başlanılmalı ve bu bir seçenek olmamalı, zorunluluk hâline getirilmelidir.
Değerli arkadaşlar, öte taraftan önümüzde çok ciddi bir sorun hâlinde duran ve yüz yılları da aşan Kürt sorunu Türkiye'nin önemli bir sorunudur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın Sayın Koç.
ABDULLAH KOÇ (Devamla) - Kürt sorununun demokratik ölçülerde tanınması ve çözüme kavuşturulması için de bize göre çok önemli bir ortam yaratılmış ve bu yönde bir çalışma yapılması gerektiğini burada belirtmek istiyoruz. Bu zeminin yarattığı olanaklar kullanılarak oluşan iyimser hava ve demokratik uzlaşı kültürü işletilerek yeni bir anayasa yapma çalışmalarına acilen başlanması gerektiğine dair çağrımızı tüm siyasi partilere buradan iletmek istiyoruz.
Değerli arkadaşlar, bir de benim seçim bölgem olan Ağrı'nın Diyadin ilçesinde yakın bir zamanda bir kaza meydana geldi. 17 Haziran 2019 tarihinde Ağrı'nın Diyadin ilçesinde meydana gelen yağmur ve sonradan oluşan sel sonucunda 4 canımızı yitirdik. Bu kanal Devlet Su İşlerinin denetiminde ve şehrin içinden geçen bir kanaldır. Devlet Su İşlerinin buradaki büyük bir ihmali söz konusu ve hâlen de bu yönde herhangi bir önlem alınmış değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Koç, tamamlayın lütfen.
Buyurun.
ABDULLAH KOÇ (Devamla) - Bu nedenle bu konuyu da özellikle dikkatinize sunmak istiyorum.
Öte yandan, değerli arkadaşlar, yine Ağrı'nın Diyadin ilçesine bağlı olan bütün iş makineleri ruhsatları olmaması nedeniyle Kaymakamlık ve emniyet amirleri tarafından bağlanmış ve çalıştırılamaz duruma getirilmiştir. Bu kazanın meydana geldiği süreçte de bu makineler ne yazık ki çalıştırılamamış ve bu nedenle biraz daha fazla mal zararına neden olmuştur. Bu nedenle bu hususu da ayrıca dikkatinize sunmak istiyorum.
Değerli Meclisi saygıyla selamlıyorum. Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)