| Konu: | Bazı Kanunlarda ve 652 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 95 |
| Tarih: | 27.06.2019 |
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, Divan, değerli vekiller; 90 sıra sayılı Teklif'in 11'inci maddesi vesilesiyle söz almış buluyorum.
Bu sabah yayınlanan CBK 41, bir torba Cumhurbaşkanlığı kararnamesi. Bu da torba bir yasa. Yani Meclisimiz ve saray torbada yarışıyor. Hangisi daha Anayasa'ya aykırı? Anayasa Mahkemesine götürmek için bunları okurken görme imkânımız oluyor ama ikisi arasındaki fark, burada hiç değilse tartışıyoruz, gerekçe üretmeye çalışıyoruz, niçin, neyi değiştirdiğimize ama "CBK" adı altında sayısı 41'e varan saray kararnamelerinin kimin tarafından yazıldığı, hangi gerekçeyle yazıldığı hiç belli değil; âdeta paralel meclis. Ama bu, keşke Anayasa'ya uygun bir norm koyma faaliyeti olsaydı.
Şimdi, konumuza gelince, konumuz, Anayasa'nın madde 41 ve 42'siyle ilgili, doğrudan bu çerçevede yer alan ama Anayasa madde 41 ve 42'deki çocuk hakları ve eğitim hak ve öğrenim özgürlüğü sosyal haklar içerisinde yer aldığı için bu -madde 2- doğrudan sosyal devletle ilgili bir konu, bir alan. Burada tabii ki eğitim hakkı bir kamu hizmetidir, o nedenle gerek özel eğitim kurumları gerekse yurtlar ve bunların statüsü devletin gözetimi ve denetimi altında yürütülmelidir, işletilmelidir ve bu konuda sosyal devlet ilkesinin gerekleri yerine getirilmelidir. Ama sadece bunlar mı? Hayır, değil. Eğitim denince Anayasa madde 70 hemen öne çıkıyor, Anayasa madde 24 son karşımıza çıkıyor. Çünkü 70'inci madde liyakat ilkesine ilişkin, madde 24 son ise dini politikaya alet etme yasağını öngörüyor yani eğitim programlarında dinin politikaya alet edilme yasağını çocuklarımıza öğretmek durumundayız.
Şimdi, bu gereklilikler ortadayken Sayıştay raporuna göre öğretmen açığı 153.641, Sayın Bakanın açıklamalarına göre 117 bin fakat göreve alınan öğretmen sayısı sadece 20 bin. Bakın, şimdi, bu tablo karşısında, herhangi bir savunma alınmadan, sorgusuz sualsiz atılan öğretmen sayısı 41.397. Biz burada üç gündür tartışıyoruz "üç kategori öğretmen var; kadrolu, sözleşmeli ve ücretli, bunlar Anayasa'ya aykırı." diye. Fakat bir de Anayasa dışı yarattığımız kategori var, 40 binin üzerinde -200 bin kamu görevlisi üstünden- tamamen yargısız infaz yoluyla kamu görevlerinden atılanlar -153 bin öğretmen açığı bulunduğu hâlde- ve bunlar tamamen aileleriyle birlikte ölüme terk edilmiş bulunuyorlar. Biz de burada liyakati, Anayasa madde 70'i tartışıyoruz. Böyle bir ortamda, bu kadar öğretmen açığının bulunduğu bir ortamda, gezdiğim İstanbul köylerinin yüzde 90'ında taşımalı eğitimle -yani öğretmensiz ve okulsuz köyler bunlar- çocuklara eğitim verilmeye çalışılıyor ve İstanbul'un göbeğinde İsmail Tarman Ortaokulunun imam-hatip okuluna dönüştürülmesine dair işlem mahkeme tarafından iptal edildiği hâlde o karar uygulanmıyor, oysa yakınlarda birçok okul var ve öğrenciler klasik ortaokula kayıt yaptırılmıyor. İşte, Anayasa madde 138... O kadar Anayasa maddesi var ki ihlal edilen, hangilerini burada sayalım? Ama belki de eğitimin içeriği bakımından, özellikle İstanbul seçimlerinin ardından yurttaşlığı ciddi bir biçimde sorguladığımız bir ortamda öğrencilere nasıl bir eğitim vermemiz gerektiği hakkında birkaç şey söylemekte yarar var; bu da yurttaşlık eğitimi. Hatta Anayasa ve yurttaşlık eğitimi çerçevesinde öğrencilere bir eğitim programını uygulamaya koymamız gerekir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Kaboğlu, bir dakika daha süre veriyorum.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) - Şöyle ki: Öğrencilerin neyi düşüneceklerini değil, nasıl düşüneceklerini öğretmemiz gerekir. Bu da ancak anayasal yurtseverlik çerçevesinde hazırlanacak olan programlar sayesinde mümkün olabilir. Bunun temeli de eşitlik, özgürlük ve insan onuru temeline dayanır, dayanmalıdır.
Bu itibarla tabii ki çocuklara -bir halkın öz geçmişi olan ve özellikle anayasal uygulama geleceği olan- anayasayı öğretirken, o zaman aslında anayasanın nasıl yapılması gerektiğini, çocukları anayasaya nasıl katmamız gerektiğini, cumhuriyetin kazanımları olan eşitlik, yurttaşlık ve laikliğin ne olduğunu öğretmemiz gerekir; yoksa anayasal bilgilenme hakkını, belirli bir dönemde belirli kişilerin beklentileri sonucu yürürlüğe konulan kuralları anayasa olarak addetmek suretiyle değil.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Kaboğlu.