GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bazı Kanunlarda ve 652 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:95
Tarih:27.06.2019

AYLİN CESUR (Isparta) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

İstanbul Belediye Başkanlığı seçimlerindeki başarısı için Sayın Ekrem İmamoğlu'nu tebrik ediyor ve kendisine başarılar diliyorum... İlk kez söz aldığım için... (CHP sıralarından alkışlar)

31 Mart İstanbul seçiminin iptaliyle toprağa gömülen demokrasimizi hak ettiği yere yani başımızın üzerine koymaya imkân tanıdıkları için yüce milletimize şükranlarımı sunuyorum.

Değerli iktidar partisi vekilleri, bütünlemesi olmayan bir sınavda YSK aracılı olarak bir bütünleme sınavı icat ettiniz ve üzgünüm, 23 Haziranda fena çaktınız.

Bugün, dersinizi iyi çalışmadığınız konulardan birisi yani millî eğitim görüşülüyor. On yedi yılda 7 millî eğitim bakanı göreve gelmiş. Tek parti hükûmetinin olduğu böyle bir dönemde 7 bakanın atanmış olması millî eğitimde aslında işlerin iyiye gitmediğinin önemli bir göstergesi. Gelenler illaki bir şeye imza atmak isteyince KPSS, OKS, SBS, TEOG, LGS ve aslında bana göre bunların hepsi büyük bir hadise. Şimdi ÖSYM ve YÖK nezdinde yapılan sınavlar ve sistemler de bunlara dâhil değil. Sözü uzatmayalım. Ha bire değiştirilen sistemlerle öğrenciler deneme tahtası ve vekiller de artık sabır taşı. Bu sınavları atlatıp da mezun olanlar ya da aday öğrenciler umutsuz. Sizin, genç işsizliği oranını da "ne eğitimde ne istihdamda olanlar"ın oranını da azaltma vaatleriniz gerçekleşmedi. İşte asıl mesele de bu. Mart 2018'de yüzde 17,7 olan genç işsizliği bir yıl içinde yüzde 25,2'ye çıkarak maalesef tüm zamanların en büyük rekorunu kırdı.

Gelelim öğretmenlere. Ataması yapılmayan öğretmenler çok konuşuldu, çok detaya girmeyeceğim ama iki gün önce burada iktidar partisi vekillerince dile getirilen veriye göre 2002'den bu yana 632 bin öğretmen atandığı belirtiliyor. Biz de diyoruz ki bir yıldır burada sürekli tekrar tekrar söylüyoruz: Atama bekleyen 460 bin öğretmen var. Hem de neye rağmen? 153 bin öğretmen açığına rağmen. Şimdi altını çizelim: İhtiyaç var, mezun var, bir yandan da açık var. Bunun adı zu-lüm-dür, zulüm.

Şimdi, Hazine ve Maliye Bakanlığından gerekli ödenek mi alınamıyor, mevzu bu ise ülkenin dış borcunun on yedi yılda 445 milyar dolara geldiğini ve bu paraların ya betona gömüldüğünü ya israfa gittiğini, 37 milyar doların da mesela Suriyelilere harcandığını tekrar tekrar hatırlatacağız. Hatırlatmak zorundayız çünkü bu öğretmenler bizim okullarımızda yetişti. Onları, dişinden tırnağından ayırarak okutan aileler bizim ailelerimiz ve öğretmensiz okullarda öğretmen bekleyen çocuklar bizim çocuklarımız çünkü değerli arkadaşlarım, bu memleket bizim memleketimiz.

Şimdi diyorsunuz ki -benim anladığım- verdiğimiz sözü tutup tümünü atayamıyoruz ama dört yıl sözleşmeli kalmayı üçe, ardından iki yıl aynı yerde olmayı bire indiriyoruz ya işte daha ne istiyorsunuz? İyi, tamam, bu yanlışınızdan döndünüz tamam da o kadar çok sorun var ki teğet bile geçmeyen bir değişiklik olarak kalacak ve yine geçer not alamayacaksınız. Benden söylemesi.

Özel sektör eğitim kurumlarında çalışan öğretmenlerin bir kısmı dertli. Asgari ücrete tabi olmuşlar neredeyse. Yani bu şu demek: Özel sektörde çalışan öğretmenlerin özlük haklarını düzeltmeliyiz.

Öğretmenliğe denk iş tanımı bulunan ancak aynı ölçüde özlük haklarına sahip olmayan Millî Eğitim Bakanlığına bağlı özel rehabilitasyon merkezlerinde çalışan binlerce eğitimci var; bize başvuruyorlar. Dört yıllık üniversite mezunu çoğunluğu, sınıf öğretmenliği, fizyoterapi bölümlerinden, çocuk gelişimden mezunlar. İş tanımları öğretmenlerle aynı. Toplumda "bakıcı" olarak adlandırılıyorlar. Onların mesleki itibar kaybı değil sadece dertleri; haftada kırk saati aşan mesai, yıllık izinden mahrumlar ve yükümlülükler açısından 657'ye tabi ama özlük hakları açısından iş güvencesiz ve asgari ücrete tabiler.

Şimdi, bir grup daha var acil çözüm bekleyen. Onların sorunu hepimizin sorunu, onlar engellilerimiz. Engelli bireylerimize istihdam sağlanması hepimizin boynunun borcu.

O koltuklarda -sizi rencide etmek değil amacımız inanın- boş boş oturmak da olmuyor değerli arkadaşlarım. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Kim boş boş oturuyor? Daha nasıl yapacağız ya?

AYLİN CESUR (Devamla) - Orada oturuyorsanız yani devleti yönetiyorsanız, devlet devlet olmaktan çıkarılmayacak. Asıl önemli mesele bu.

Ne yapacaksınız? Hemen söyleyelim.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Bu nasıl konuşma ya? Müsamerede konuşuyor gibi konuşuyorsun.

AYLİN CESUR (Devamla) - Bağırmayın, bağırmayın, hemen söyleyeceğim ne yapacağınızı.

Mesela yüzde 4 olan engelli kotasını yüzde 5'e çıkaracaksınız gerek Millî Eğitimde gerek diğer bakanlıklarda. Buradan başlayın işe.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın Sayın Cesur.

AYLİN CESUR (Devamla) - Bize gelen bir diğer sorun: Belirli nedenlerle istifa etmiş öğretmenlere güvenlik soruşturmasının tekrar yapılması kaydıyla sınavsız doğrudan dönüş hakkı tanınmaması. Bu 657 no.lu Devlet Memurları Kanunu'na göre belli koşullar altında çalışanlara tanınan şeyi bu öğretmenlere de tanıyın. İnsanlar mağdur olmuş ve tekrar geri dönmek istiyor olabilirler.

Şimdi "2023 Vizyonu" diye yola çıktığınız eğitim sistemimizin vizyondan kalkmış bir film senaryosuna döndüğü bu durumda, hâlin icabını yapmak gerekiyor değerli arkadaşlar. Büyük ve kapsamlı bir eğitim reformu gerekiyor yani.

Benim abaküs -geçenlerde gösterdiğim- çok işe yaradı, literatüre girdi bayağı. Önemli gazetecilerimiz de, değerli gazetecilerimiz de kullanıyor size bir abaküs lazım diye. Ben de buraya -haberim yoktu, Sayın Ok da söylemiş- bu defa da acaba bir yapboz tahtası mı getirsem diye düşünmüştüm, geri vazgeçtim. Çünkü yapboz tahtası hâline getirdiğiniz eğitim sistemimizin hâli bu.

Özetle, öğrenciler mutsuz, veliler umutsuz, işverenler memnuniyetsiz, öğretmenlerimiz ise sistemin en büyük mağduru ve tekrar ediyorum, bunun adı zulüm.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AYLİN CESUR (Devamla) - Bir cümle söyleyebilir miyim?

BAŞKAN - Uzatamam, herkese aynı muameleyi yapmak durumundayım.

AYLİN CESUR (Devamla) - Peki.

Ve artık zulüm bitecek çünkü her şey çok güzel olacak.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Cesur.