| Konu: | Bazı Kanunlarda ve 652 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 95 |
| Tarih: | 27.06.2019 |
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Teşekkürler.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; özelleştirme, güvencesizlik ve biat; kamu kurumlarını sarıp sarmalayan hummayı bu üç kelimeyle özetleyebiliriz. Sözleşmeli istihdam, mülakatla alım, güvenlik soruşturması uygulamaları gitgide yaygınlaştı. Şimdi, bu kanun teklifiyle tamamen normalleşsin isteniyor. Bu, ne demek? Fikir ve görüşleri, etnik ya da dinî aidiyeti hoşuna gitmedi mi mülakat ya da güvenlik soruşturmasında elersin, "Mesleki yeterliliğindense bize ne?" deniyor, kamuya değil, iktidara hizmet edilsin isteniyor.
Bu teklifle, diyanet, eğitim ve sağlık alanında çalışan sözleşmeli personelin kadroya atanması için gereken süre azaltılıyor. Ancak atama sürelerinin düşürülmesi kamuda çalışan yüz binlerce emekçinin yüz yüze kaldığı güvencesizliği ortadan kaldırmıyor. Sözleşmeli personel uygulaması, bugün, çalışanlar arasında çok ciddi eşitsizlikler yaratıyor. Çalışanlar aynı işi yapsa da farklı koşullarda farklı haklarla ve farklı güvence biçimleriyle çalışmak zorunda. 4/A, 4/B sözleşmeli, 4+2 sözleşmeli, kadro karşılığı sözleşmeli, ek ders karşılığı sözleşmeli, 4/C'den 4/B'ye geçirilenler, taşerondan 4/D işçi kadrosuna geçirilenler; artık bu ayrımların son bulması gerekiyor arkadaşlar. Bu ayrımlar, emek gücünün maliyetini düşürmekten başka bir amaç taşımıyor. Oysa kaliteli kamu hizmetinin tek yolu, nitelikli personel istihdam etmek ve nitelikli personel içinde insana yakışır iş koşulları sağlamaktır. Bu nedenle tüm sözleşmeli çalışanlar kadroya geçirilmelidir fakat öncelikle, acil olarak -sağlık çalışanları için- 4/B statüsündeki tüm çalışanların anayasal eşitlik ilkesi gereği kadroya geçirilmesi ve aynı işi yaptıkları meslektaşlarıyla eşit haklara kavuşmaları gerekiyor.
Bakın, aynı ikilik, içinde yaşadığımız Mecliste de var, her birim, sözleşmeli-kadrolu olarak ayrılmış. Mesela, birlikte çalıştığımız danışman arkadaşlarımızın durumu. Oldukça nitelikli bu çalışanlara, Meclis yani Türkiye Cumhuriyeti'nin en önemli kurumu, hileli bir iş sözleşmesi dayatıyor. Her yıl işlerine otomatik olarak son verilip yeniden işe alınıyorlar ki tazminat hakları doğmasın. Sabah akşam bizimle birlikte çalışmalarına rağmen hiçbir ek ödenek, dil tazminatı, yol harcırahı alamıyorlar; işsizlik maaşları, emeklilik ikramiyeleri yok. Danışmanların Meclis çatısı altında edindiği deneyim ve bilgi birikiminden de faydalanmak adına, çalışma alanları göz önünde bulundurularak onların da kadroya geçirilmesini değerlendirmeliyiz. Meclisteki sözleşmeli personelin kadroya geçirilmesi ve milletvekili danışmanlarının özlük haklarına kavuşturulması için artık birlikte çalışmamız gerekiyor. Bu konuda partimizin verdiği birçok kanun teklifi de bulunuyor.
Değerli milletvekilleri, kamusal ve ücretsiz sunulması gereken çok hayati hizmetler, özel sektöre devrediliyor yani yine devletin kaynakları, yurttaşların vergileriyle küçük bir kesim zengin ediliyor. Bu vesileyle bu kanun teklifindeki 16'ncı maddeye de kısaca değinmek isterim.
16'ncı madde, özel eğitim ve rehabilitasyon kurumlarına verilecek desteği, yalnızca Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarıyla sınırlıyor. Engelli, özel gereksinimli çocuklara eğitim hizmeti veren kurumlar bunlar. Devlet, öğrenci başı 800 lira para ödüyor bu kurumlara. 2.750 kuruma yıllık 250 milyon civarı para aktarılıyor. Belki de bu desteğe en çok ihtiyaç duyan göçmenler neden bu hizmetten yararlanamıyor? Bu, ırkçılıkla ilgili ayrı bir soru. Asıl soru ise bu hizmetler neden kamusal olarak sunulmuyor? Bu kurumlarda özel bilgi ve tecrübe sahibi öğretmenlerin çalışması gerekiyor. Burada çalışan öğretmenler, günlerdir bize ulaşarak şikâyetlerini dile getiriyorlar. Üstelik, asgari ücretin üstünde maaşlarla çalışan öğretmenler dahi SGK primlerinin asgari ücret üzerinden yatırıldığını söylüyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun, Sayın Kerestecioğlu.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Buradan sormak istiyorum: Bir öğretmen yılın on iki ayı tatilsiz nasıl çalışabilir? Devlet okullarında normal gelişim gösteren çocuklara bile maksimum altı saat ders verilebiliyorken rehabilitasyon öğretmenleri özel çocuklara nasıl günde sekiz saat ders verebilir? Bir öğretmenin hastalanmaya hakkı yok mudur? Bir öğretmen neden İş Kanunu'na tabi asgari ücretle çalıştırılır? Bu şekilde öğretmenlerin özlük hakları gasbedilirken Meclis buna nasıl göz yumar?
Engelli yurttaşlara verilen eğitim ve rehabilitasyon hizmetlerinin kamusal hizmetler olarak sunulması, bu öğretmenlerimizin de kamuda istihdam edilmesi ve özlük haklarına kavuşmaları gerektiğini bir kez daha ifade ediyoruz.
Saygılar sunarım. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Kerestecioğlu.