| Konu: | İstanbul Milletvekili Engin Altay'ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminden geri dönüşün söz konusu olmadığına ve bu sistemin bütün kurum ve kurallarıyla yerleşip işlemesine katkıda bulunulması gerektiğine ilişkin açıklaması |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 97 |
| Tarih: | 03.07.2019 |
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Engin Altay'ın konuşması üzerine ben de birkaç dakika içerisinde görüşlerimi ifade etme ihtiyacı duydum.
Şimdi, yenilenen İstanbul seçimleri üzerinden herhangi bir şımarıklık yapılmadığını ve yapılmaması gerektiğini gayet doğru bir şekilde ifade ettiler ve zatıalilerinin de zaten böyle bir tutumu kesinlikle söz konusu olmadı. Ancak, değişik mahfillerde bunun şımarıklığını yapanları da görüyoruz, onlar da birkaç ay sonra herhâlde kalkar. Fakat bu yenilenen İstanbul seçimleri üzerinden bir sistem tartışmasının başlatılacağı öngörüsü bizim Milliyetçi Hareket Partisi olarak bir öngörümüzdü ve maalesef bu İstanbul seçimlerinden sonra bu tartışmaların başlatılmak istendiğini görüyoruz, Sayın Altay da bu minvalde bir görüş ifade etti ve Sayın Altay'ın yaptığı eleştirinin, mesela Yüksek İstişare Kuruluyla ilgili yaptığı eleştirinin sistemle uzaktan yakından hiçbir alakası yok. Sistemle ilgili eleştiri... Örneğin Yüksek İstişare Kurulunun işleyişi, fonksiyonu, ilişkileri vesaire bağlamında tartışılabilir, eleştirilebilir. O atamalar, birtakım ücretlendirmeler vesaireler zaten kırk yıldır, elli yıldır vesairedir sistem ne olursa olsun yapılabilecek eleştiriler ve tartışmalardır. Artık Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminden bir geri dönüş söz konusu değildir. 24 Haziran 2018 genel seçimleriyle birlikte 16 Nisan 2017 tarihinde yapılan Anayasa referandumu tescil edilmiş, teyit edilmiş, mühür vurulmuş ve 9 Temmuz 2018 tarihinde de Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi fiilen yürürlüğe girmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Şimdi artık tek amacımız, bu sistemin bütün kurul ve kurallarıyla yerleşip işlemesine katkıda bulunmak, buna gayret etmek; siyasi partiler olarak da buna katkı vermemiz gerektiğini düşünüyorum.
Şunu hatırlatıyorum: Değerli arkadaşlar, "demokrasi" dediğimiz nedir? Bunun, az çok mutabakat sağlayacağımız tanımları vardır. Bir, demokratik ve meşru serbest seçimlerle iktidarın belirlenmesi. Bu sistemle yürütme erki... Yüzde 50'den fazla oy almakla iktidar olunabiliyor yani daha fazla halk rızası alındığını görüyoruz; burada demokrasinin bir şartı daha da belirginleşip kökleşiyor.
İkinci olarak, yasama bakımından baktığımda da istirham ederim, şunu hatırlatırım: Türkiye Büyük Millet Meclisi tarihinde, seçimlerle birlikte... Şu an itibarıyla kaç siyasi parti var? 9 siyasi parti Türkiye Büyük Millet Meclisinde şu an. Peki, kaç parti grubu var? 5 siyasi parti grubu var. Acaba geçmişte ne zaman 5 parti grubu oluşmuş ki? Ve hiçbir siyasi parti de bu Mecliste tek başına kanun çıkarma yetkisine ve imkânına sahip değil. O zaman demokrasinin ikinci şartı daha belirgin olarak devreye giriyor. Demokrasinin bir uzlaşma olduğunu, birlikte daha da pekiştiren bir husustur. Ayrıca ittifaklara cevaz veren yapısı da halk temsiliyetini daha kuvvetli bir şekilde yasamaya taşımıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Grup Başkan Vekili.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Bundan sonra yapacağımız... Dünkü grup toplantısında Sayın Genel Başkanımızın da gayet veciz şekilde ifade ettiği üzere, elbette sistem, yani ayet değil bunlar. Mutlaka bir ileri hamlesi, muhasebesi filan yapılır fakat bu sistemden geri dönmek, siyaseten gericiliktir; onu ifade edeyim. Bundan sonra, daha ileri katkılar, bu sistemin bütün kurum ve kurallarıyla işlemesine katkı verme şeklinde olmalıdır.
Benim sadece Genel Kurul kürsüsünde buna ilişkin en az 7-8 konuşmam var. İç Tüzük'te neler yapabileceğimizi ifade ettik, bunları mutlaka hayata geçirmemiz lazım, bunları tartışmamız lazım dedik, örnek verdik, bütçe gelince bakanların komisyonlardaki, Genel Kuruldaki, durumu ne olacağını, sonra yasa yapma süreçlerinin ne olacağını, bunları, bu görüşlerimizi dile getirdik. Yani yasama ve yürütme erkinin daha belirgin bir şekilde, bu kuvvetler ayrılığının belirgin hâle gelmesi, yürütme ve yasama arasında bir iletişimsizlik, diyalogsuzluk olması ve arasına kale duvarları örülmesi anlamına gelemez, gelmemelidir. Bunun için de İç Tüzük'te gerekli değişiklikleri de yapabiliriz, yürütme ile yasama arasındaki ilişkileri formel hâle, kurumsal hâle getirebiliriz ve getirmeliyiz dedik. İşte bu yeni sistem üzerinde asıl konuşmamız gereken hususlar bunlardır diye düşünüyorum.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.