| Konu: | Bazı Kanunlarda ve 652 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 95 |
| Tarih: | 27.06.2019 |
FERİDUN BAHŞİ (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 90 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 17'nci maddesi üzerine İYİ PARTİ Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Zorlu bir üniversiteye hazırlık sürecini ve yapboza dönen sınav sistemini aşarak üniversiteye girmeyi başaran öğrencilerimizin çilesi, üniversiteye yerleştikten sonra da devam etmektedir. Öğrencilerin karşılaştığı en önemli sorunlar, eğitimin niteliğine ve mezuniyet sonrası iş bulmaya ilişkindir. Öğrencilerin dile getirdiği sorunlar yumağı içerisinde özellikle dikkat çeken ise yurt sorunudur. Üniversite öğrencilerinin yurt sorunu, yeni bir sorun değildir. Ne var ki bu dönemde çok daha büyük boyutlara ulaşmıştır. Son on yedi yılda öğrencilerin yurt talebi ile öğrencilere sağlanan imkânlar arasındaki uçurum giderek büyümüştür.
Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumunun 81 ilde bulunan yurtlarında yatak kapasitesi 650 bin civarındadır ancak kontenjan artışları ve yeni üniversitelerin kurulması, öğrenci sayısını hızla artırmaktadır. 2019 yılı itibarıyla Türkiye'deki devlet ve vakıf üniversitelerinin sayısı 208'e ulaşmıştır. 2018-2019 öğretim yılında yükseköğretim öğrenci sayısı ise 8 milyon civarındadır. Üniversite sayısı ve öğrenci sayısındaki hızlı artışa rağmen yurt sayısı, talebi asla ve asla karşılamayacak boyuttadır.
Değerli milletvekilleri, İYİ PARTİ olarak üniversitelerin yurt çapında yaygınlaştırılmasından ve sayılarının artmasından yanayız. Ancak yeterli altyapı, bina, mekân ve donanıma sahip, yeterli öğretim kadrosuna sahip olması gerekliliği de göz ardı edilmemelidir. Üniversitelerimizde öğrencilerin mesleki açıdan yeterli bireyler olarak yetişmesini sağlayan etkenlerin başında öğretim kadrosu gelmektedir. Yeterli ve aranılan düzeyde öğretim kadrosuna sahip olmayan fakülte ve yüksekokullarda okuyan öğrenciler, kendilerini geleceğe hazırlayacak bilgileri edinememektedir.
Bu konuda sadece bir örnek vereceğim: Türkiye Barolar Birliğinin 2014 yılından bu yana hukuk fakülteleri arasında yaptığı ölçme ve değerlendirmede elde ettiği sonuçlar içler acısıdır. Benim de mezun olduğum İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesine giriş puanı 480'lerdeyken 185 puanla girilen hukuk fakültesi bulunmaktadır. Hukuk fakültesi mezunları, mezun olduğu okula bakılmaksızın hâkim, savcı ve avukat olmaktadır. Hele de son yıllarda çokça görüldüğü gibi yapılan mülakatlardaki haksızlıkların, ülkeyi ne hâle getirdiği de hepimizce malumdur. Binbir zorluğa göğüs gererek üniversitelerden mezun olan gençlerimiz, istihdam sorunuyla karşılaşmakta, iş bulmakta zorlanmaktadır. Yeterince düşünülüp planlanmadan açılan üniversitelerden mezun olanlar boşta gezmektedir. Şu anda yüz binlerce yüksekokul ve üniversite mezunu genç, iş bulmak için devlet kurumlarının ve özel şirketlerin kapısında bekletilmektedir. Bu tablonun sorumlusu, gençlerimiz değil, iktidardır.
Değerli milletvekillileri, ekonomik ve toplumsal statü bakımından toplumumuzun en üst sırasında yer alması gereken öğretmenlerimizin değeri de ne yazık ki uygulamada her geçen gün biraz daha düşürülmektedir. Öğretmenlerimiz atanamama, ekonomik sıkıntılar, okullarda yaşanan günlük sıkıntılarla karşı karşıyadır. Bu yoksulluk, öğretmenlerimizi psikolojik bunalıma, hatta intiharlara götüren bir hâl almıştır. Bu dönemde, yoksulluk sınırının altında, hatta yoksulluk sınırının neredeyse yarısı ücretlerle çalıştırılmaktadırlar. 2019 yılının Mayıs ayında açıklanan verilere göre, 4 kişilik ailenin açlık sınırı 2.124; yoksulluk sınırı ise 6.918'dir. Bir kişinin aylık geçim maliyeti ise 2.625 lira civarındadır. Yirmi yıllık bir öğretmenin bugünkü ortalama maaşı ise 4.150 liradır.
Bir de sözleşmeli öğretmenlerimiz var ki durumları içler acısı. Öğretmenin sözleşmelisi mi olur? Şu an ülkemizde 153 bin öğretmen açığımız var, atanamayan öğretmen sayımız ise 460 bin civarındadır; bu kadar öğretmen açığı varken neden öğretmenlerimiz sözleşmeli olma baskısı altında çok az ücretlerle köle gibi çalıştırılmaktadır? Bu mu gelecek nesillerin mimarı eğitimcilerimize verdiğimiz değer? 3600 ek göstergeyle ilgili her parti, genel seçimlerde seçim vaadinde bulunmasına rağmen hâlâ tık yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, bir dakika daha süre veriyorum Sayın Bahşi.
FERİDUN BAHŞİ (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Birinci parti ve iktidar, neyi bekliyorsunuz? 3600 ek göstergeyi vermek için ne gerekiyor? Başta öğretmenlerimiz olmak üzere kamu çalışanlarının sıkıntılarını neden görmezden geliyorsunuz? Gelin, bir an önce 3600 ek göstergeyi verelim ve hayatlarını biraz da olsun kolaylaştıralım.
Bu düşüncelerle Gazi Meclisi ve yüce Türk milletini saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Bahşi.