GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bazı Kanunlarda ve 652 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:95
Tarih:27.06.2019

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

23 Haziran İstanbul seçimi tamamlandı. Seçimlerde bizim katkımız ve emeğimizle birlikte seçimi kazanan İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Sayın Ekrem İmamoğlu da bugün mazbatasını aldı. Kendisini tebrik ediyor ve başarılar diliyoruz. (CHP sıralarından alkışlar) Demokrasi kuralları çerçevesinde, olgun bir davranış sergileyen Sayın Binali Yıldırım'ı da kutluyoruz.

Tabii, bu seçimler çok tartışılıyor ve tartışılacaktır ancak biz siyasetçilerin, siyasi partilerin bu seçimlerden halkın yararına, olumlu sonuçlar geliştirmesi gerekiyor. Bu seçimlerin verdiği en büyük mesaj demokrasi, uzlaşı ve kardeşlik siyasetinin egemen kılınması yönündedir; ötekileştirici, ayrıştırıcı dilin terk edilmesi yönündedir ve toplumsal uzlaşı, toplumsal barışın tesis edilmesi talebi vardır bu seçimlerin sonucunda ve bu da yeni bir demokratik anayasayla mümkün olacak bir şeydir. Bize verilen görev bu seçimlerde budur. Bizim de Parlamento olarak bunu yerine getirmemiz, bunu bir ödev olarak almamız gerekiyor.

Değerli arkadaşlar, bu madde, üzerinde konuştuğumuz 17'nci madde, sözleşmeli öğretmenlerin başka bir yere atanmaları için doldurulması gereken sürenin dört yıldan üç yıla, bu sürenin ardından öğretmen kadrolarına atananların aynı yerdeki görev süresinin iki yıldan bir yıla kadar indirilmesi hususunu düzenlemektedir.

Tabii, teklif edilen açısından bu süre meselesi sorunlu, sıkıntılı bir mesele değil ancak bütün mesele atamalarda. 27 Temmuz 2016 yılında yayımlanan 668 sayılı KHK şöyle diyor: "Sözleşmeli öğretmenler, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48 inci maddesinde öngörülen genel şartlar ile öğretmen kadrosuna atanabilmek için aranan özel şartları taşıyanlardan Kamu Personeli Seçme Sınavı -yani KPSS- puan sırasına konulmak kaydıyla alım yapılacak her bir pozisyonun üç katına kadar aday arasından Bakanlık tarafından yapılacak sözlü sınav başarı sırasına göre atanır." Yani burada öğretmen atamalarında KPSS'yi, yazılı sınavları yeterli görmeyip arkasından "mülakat" dediğimiz sınavlarla sonucu etkileyen bir durum var.

Şimdi, bütün problem olarak karşımıza çıkan da bu durum. Aslında bu, daha önce FETÖ'nün sınav sorularını çalıp sonuçları değiştirmesi açısından yandaşlarına vermesi ile mülakatlarla aynı şeyi ifade ediyor. Yani siz ha sınav sonuçlarını çalmışsınız yandaşlarınıza vermişsiniz ve sonucu değiştirmişsiniz, ha mülakat yaparak işinize gelen şekilde sorularla sonucu değiştirmişsiniz, bunun çok bir şey fark ettiğini söyleyemeyiz. Kaldı ki bu konuda geçmişte en çok mağdur edilenler de yine mütedeyyin kesimler olmuşlardır ama maalesef kendi yaşadıkları mağduriyetin şimdi de diğer kesimlere yaşatılmasıyla karşı karşıyayız.

KPSS'de Türkiye 6'ncısının bile mülakatla aşağıya çekildiğini ve onun yerine başarı sıralamasında daha aşağılarda olanların yukarıya çekildiğini çok fazlasıyla biliyoruz. Bu sözlü mülakatlarda sorulan soruların da mesleki konularla hiç alakasının olmadığını kamuoyuna yansıyan haberlerden de biliyoruz. Yani bunların, işte "Reis kimdir?" "Gezi'ye katıldınız mı?" "Ezanın Kürtçe okunması hakkında ne düşünüyorsunuz?" gibi soruların da bu mülakatlarda sorulduğu daha öncesinde bu kürsülerde çok dile getirildi ve buralarda tartışıldı. Bütün bunlar aslında konunun en büyük mağduriyet oluşturan kısmını teşkil ediyor ve mutlaka bu KPSS sınav sonuçlarında elde edilen başarı durumuna göre, mülakatlara tabi tutulmadan, liyakat esasına göre atamaların gerçekleştirilmesi gerekiyor. Aksi takdirde, bu mülakatlarda inançsal kimliklere göre, etnik kimliklere göre ve siyasi düşüncelere göre sonuç belirleniyor, mülakatlarda buna göre sonuç çıkartılıyor ve oradan kaynaklı olarak da atamalar düzenleniyor, bu da birçok haksızlığa ve eşitsizliğe yol açılmasına sebep oluyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın lütfen Sayın Kenanoğlu.

ALİ KENANOĞLU (Devamla) - Gezi davasındaydım geçen gün, son bir dakikada da oradan birkaç bir şey söylemek isterim. Biliyorsunuz, Gezi davasını Alevilerle çok ilişkilendirmişlerdi, hatta bunun bir Alevi ayaklanması olduğunu iddia eden Emniyet raporları dahi vardı. O yüzden de biz... Tabii, şöyle bir durum da vardı: Gezi direnişi, itirazı esnasında yaşamını yitiren, öldürülen gençlerimizin büyük çoğunluğu -belki de hemen hemen hepsi de olabilir- Alevi inançsal kimliğine sahipti. Ancak Gezi davasında şunu gördük: Sanırım zengin bir Alevi bulamamışlar, uluslararası ilişkileri olan bir Alevi de bulamamışlar ki davanın sorumluluğunu Osman Kavala ile Yiğit Aksakoğlu'na yıkmışlar. İddianameyi hepimiz gördük ve o gün Yiğit Aksakoğlu iddianameyi şöyle özetledi, dedi ki: "Tek tutarlı taraf vardı, o da sayfa numaralarıydı, 1'den 657'ye kadar hiç hata yapmadan sayfa numaralarını düzgünce yerleştirmişlerdi; iddianame tamamen bundan ibaret düzmece bir iddianameydi."

Hepinize teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Kenanoğlu.